Yunus Türkoğlu

Rıfat Bey ve Oğlu 3

Yunus Türkoğlu

Rıfat Bey'e haber salınır ve birkaç gün sonra zaten mevsim yazdır artık yıllık iznini alıp gelmiştir, heyecanlıdır mutludur ve gururludur, yegâne evladı Şevket'in mürüvvetini görecektir. Tütüncü Mehmet Efendi'nin zevcesi Fatma Hanım'a haber verilir, her iki tarafta hazırlıklar yapılır akşam namazından sonra anne, baba, oğul Şevket ve bir kaç yakın aile dostu sıcak bir yaz akşamında ay ışığının şavkında heyecanlı fakat mutluluk içinde sohbet ederek Mehmet Efendi'lerin sokağa kadar yürürler, bu sokakta toprak kanaldan sular akıyor, sol tarafta büyük bir iğde ağacı ve uzun kavak ağaçları vardır. Bahçe kapısının önündeler, kapı çalınır ev sahipleri kapıyı açar buyur ederler, hemen avluda divanlar ve bu divanların üstünde etaminli kırlentler ile zemininde el dokuma meşhur Hakkâri kilimleri mevcuttur tahta sandalyeler tabi ki tahta masalar var semaver yanıyor evin köpeği gurzo başlar havlamaya.

 

Binnaz Hanım önde kapıdan girerler; Rıfat Bey"- Selamünaleyküm"

 

Tütüncü Mehmet Efendi "Ve aleykümselâm ve Rahmetullah, hoş geldiniz" der otururlar kısa bir sohbetten sonra evin büyük kızı Naile kahveleri getirir her ne kadar aynı mahalleli olsalar da ilk kez Şevket, Naile'yi burada görmüştür. Sonra semaverde demlenen tavşankanı çaylar gelir, bu arada;

 

Rıfat Bey" -Allahın emri Peygamberimizin(sav) kavli ile kızınız Naile'yi oğlumuz Şevkete istiyoruz. Mehmet Efendi aynı zamanda mahalle muhtarıdır,Sebze Pazarının kuzey tarafındaki sokakta dükkânı vardır burada tütün kıyar ve satar tam bir Osmanlı babasıdır sert ve otoriterdir, evlerinin arka tarafında meyve bahçesi vardır yetiştirdiği meyveler çok meşhurdur yani çok yönlü bir insandır ve buna bağlı olarak sözünün üstüne söz yoktur. 

 

Tütüncü Mehmet Efendi"- Allah hayırlı etsin hazırlıklara başlayabilirsiniz! Şimdi getirin bakiyim bahçenin eriklerinden yiyelim. Sağlam bir evliliğin temeli atılıyor artık. Bir hafta sonra kes biç yapılır alınacaklar takılacaklar düğün tarihi vs. kararlaştırılır. Nişan yapılır derken bir ay içinde düğün yapılması kararlaştırılır.

 

Düğün günü gelir çatar Rıfat Bey'in bahçesinde kazanlar kaynamaya başlar, danalar kesilmiş kavurmalar, pilavlar, tatlılar yapılır misafirler gelirler mevlit ve Kuranı Kerim okunur, akşam vakti Rıfat Bey'in süslenmiş atı kız evinin önündedir, gelin ata bindirilir baba Mehmet Efendi ve anne Fatma hanım çok sevdikleri ilk göz ağrıları olan kızları Naile yuvadan uçup gitmiştir. Silahlar patlar konvoy yürür sonrasında tekbirler, salavatlar okunur, duvaklar içindeki gelin eve getirilir.Bir hafta sonra güzel bir haber alınır Şevket Hoca'nın tayini Van'ın Başkale ilçesine çıkmıştır.

 

Şevket Hoca"- Anne, baba hakkınızı helal ediniz " der ellerini öper ve yine Binnaz hanım biricik evladından ayrılmak zorunda kalacaktır, hasret içini kavuracaktır, gözyaşları sel olacaktır.

