Yunus Türkoğlu

Eski Banka Sokağı/ Van'ın Kurtuluşu

Yunus Türkoğlu

Yetmişlerin Van’ında kış ayının soğukları baharın serinliğine yerini bırakırken, yine bir yaz mevsimine merhaba deme vaktine az kaldığını müşahede ediyorduk artık…

Van’ın en renkli sokaklarından bir olan “Eski Banka Sokağı”ndaki tarihi Van evleri çetin geçen bir kışı daha geride bırakmanın yorgunluğunu atıp, karın kışın buzun soğukluğunu unutup, güneşin ısıtan sıcaklığını döşemelerinde, merteklerinde ve kamışlarında hmeye başlamıştır.

Eski evler en kadim dostlarımızdır. Bizleri hep sıcaklıklarıyla bağırlarına basmışlardır. Çocukluğumuz geçtiği evler hayatımızın unutulmazları arasındadır. Mercimek Mahallesi’nden Van Atatürk Lisesi’ne gidip gelirken geçtiğim bu sokağın ve evlerinin güzelliği hep içimi ısıtmıştır. Yurdumuzun çeşitli yerlerini gezdim gördüm. Koruma altına alınan sokaklar ve evleri gördüm. Eski Banka Sokağı gibisini görmedim! Bundan sonra da görebileceğimi zannetmiyorum. Bu evlerin son dönemlerine rast geldim. Azıcık değinmek istiyorum…

Ev sahiplerinden biri; “Üç senedir damları sıvatamadık! Kış boyunca yağan kar yağmur damları damlattı durdu. Mavi naylon leğen elimizde evin içinde oradan oraya dolaştık durduk. Bıhırıları hiç sormayın artık eskisi gibi çekmiyor, tıkandılar mı ne? Sobamız sürekli tuttu durdu, dumandan boğulduk vallah. Kış boyunca bizi verem etti! Efenin başı men öldüm bu kış, neler çektim neler hiç sormayın!”

Şuratanlar da artık eskisi gibi suları akıtmıyor! Pencereler her taraftan soğukları içeri üfürüyor, tahtaları eğildi, camların macunları döküldü. Çiçekli perdelerin bile eski neşesi yok. Akşam rüzgârlarında bile şen değiller. Cumbaların camları renk verdi, eski parlaklığından eser yok!

Saçağın altından duvara sızıp izler bırakan yağmur suyu sanki hüzünle akıttığın bir iki damla gözyaşı gibi duruyor! Epeyce önce yapılan sıvalar patlayıp bloklar halinde düşerek yıllarca arkadaşlık ettiği kerpiçlere istemeden olsa da veda ediyor. Şipananın taşları yer yer eriyip sararıp solmuştur! Kapının tahtaları lime lime, zırza koptu kopacak. Tokmağın çivisinin biri kopmuş düşmüş ve yan duruyor. Evin içindeki üst kata çıkan tahta merdivenlerin gıcırtısı dışarıdan duyulmaya başlanmıştır.

Artık hetiller, mertekler, duvarlar, nişler, tırabzanlar yorgun! Penceredeki begonyalar, yoldaki parke taşlar, kuzine sobalar, bahçedeki akasyalar ve divanın üstündeki etaminli gırlentler üzgün!

Bu muhteşem Van evleri, her yaz gelişinde kanaldan akan suyla, ömürlük ceviz ve kiraz ağacıyla sohbet ederdi. Bu sokağın şaşalı günlerini, bankaların, kuyumcuların olduğu zamanları ballandıra ballandıra anlatırlardı!

Onlarda ömürlerini son demlerin yaşadıklarını hüzünlü duruşlarından bize yansıtıyor gibiler. Biz gidersek sonradan bizi çok ararsınız ama nafile. Haklıydılar! Bu evlerin benzerlerini yaptık fakat o ruhu içlerine koyamadık! Bu evlerdeki ruh, tabi ki içinde yaşayan Van’ın unutulmaz o insanlarıydı! Akşamları kapı önünde konu komşu oturup semaverden limonlu kıtlama çay içen “altın nesil” Müyesser Teyze, Aişe Abla, Remzi ağabey, Kamil amca ve arkadaşım Naif… Ah! nerdesiniz nerde? Hepinizi Rahmet ve sevgiyle anıyorum.

“ Artık bülbül ötmüyor, gül dolu penceremde/ Yalnız hatıran kaldı, boş kalan pencerede…”

Nisan ayı gelmeden bir kaç gün öncesinden biz çocuklar heyecanlanmaya başlardık! 2 Nisanda Van’ın kurtuluş törenlerini izleyecektik. Bayram sabahı en güzel elbiselerimizi giyer evimize çok yakın olan Kışla Caddesi’ne çıkar Hacı Bekir Kışlası’ndan yaya olarak gelecek askerleri beklerdik. Onların “Kırıkkale ve M1 Piyade Tüfekleriyle” havaya ateş açarak yürüyüşlerini seyretmek hepimizi gururlandırırdı! Sonrasında ağabeylerimiz ve ablalarımızla peşlerinden Beşyol Hükümet Meydanına kadar yürüyüp törenleri seyretmek ayrı bir keyifti.

Tören alanı bayraklar ve Atatürk posterleriyle süslenmiş. İnsanların mutlulukları gözlerinden okunuyor. Öğrenciler, öğretmenler, gaziler, halk tören alanını hınca hınç doldurmuş. İstiklal Marşı ve konuşmalardan sonra Bando Takımının çaldığı marşlar eşliğinde kutlamalar, yürüyüşler, halk oyunları ekiplerinin gösterileri ve ”Esir Kızı Kurtarma” derken törenler devam edip giderdi. Sonrasında törene katılan okulların bir kısmı ”Zeve Şehitliği”ne gider orada da çeşitli etkinlikler yapılır sonrasında okullarına dönerlerdi! Tunca Uras İlkokulu 4. Sınıftayken öğretmenlerimiz ve Rahmetli müdürümüz Doğan Koyunoğlu ile beraber bizde gitmiştik. Benim için unutulmazdı.

 Şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyorum. Şehrimizin kurtuluş gününü tebrik ediyorum.

Evde kal!

Hayat eve sığar!

Yorumlar 1
Özden öner zelyut 07 Ocak 2021 02:09

Yazınız beni nerelere götürdü bende 69_70 ve sonrasında Tuncay Uras’tan öğretmenliğimin ilk yıllarını geçirdim doğan beyin öldüğünü sizden öğrendim çok üzüldüm teyzemin evi mercimek mahallesindeydi bizimki şerefiye mah santral sokaktaydı ah benim memleketim ah anılar size teşekkür ediyorum

Yazarın Diğer Yazıları