Yunus Türkoğlu

Kazım Karabekir Ortaokulu-1

Yunus Türkoğlu

Okul yıllarımız içinde en fazla ilkokul yılları bizim için unutulmazdır! Liseden de bahsederiz fakat ortaokul iki ismin ortasında olduğundan mıdır pek fazla anlatılmaz. Yinede Ortaokul yılları hepimiz için unutulmazlar listesinde ilk sıralardadır.

Bizler 1973-74 Eğitim ve öğretim yılında Kazım Karabekir Ortaokulu’na başladık. O yıllarda Van merkezde yanılmıyorsam en fazla dört-beş ortaokul vardı. Bunlar; KKO, Atatürk Lisesi (orta kısmı), İmam Hatip Ortaokulu ve 50. Yıl Ortaokulu. Bizim okula Hafiziye, Mercimek, Erek, Haraba ile İskele Mahallelerinden hatta Edremit, Şamranaltı, İstasyon ve Sıhke’ den( Bostaniçi) bile gelen öğrenciler vardı.

Arkadaşlarımız bulunmaz nimet, hizmetlilerimiz fedakâr, memurlarımız samimi, Öğretmenlerimiz cana can katar, Müdür Yardımcılarımız tatlı sert, bazen de sert! Kıymetli müdürümüz Necmettin Çaldağ ise bize güven verirdi.

“Siyah önlüğü attıktan sonra ortaokulda ütülü pantolon, gömlek giyip de kravat takma, her derse ayrı branş öğretmenin girmesi, ilk kez mahalle dışında bir okula devam etme, yeni bir çevre ve yeni arkadaşlar edinme, çocukluk döneminin sona erip buluğ çağına erme!” Bu dönem çocuğunun geçirdiği aşamalardır!

O güzelim yılların farkında olamadan ellerimizin arasından nasıl kayıp gittiğini inanın hiç birimiz anlayamadık.

Pazartesi sabah okulun tören alanında toplandık, bayrak töreninden önce müdürümüzün haftalık kısa bir konuşmasının ardından tören yapılır, alt sınıflar okulun doğu tarafındaki öğrenci kapısından, güneye bakan ana kapıdan ise üst sınıflar ile öğretmenler giriş yaparlardı. Bu kapıdan girişte sağlı sollu koridorlar, derslikler ile hemen sağ tarafımızda idari odalar vardı.

Tören alanımız basketbol ve voleybol sahamızdı. Beden eğitimi derslerini burada yapar bunun yanında serbest zamanlarımızda burada voleybol oynardık. Voleybol deyince ilk anda aklıma Burhan Akçap ile Hikmet Demirbacak geliyor. Her ikisi de bu oyunu güzel oynardı. Hele Rahmetli Hikmet’in smaçları füze gibiydi!

Üç yılı, öğretmenler ve öğrenciler olmak üzere iki bölümde özetlemek istiyorum…

Öğretmenler:

Matematik dersindeyiz, hocamız Ahmet Taşkıran konuyu anlatır bir iki örnek çözer sonrasında tahtaya soruyu yazar, hadi bakiyim kim gelecek? Sorusundan sonra;

“- Ne kadar da basit” der, kendine has ses tonuyla espri yapar bizleri neşelendirirdi! Gülüşmeler sonrasında Fatih Ebeperi ile İbrahim Çolak’ta duramaz bir şeyler söyler, neşe içinde ders devam eder giderdi. Soruyu çözmek için tahtaya ilk gelenler genellikle Veysel Aysan ile Mehmet Baydar olurdu!

Matematikle devam edelim;  Akgün hoca derse sopa ile gelirdi! “Kerrat Cetveli”ni öğrenmeyeni sınıf geçirmem derdi! Tahtaya kaldırır soru sorardı! Bu durum karşısında öğrenci tahtaya çıkınca korku ve heyecandan bildiğini de unuturdu! Sonrasında, sonrasını siz tahmin edin! Veya o günleri yaşayanlar…

Bir diğer matematik öğretmenimiz aynı zamanda müdür yardımcımız olan Güner Ayhan’dı. Ufak bir hatadan dolayı odasına giden öğrenciler ahşap metreyle tanışır ve avuç içleri epeyce bir kızardıktan sonra geri dönerlerdi!

Türkçe öğretmenimiz Yıldız Hanım çok tatlıydı, bizlere arkadaş gibi davranırdı. Diğer bir Türkçecimiz Ahmet hoca ise favori düşmanıydı! Ödevini yapmayanların oturduğu yerden favorisini tutup havaya doğru kaldırdı mı, yandınız!

Unutamadıklarımız; Gültekin Ayhan, İbrahim Aydınoğlu, Atilla Sağlam, Hüsamettin Çabuker, Münire Çilingir, Nizamettin Çaldağ, Ahmet Oto, Nedim Orta, Rıza Zelyurt, Mahmut Gürgür, Hamdi, Müjgan Selahattin Hocalar, Ali ulvi Bey ve diğer kıymetli öğretmenlerimiz.

Ölenlere Allah rahmet eylesin, hayatta olanların ellerinden öperim. İnanın sizleri özlüyorum…

Öğrenciler:

Teneffüsteyiz, bizler ortaokul birinci sınıftayız yeni olduğumuz için gözlem yapıyoruz üst sınıftaki arkadaşlardan bilgi alıp çevreyi tanımaya çalıyoruz. Konu beslenme olunca ilk önce okulun önündeki bakkal dükkânını tanımamız gerekiyor! Burayı Musa Emi, oğulları Bayram ve Yusuf’la birlikte işletiyordu. Bayram ağabeyin “domatesli- peynirli” ekmeği çok meşhurdu. Her gün mutlaka yemeye gayret ederdik. Birinci ve ikinci Teneffüslerde bazen yoğunluktan dolayı sıra olmaz, zil çalınca tekrardan eli boş olarak derse girerdik.  

Yine bir gün sıradaydık, birkaç kişi sıra dışından gelip domatesli-peynirli ekmeklerini alıp gitmişlerdi! Kimsede müdahale edememişti! En önde lider olduğun tahmin ettiğim kişi, kısa boylu, kilolu ve atletik yapılıydı! Bunun kim olduğunu sorduğumuzda, üst sınıflar “İskeleli İbo” olduğunu söylediler. Evet, İbo ile ilk kez burada karşılaşmıştık. Bu arkadaş, okulumuz için önemli bir aktördü!

Nasip olursa bir dahaki yazıda devam edeceğim

Sağlıcakla kalın.

“Tedbiri Elden Bırakmayın!”

Yazarın Diğer Yazıları