 

"Saçlarına yıldız düşmüş koparma Anne, ağlama "Gelinleri Naile'yi de kısa sürede çok sevmişlerdir ama ne fayda ayrılık bu elden ne gelir ki…

 

Başkale'ye doğru yolculuk başlıyor; Ah ile çıkılır Kurubaş Dağı, sağda güzelliğin sultanı Vangölü ile Süphan Dağı birde Edremit durur yeşiller içinde sanki İrem bağı, inilir aşağıya gümüş grisi rengi ile akan çayıyla Gürpınar bahtiyar,  tarihin içinden fırlamış gibi Çavuştepe  görülmeye değer farkıyla, Zernek Ovası derken tüm haşmetiyle karşılar Hoşap Kalesi, Güzeldere çıkılır da çıkılır sanki aya ulaşılır gitsek biraz fazlası, sonra görünür Peri Bacaları, bunlara güzellik desem sönük kalır kısacası, burası Anadolu'nun damı çünkü en yüksek rakımlı ilçesi, işte Seyyid Fehim Hazretlerinin Başkale'si…

 

Şevket Hoca ve hanımı Naile artık Başkale'deler merkezde ilkokulda görevlidir ve lojmanda kalıyorlar. Okulun yönü doğuya doğru ve hafifçe yamaçtadır, biraz aşağı çaprazında Cami vardır, çarşı merkezide çok yakındır, yürüme mesafesi beş dakika gibidir ve bu güzel İlçede dört yıl kalırlar artık çevreyi de iyice tanımışlardır, dostluklar edinmişlerdir, bu süre zarfında Şevket Hoca'nın biri üç, diğeri de dört yaşında olan iki oğlu vardır.

 

1940'lı yıllar da cami minarelerinden Türkçe ezan okunuyordur, okulun yakınındaki camiden bir iki gün ezan okunmayınca Şevket Hoca gider minareye çıkar Arapça ezan okur! Jandarma gelir karakola götürür ifadesini alır ve Van'a gönderirler.Şevket Hoca hanımını ve iki oğlunu alır Van'a giderler.Mahkeme yargılanmak üzere serbest bırakır kısa bir süre sonrada beraat eder ve bu konu kapanır.Bu arada artık Başkale'ye dönmezler veya dönemezler! Sonuçta tayini Ağrı ili Diyadin ilçesi Kızıldize Köyü'ne çıkar! Üç yıl burada ve iki yılda Diyadin merkezde görev yaptıktan sonra bu defa tayin ister Van Çaldıran'a gelir, beş yıl önce gittiği gibi yine Tendürek Dağını aşarak geri gelmiştir. Yine doğduğu topraklardadır ve mutludur.

 

Çaldıran'a gelirler ama ev bulamazlar imdada o sırada Çaldıran Alay Kumandanı olan Van'ın has evladı Miralay (Albay) Karabulut Bey yetişir. Karabulut Albayın makamındayız; Miralay Karabulut "- Hemen boş olan lojmanı hazırlayın yanımda oturan Şevket Hoca'ya ev buluncaya kadar tahsis edin! "- "Emredersiniz Kumandanım" deyip asker ayrılır. Kerpiç iki oda bir salon olan lojman verilir ve buraya yerleşirler. Okul yakındır Şevket Hoca rahat gider gelir, bu arada Naile Hanım artık yalnız değildir okulun temizlik işlerine bakan temiz yürekli iyi niyetli Şöhret Abla vardır ve buna bağlı olarak çok sevdiği kız kardeşi Şükriye'de yanına gelmiştir. Çaldıran'da kışlar şiddetlidir bir metreyi aşan karlar yağar, emir üzere askerler karlı günlerde gelip damları süpürürler evde çocuklar vardır, arada sıcak ekmek de getirirler. Şevket Hoca ve Naile Hanım ömürlerinin sonuna kadar Miralay Karabulut Bey'e hayır dualarını eksik etmezler.

