Yunus Türkoğlu

Ey Vangölü! Ey Deniz!

Yunus Türkoğlu

Ey Van Denizi! Kulakların çınladı mı, dalgaların coştu mu? Çünkü dün gece seni andım, attığım kulaçlar ve yüzüme haritaladığın perek izleriyle.

Dalgalar; Adilcevaz'dan, Erciş'ten ve Tamara'dan selam getirmiş! Biliyor musun?

Van'dan da selam götür o dostlara, unutma emi.

Senin mavi sularının üstüne "Yazdığım yazılar "duruyor mu?

Feribot, Tatvan'dan gelirken, senin sularını köpük köpük köpürterek çizdiği; Laleler, sümbüller, begonyalar, şurubu ve kişmiri güllerin resmini görmüştüm. Duruyor mu?

Gel beraber toplayalım ha ne dersin?

Bilirim tanırsın bizi, çocukluğumuzdan beri yani beş yaşından beri her Vanlıyı bilirsin. Hem İskele'den hem Fidanlık'tan hem de Edremit'ten!

Çakırbey'deki çamlar eğilmiş kulağına bir şeyler fısıldıyordu! Güzelliğini mi yoksa?

Ey Vangölü! "Bana bir aşk masalından şarkılar söyler misin?"

Ben çocukken, "İki Nisan Gemi'sini" bana verin evimde biblo olarak kullanırım demiştim vermediniz! Ya Edremit'teki" tahta iskeleyi!"  Onu da vermediniz. Hiç olmazsa İskele'deki "Deniz Fenerini" verseydiniz de bende geceleri odamda yakar, tavandaki döşemeleri saya saya uyurdum.

Ah ne güzel olurdu ah!

Kıyında namaz kılarken alnıma kumlar yapışmıştı; İhlâs ile dalga dalga

Ey Van Kalesi, imrenirim sana doyasıya izlersin Vangölü'nün dalgalarını soda soda belki de mavi mavi. İtiraf etmeliyim, bazen de kıskanırım seni. Şanslısın!

Bir zamanlar Van Çimento Fabrikası'nın önünden beş genç sandala binip denize açılmışlardı ya! Neşeliydiler, gençtiler ve hayat doluydular. İçlerinden biri vardı ya, Metin Budak! İşte o civan geri dönmedi veya dönemedi! Senin serin suların onu ayırdı, ayırdı sevenlerinden! Mekânı cennettir İnşallah.

 Kurbanın olayım, Ey Vangölü! Gençlere ve çocuklara kıyma ne olur!

"Ah! Anan öleydi de görmeyeydi" Sözünü dedirtme bizlere ne olur!

Ben seni severim harbicesine;  sen, ayı, yıldızları ve mehtabı. Ben seni severim harbicesine; sen rüzgârı, bulutu ve yağmuru. Ben seni severim harbicesine; sen Ahlât kıyılarını, yakamozları bir de Akdamar'ı seversin, bilirim.

Sularında yüzmeyi bizlerden esirgemedikçe bize zeval yok.

Sen öyle asil ve mavi oldukça bize dert, tasa ve elem yok.

Asırlardır bizi balıklarınla besliyorsun. Sen çok cömertsin, biz ise hem nankör hem de cimriyiz!

Biliyor musun?

Bizim gözlerimiz göl mavisi! Bakışlarımız mavi, şiirlerimiz mavi ve dualarımız mavi!  Ben gölü bir ömür boyu seyrettim gözlerim mavi olur diye ama olmadı. Yinede kahverengi…

Edremit'te mezarlık evimiz ile Şamran Kanalı'nın üstündeydi. Arada bir akşamları hanımla gezmeye çıkınca uğrar birer" Fatiha" okurduk. Burasını beğeniyordum çünkü denize nazırdı! Kabristan tepeden kuş bakışı Vangölü'nü görürdü ve mevkisi birinci sınıftı vesselam!

"- Hanım, hak vaki olursa beni buraya gömün! Hem buradan denizi izler, hem de dalgaların zikrini dinlerim !"

Hanımda "- Amelin iyi olursa nerde olsan da görürsün." Demişti

Belki haklıydı.

Çok şey mi istemiştim!

"Ölünce beni Vangölümün sularında yıkayın mı demiştim sanki !"

Olabilir mi! Bu fikri sevdim neden olmasın!

Sabah ve akşamları suyunda lepik taşlar kaydırırdık, yarışırcasına ve saymacasına. Say, saya bileceğin kadar, bir iki üç dört ve beş, belki yedi belki de sekiz, ne bileyim olabilir mi? Dokuz...

Sodalı suyunla sen bizi temizlerdin, şimdi biz seni temizlemeye çalışıyoruz. Senin suyunu ve kıyını kirletenlere" Van beddualarını" etmeyeceğim korkmayın!

Her sabah her akşam, doya doya Vangölü'nün dalga sesleriyle sermest olan Gevaş'lılar, ne mutlu sizlere.

Ey Deniz! Edremit'te çocuklar yine mor dut yedikten sonra, bir elinde gömleği diğerinde ise bir dut yaprağıyla sana doğru koşuyorlar mı?  Gömleği dut lekesi zor çıkar diye sırtında değil elindedir. Ya dut yaprağı niçin derseniz? Oda belki lif görevi görecektir. Ellerini ve omuzlarını Vangölü'nün suyu ve dut yaprağıyla ovarak paklayacaktır.

Hadi balam, at özün bu berrak sulara at! 

Dalgalar her kıyıya vuruşunda "Rahman, Rahman" diyor. Sen dalgaların lisan-ı halini biliyor musun? Bilenler bize tercüme ediyor. Anlıyor musun?

"Dünya Miras Listesi"nde sen yoksan şayet, UNESCO yetkililerine gözlük göndermemiz gerek. Sitem sitem!

Ey Van Gölü!

"Bulunmaz rengini, ömrüm oldukça seyretsem 

Dalgalarının zikrini mahşere değin dinlesem 

Sen bir ömürsün ismini nefes nefes söylesem.

İçimde sevdamsın bitmeyen aşkınla dile gelsem " 

 " Vangölü Kirlenmesin!"

İyi bayramlar.

Yazarın Diğer Yazıları