Ümran Öztürk

50 Kuruşun Hikayesi ve Sabiha Tansuğ

Ümran Öztürk

Sabiha Tansuğ, Alman işgalinden Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan muhacir bir ailenin Gümülcine'de dünyaya gözlerini açan küçük kızıdır. Hikâyesi de 1941 yılında ailesi ile birlikte Gümülcine'den Ege kıyılarına göç etmesiyle başlar. Öğretmen bir babanın çocuğu olan Sabiha o yıllarda yaşanan savaş ortamından uzaklaşarak doğduğu topraklardan hüzünlü bir veda ile uzaklaşsa da hayat ona geldiği bu topraklarda başarı ve mutluluk armağan eder.

Sabiha Tansuğ çocukluk yıllarının geçtiği Bergama'da Çukur Han'da gördüğü altınlı başlıklı, çizmeli, üç etekli yörük kadın giysilerinden etkilenmiş, Soma'da çoban kadınları ile içli dışlı olmuştur. Cumhuriyet bayramlarında Akhisar'da Efe havalarını oynayan Yörük ve Türkmen kadınlarını ise hiç unutamamıştır. Manisa İzmir ve çevresinde pek çok yerde ailesi ile birlikte yaşayan sarışın mavi gözlü Sabiha, eğitim hayatına Goztepe Kız Enstitüsünde devam eder. Okullar tatil olduğunda, incir ve tütün mağazalarında çalışır. Ancak bu işlerden hiç mutlu olmaz. Bu kez daha mutlu olacağı bir iş yapmaya başlar. Oyuncak bebeklerine diktiği kıyafetler ile başladığı yolculuğa Kemeraltı'ndaki dükkânlara bebek elbiseleri dikerek devam eden Tansuğ başarı dolu yaşam hikayesine böylece adım atmış olur.

İzmir'den İstanbul'a taşınan, orada evlenen Nuri İyem'den resim dersleri alan ve bir yandan da terzilik yapan Tansuğ, eşiyle yaptığı yurtdışı ve yurtiçi gezileri ile İzmir ve Manisa'da gördüğü Anadolu kadının giyinişlerinden, kullandıkları aksesuarlardan, geleneksel kıyafetlerinden çok etkilenir ve hayatını bu giyim kültürüne adar. Anadolu kadını için bir iletişim aracı olarak kullanılan ve her birine toplumsal anlamlar yüklenen, renk renk farklı oyalarla bezenen, altın yaldızlar hatta aynalar iliştirilen başlıklar, çizmeler, üç etekler onu işte yaşam bu dediği mecraya taşır.

Aşıkların durağı Pierre Loti restorasyonu ile etnograf kimliğini alır, Anadolu kıyafetlerinin müzesini kurar. Sarışın mavi gözlü bu kadının azmi ve merakı onun Anadolu kostümleri ve özellikle başlıkları konusunda ülkedeki en önemli otoritelerinden biri olmasını sağlamıştır. Hotozları Anadolu'nun ve dünyanın pek çok yerinde sergileyerek Avrupa'yı kendisine hayran bırakan, uluslar arası sergilerinde ülkemizi dünyaya tanıtan ve uluslar arası basında övgüler alan kadın Sabiha Tansuğ; 50 yıldır kendini Anadolu giyim kültürüne adayan, bu alanda çok zengin bir koleksiyonu olan, bu koleksiyondan seçmelerle dünyaya kültürümüzü tanıtmaya çalışan ve dünyada ilk kez halk giysili gelin başıyla madeni paraya resmi basılan insan.

Gazeteci, yazar, etnograf, yerel kıyafet ve başlık koleksiyoneri ve Türk kültürü araştırmacısı Sabiha Tansuğ'un 1968 yılında İstanbul'da açtığı bir sergiyi gezen zamanın darphane Müdürü Sait Tanaçan'ın Hotozlar dikkatini çeker ve Sabiha Tansuğ' u telefonla arar. Kendisine 50 kuruşun üzerine başlıklı bir fotoğrafının basılması önerisinde bulunur. Kendisini darphaneye davet eder ancak yanında 6-7 tane farklı hotoz getirmesini ister. Bu öneriyi mutlulukla kabul eden Sabiha Tansuğ 5 Anadolu başlığı alarak darphaneye gider ve bu başlıklarla fotoğrafları çekilir. Aralarında seçim yapılır ve başkent Ankara'yı temsil eden gelin başlığı olan fotoğrafın madeni paraya basılmasına karar verilir. Aradan üç yıl geçmiştir. Sabiha Tansuğ 1968 yılında İstanbul' da açtığı sergiyi önce Japonya'ya, sonra Paris'e götürür. Tansuğ'un Paris'te bulunduğu sırada Türkiye' de madeni 50 kuruşlar basılıp piyasaya sürülmüştür. Devlet adamlarının dışında halktan bir kişinin resminin basıldığı ilk para olan 50 kuruşluklarda, Ankara Hotozu isimli gelin başlığıyla yer alan Sabiha Tansuğ'dur. Sabiha Hanım bu haberi kayınvalidesinden öğrenir. Kayınvalidesi haberi vermekle kalmayıp gelini Sabiha Tansuğun resminin bulunduğu madeni 50 kuruşluğu mektubu ile birlikte zarfın içine koyarak Paris'e gönderir. 50 kuruşluk madeni parayı eline alan Sabiha Hanım çok mutlu olur. Bu para 1971-1979 yılları arasında basılır. 1980 yılında tedavülden kaldırılan 50 kuruşa resmi basılan ve bu yolla tarihe geçen halktan ilk ve tek kişidir. "Şu enflasyon olmasa hala tedavüldeydim diyerek espri yapan" Sabiha Tansuğ o gün yaşadığı duygularını şöyle anlatmıştır. "Paranın üzerine halktan birinin fotoğrafının basılması hadisesi bir ilkti ve bugüne kadar bana verilen en büyük hediye bu oldu. Aslında paranın üzerine ben değil, kökeni Hititlere kadar dayanan bir motif bulunan eğri başla birlikte bir tarihin resmi basıldı" diyerek hotozların tarihi geçmişinin altını kalın çizgilerle çizmiştir.

 

Söyleşilerinde, röportajlarında halkın öz giyim kültürünü terk ederek hazır giyime yönelme sürecine de dikkat çeken Sabiha Tansuğ İlerlemiş yaşına rağmen her yeni güne büyük bir umut, aşk ve tutku ile merhaba dediğini dile getirmektedir. Sabiha Hanıma göre "İnsan, umudunu ancak öldüğünde yitirir." Yılmadan üreten, adeta yaşama meydan okuyan "Halk Bilimleri Ödülü" de dahil olmak üzere sayısız ödüller alan, Dünya'nın bir çok ülkesinde sergiler açan, makaleler, kitaplar, resimlerle sonu gelmeyen üretim, sayısız projelere imza atan Anadolu'yu yüreğinde taşıyan Sabiha Tansuğ'un yardımcısı Ayhan Bey ile telefonla görüşmemiz esnasında "sizi Sabiha Hanım'la en kısa zamanda bir araya getireceğim." sözünü almıştım. Telefonu kaparken yaşamda kendime farklı bir pencere daha açmanın mutluluğunu yaşadım. Bu yazıyı okuyan ve yolu İstanbul'a düşen meraklıların Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi'ndeki, SABİHA TANSUĞ MÜZESİ'ni ziyaret etmelerini öneririm.

Yazarın Diğer Yazıları