Yunus Türkoğlu

Mekke'nin Fethi-1

Yunus Türkoğlu

Medine’deyiz Hicretin 8. Senesi, Mekke’nin fethinin hayat bulması için Müslümanların güçlenmesi buna mukabil çoğalıp güç ve kuvvet toplaması gerekiyordu. Fethin zamanını ve zeminini çok iyi bilen Peygamberimiz Aleyhisselam, bu gayesinin gerçekleşmesi için Allah Teâlâ’nın müsait şartları ihsan etmesini sabırla bekliyordu.

İslam etrafa yayılmış, Müslümanların gücü muhteşem bir hal almıştı. Mübarek fethin vakti gelmiş ve gerekli imkânları Cenabı Hak ihsan etmiş, önceden Kuran’da fethi şöyle müjdelemişti. ” Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik…”

Ancak ortada bir gerçek vardı ki, O da müşriklerle yapılan “Hudeybiye Antlaşması” idi! Bu anlaşmaya göre Müslümanlarla müşrikler arasında 10 yıl harp olmayacak ve anlaşma bozulmayacaktı.

Ahde vefada zirve noktası olan Peygamberimiz, bu mübarek gaye için de olsa ahdini bozup Mekke üzerine yürümeyi düşünmüyordu!

Fetih ruhunu daha teferruatlı anlamak için Hudeybiye Sulh Antlaşmasını iyi tahlil etmek yerinde olacaktır.

Bu anlaşmanın bir maddesine göre Kureyş’in dışında kalan kabileler istedikleri tarafın himayesine girme hakkına sahiptiler. Huzaa Kabilesi Müslümanların himayesini, Beni Bekir Kabilesi ise Müşriklerin himayesini kabul etmişti.

Bu iki kabile arasında uzun zamandır devam eden bir düşmanlık ve husumet vardı!

Bekiroğulllarından biri, Peygamber Efendimize hakaret eden bir şiir okumuş, bunu duyan Huzaa kabilesinden bir genç, dayanamamış başını yarmıştı.

Bekiroğulları, bunu fırsat bilip anlaşma gereği tehlikeden emin olan Huzaa kabilesine saldırmıştı. Bu saldırıya Kureyşli müşrikler gizlice silah verip adam göndererek yardımda bulunmuşlardı. Haremi Şerifte Huzaa kabilesinden yirmi küsur kişiyi öldürmüşlerdi. Kureyşli müşrikler, bu yaptıkları hareketle Hudeybiye Anlaşmasını ihlal etmişlerdi.

Bunun Peygamberimiz Aleyhiselam tarafından bilinmesinden son derece endişe duyuyorlar ve hatta korkuyorlardı!

Huzaa kabilesinden 40 kişi Medine’ye giderek durumu Peygamberimize olduğu gibi arz edip yardım istediler. Allah Teâla, bu hadiseyi Mekke kapılarının Müslümanlara açılmasına, Kâbe’nin tekrardan Müslümanlığın hâkimiyetine sebep kıldı…

Müşriklere ültimatom verildi fakat, Kureyşliler, Peygamber Efendimizin mektubundaki tekliflerini ve gösterdikleri merhameti anlayamadılar. ”Hem ittifakı kesmeyiz hem de diyeti ödemeyiz! Ancak harbedebiliriz” diye haber gönderdiler. Fakat böyle yaptıklarına bin defa pişman olup, korkularından anlaşmayı yenilemek üzere Medine’ye elçi gönderdiler.

Peygamberimiz Aleyhiselam; ”Biz Hudeybiye anlaşmasına aykırı bir davranışta bulunmayız ve onu değiştirmeyiz” buyurdu.

Böylece fethe hazırlık zemini oluşuyordu…

Medine etrafında İslamiyet’le müşerref olmuş birçok kabile vardı. Peygamberimiz” Allah’a ve ahiret gününe inanan Ramazan başında Medine’de hazır bulunsun” diye ferman buyurdu! Bu kutlu emri duyan birçok kabile Ramazan ayı başında Medine’ye gelmeye başladı.

İslam Ordusu Mekke yolundaydı artık. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra Resulullah Efendimiz, tek yürek gibi çarpan 10 bin kişilik bu muazzam İslam ordusuna hareket emrini verdi. Bu esnada ailesi ile en son hicret eden muhacir Peygamberimizin (sav) amcası Hz. Abbas’ta onlara katıldı!

Bu şanlı ordu Mekke yakınında bulunan Kudeyd’e geldiğinde harp düzeni aldı. Her bir kabileye ayrı ayrı sancaklar ve bayraklar verildi.

Medine’den ayrılalı on gün olmuştu. Akşamüzeri Mekke’ye iyice yaklaşılmış yatsı vaktindeyse Zahran mevkiine gelinmişti. Peygamberimiz burada durmalarını emretti! Hz Ömer’e vazife verip her mücahidin ateş yakmasını emretti!

Bir anda on binden fazla ateş yanınca Mekke aydınlığa gark olup gözler kamaşmıştı. Hiç bir şeyden haberi olmayan Mekkeli müşrikler şaşkına dönüp, korku ve dehşete kapılmışlardı. Aralarından göç etmeye mecbur bıraktıkları Kâinatın Efendisi, şimdi etrafında 10 bin parlak yıldızla Mekke ufuklarında haşmet ve rahmetle yeniden parlayıp etrafa nurlar saçıyordu. Kureyş müşrikleri etraflarının çepeçevre sarıldığını anlamışlardı artık…

Müşrikler ne olup bittiğini anlamak için Ebu Süfyan başkanlığında bir heyet gönderdiler. Kâinatın Efendisi onları güzel karşıladı ve Mekkeliler hakkında onlardan bilgi aldı. Peygamber Efendimiz, elçinin “İslam Ordusunun heybet ve çokluğunu görüp anlatsın” diye gezdirilmesini emretti.

Elçi; Resulullah’ın kendisine mahsus vakar, heybet ve azametiyle devesi Kasva’nın üzerindeki duruşu, , tepeden tırnağa silahlanmış yiğit savaşçılar, vadilere sığmayan atlar, develer ve etrafındaki Ensar ile muhacirleri görünce dehşete kapılmıştı…

İslam ordusu son defa Zituva Vadisinde toplandı. Sevinç ve heyecan dalga dalga yayılıyordu! Bu anı nasip eden Allah’a dualar edilip şükrediliyordu. Aman Allah’ım bu ne müthiş bir manzaraydı!

Hoşça kalınız.  

Yorumlar 4
Sedat Torun 31 Aralık 2021 16:34

Mekke nin fetjh yıl dönümü mübarek Yeni yıl tüm insanlığa huzur, mutluluk, sağlık getirsin inşallah

Veysel AYSAN 20 Ocak 2021 18:26

Vanlı öğretmen 20 Ocak 2021 16:36

Peygamberimize selam olsun

Menekşe 20 Ocak 2021 15:55

Muhteşem bir islam tarih yazısı kendimi şu an okurken yaşanan olaylar duggular içinde buldum bir anda devamını dört gözle bekliyorum.sağolun var olun hocam.

Yazarın Diğer Yazıları