Şahbettin Uluat

Gitmeler ve kalmalar üzerine…

Şahbettin Uluat

Gitmeler vardır ki gitme değildir.

Bir yanımız gitmiş, bir yanımız kalmıştır.

Görünenimiz gitmiş, görünmeyenimiz kalmıştır.

Kalmalar vardır ki, kalma değildir.

Görünenimiz buharlaşmıştır.

 

Etiyle kemiğiyle kuşanırız gurbeti

Kimimiz etine dayar sırtını, öğrenir.

Öğrenir, yerleşir, genleşir.

 

Kimimiz kemiğine dayanır,

İncinir babam incinir.

Ş.U.

Gitmeler vardır ki, gitme değildir.

Bunu bazen dile getirmezsiniz, getiremezsiniz, getirecek fırsatı ve ortamı bulamazsınız.

Bazen de dile getirirsiniz, getirebilirsiniz; getirecek fırsatı ve ortamı bulursunuz.  Anlatır da anlatırsınız karşınızda oturana ya da oturanlara. Öyle ki, kimi zaman dinleyenleri yoracak kadar uzun anlatırsınız. Onlar dinlemekten yorulur,  siz anlatmaktan yorulmazsınız.

Memleketten gitmişsinizdir.  Siz uzaklaştıkça o giderek büyümüştür içinizde, anlat anlat bitmez hale gelmiştir.

*

Elbette her gidişin bir nedeni vardır.

İş yoktur, küçük yerdir, ortalık gergindir, birileri kargaşa peşindedir. Eş dost hal hatır sormaz olmuştur. Yerliler gitmiş yerine yabancılar gelmiştir. Yeni kuşaklar eski insanlardan farklıdır, alışkanlıklar değişmiştir. Artık size dar geliyor,  yetmiyordur. Daha çok sayıda ve farklı insanlarla tanışmak ya da daha büyük işler yapmak istiyorsunuzdur.  Şehir büyümüş insanlar küçülmüştür. Şehir büyümüş insanlar yabancılaşmıştır.

Deprem olmuştur, sel gelmiştir, yangın rahatsız etmiştir.

Başka şehirlerdeki okulları kazanan çocuklarınızı yalnız bırakmamak için gitmişsinizdir.

Başka diyarlardaki yakınlarınız "ne işiniz var artık memlekette, çıkın gelin" demektedirler.

Hem, memleketin kışları uzundur, soğuktur, çekilir gibi değildir.

Denizi kirlenmiştir, artık girilir gibi değildir.

Ana caddesi artık yetmiyordur, çekilmez haldedir. 

Birlikte oturup okey oynadığınız arkadaşlar ya ölmüş ya da gitmiştir. Kahvehanelerde artık ağız tadıyla konuşabilecek kimseniz kalmamıştır.

Artık toprak damlı, bahçeli evler de, o komşuluklar da kalmamıştır, bahçelere semaver yakıp oturarak ağız tadıyla dedikodu yapılamamakta, yaşam paylaşılamamaktadır. Üst kattaki apartman dairelerinde yaşarken karşı komşuları bile tanımaz hale gelmişsinizdir.

Yeni yetme çocuklar aklınıza girmişlerdir. Sizi zorlamışlardır. Boğulacaksak büyük denizde boğulalım diyerek aklınızı çelmişlerdir.

Tayininiz çıkmıştır, ekmek davasına gitmek zorunda kalmışsınızdır.

*

Ya da gitme nedeniniz size özeldir.  Mesela bir yürek yangınıdır sizi gurbete savuran.

Sevdiğinize kırılıp gitmişsinizdir. O her gördüğünüzde içinizi titreten, yakınınıza geldiğinde bacaklarınızı titreten her hareketi, jesti, mimiği içinizde depremler yaratan insanı görmeye daha fazla dayanamadığınız için gitmişsinizdir.

Size bakıp ümit vermediği için gitmişsinizdir. Cesaret edip yanına yaklaşamadığınız için gitmişsinizdir. Yanına yaklaşıp olumsuz yanıt aldığınız için gitmişsinizdir.