 

Yaz gelmiştir ev bulunur ve yeni eve taşınırlar, Diyadin'de olduğu gibi çocukları alırlar çermik(kaplıca) sularına götürürler hem çamaşır yıkarlar hem de çocuklar suya girerler. Yazın okulun bahçesinde Şöhret Abla çok güzel lahanalar yetiştirir beraber tandırda ekmek yaparlar ve nihayet buradan tayin isteyip Van Edremit'e giderler. Her güzelliğin bir sonu vardır! Bu arada Rıfat Bey emekli olmuştur Hanikoğlu Sokaktaki evi satar, Mercimek Mahallesi'nin merkezinde ev alır artık burada ikamet ederler. Yaz tatillerinde Şevket Hoca, hanımı ve çoluk çocuk hep beraber burada olurlar kışın da Edremit'e giderler.Edremit'te kayınvalide Fatma Hanımın annesinden kalma lalo'ların orda kahvelerin üstünde ev vardır Sarman suyu İlkokul'da Şamran kanalının üstündedir, burada beş yıl kalırlar sonra Şevket Hoca Van Merkeze gelmek için imamlığa geçiş yapar Tebriz kapı camisine atanır ve nihayet Van'a taşınırlar.

 

1950 yıllarının başında Rıfat Bey, birkaç yıl sonrada Binnaz Hanım bu fani âlemden ebedi âleme güzel hatıralar bırakarak göç edip giderler, her ikisinin de mezarı Garipler Kabristanı'ndadır. Şevket Hoca'nın ince teker kırmızı bir bisikleti vardır, bununla Tebrizkapı camine ve akabinde de Şeyh Gazai Baba Camisinde görev yaptığı yıllarda buralara gidip gelirken kullanır. Bazen de bisikletinin sepetine en küçük oğlunu bırakır beraberce Şeyh Gazai Baba Camiinde namaz kılıp gelirlerdi. Bu arada yedi oğul ve üç kız çocuk babasıdır. 1965 yılında Şevket Hoca emekli olmuştur ve emekli olduktan sonra hacca gitmeye niyetlenir.İki yıl sonra Hacı Dodo'nun Havalı Magırus otobüsüyle hacca doğru yola çıkarlar, bu yolculuk çok meşakkatlidir ve üç ay sürecektir. Sonunda Şevket Hoca ağır hasta olarak hacını bitirip evine dönecektir. Prostat hastasıdır ve buna bağlı olarak astım bronşiti de vardır.Bir zaman sonra iyileşir tekrardan hayatına devam eder fakat başta Kuranı Kerim olmak üzere okumayı çok sever ve herkesinde okumasını ister, buna bağlı olarak Sebze Pazarı'nın etrafındaki Belediye dükkânlarından birini kiralar ve kitap satmaya başlar.İlk önce Tekel Binası'nın olduğu sokaktaki Divan Oteli'nin karşısında ahşap bir dükkânda bu işe başlamıştır daha sonra beton arme olarak yapılan Belediye dükkânlardan güney tarafından bir dükkân kendisine düşmüştür.70'li yıllardayız Şevket Hoca emeklidir, hacıcını da yapmıştır kitapçı dükkânını da açmıştır evlatları büyümüş ve evlenip evden ayrılmışlardır. Mercimek Mahallesindeki evde Naile Hanım, Şevket Hoca birde en küçük oğulları vardır.

 

Evin en küçük oğlu benim, bu yazdıklarım Rahmetli annemin bana anlattıklarına dayanarak yazdım. Babam Şevket Türkoğlu 1984 yılı on ikinci günü çok sevdiği Kuranı Kerim'den "Yasin süresini" okurken ruhunu teslim etti. İnşallah çok sevdiği Peygamber Efendimiz(sav)'e komşu olmuştur diye umuyorum.

 

Hoşçakalın…

Yazarın Diğer Yazıları