Aklınızı başınızdan alan o sevgili bir başkasına yaklaştığı; bir başkasıyla arkadaşlık ettiği ya da onunla evlendiği için gitmişsinizdir.

Sizden taraf ya da onlardan taraf muhalif birileri bu aşk kıvılcımının parlamasını engelledikleri, aşk ateşini söndürmeye çalıştıkları için gitmişsinizdir.

Gitmişsiniz ama gerçekte kalmışsınızdır.

*

Belki de, evinizdeki ortamdır sizi yollara düşüren.

 İçine doğup büyüdüğünüz evin artık soluk alınamaz hale geldiğini düşündüğünüz için; aynı çatı altında yaşadığınız insanların birinin ya da birden fazlasının sizi anlamadığına kesin kanaat getirmiş olduğunuz için; onların bu duruşlarından çokça sıkıldığınız için ya da farkında olmadan içinizdeki temelsiz, gereksiz öfkeyi ayaklarınızı yerden kesecek kadar büyüttüğünüz için gitmişsinizdir.

Dışarı çıkar çıkmaz havanın soğuduğunu fark ettiğiniz halde dönmemiş, gururunuzdan taviz vermemişsinizdir. Tanıdık olmayan insanların tanıdıklar kadar sıcak olmadığını anlamak da döndürmemiştir sizi. Gerçekte zararsız, sakıncasız biri olduğunuz halde yeni tanıştığınız başkalarının size kuşku ile yaklaşmalarından incinseniz de belli etmemeyi öğrenmişsinizdir. Hem geride bıraktıklarınızın hem yeni çevrenizdekilerin ince sızısı içinizden hiç eksik olmamıştır.  Başka şekilde düşünen, başka şekilde yaşayan insanlara alışmak da her zaman mümkün olmamıştır.

Gittiğiniz yerlere, zor zamanlarınızda çaldığınız her kapının bir anda duvara dönüşüyor olmasını artık kanıksamışsınızdır.

Düşlerinize girer olmuştur o en kızdığınız aile bireyleri. Sabah uyanıp onları yanınızda, yakınınızda bulamamanın ince sızısını hmiş ama bunu kimselerle paylaşmamışsınızdır. Bu sizi geri döndürmeye yetmemiştir.

*

Velhasıl gidip yerleşmişsinizdir. İyi ve kötü günlerinizde çevrenizde memleketteki gibi kalabalıkların olmamasına da alışmışsınızdır.

Kızınızı ve oğlunuzu orada evlendirmiş, yeni bağlar kurmuşsunuzdur.

Oralardaki yeni işyerlerinize uyum sağlamış ya da kendinize işyeri açmışsınızdır.

Yeni düzenler kurmuşsunuzdur.

Bu arada eğer varsa memleketteki evleri, iş yerlerini, tarlaları, bağları, bahçeleri satmışsınızdır.

O eski yakınlar da, yakınlıklar da artık uzaklardadır.

Çoluk çocuk yeni gittiğiniz yerlere alışabilenleriniz alışmıştır. Genç olanları oralarda doğmuş, oraların malı olmuştur.

Siz yetişkinsiniz, onların geçmekte oldukları yollardan çoktan geçmiş, gelmişsiniz. Yani siz onları çok iyi anlarsınız. Her durgunluklarını, coşkularını rahatlıkla çözer, etiketlersiniz. Lakin onlar sizi kolay kolay anlamaz, anlayamazlar.

Dünya ne kadar hızlanırsa hızlansın; gurbetin vatana dönüşmesi gidenlerin yaşına göre zaman alır bunu da fark etmişsinizdir. Bebekler ve çocuklar gittikleri yerlere uyum sağlarlar. Belli bir yaşı geçmiş olanlar için de gurbet ne kadar vakit geçerse geçsin vatan olmaz, öğrenmişsinizdir.

Yeni kuşaklar dem be dem niye dalıp gittiğinizi, gözlerinizden taşan iki damlanın yanaklarınızdan neden aşağı süzüldüğünü anlamakta hep güçlük çekerler.

Anlatırsınız anlamazlar, duygusallığınıza verirler.

Kabullenmişsinizdir.

Yazarın Diğer Yazıları