Yunus Türkoğlu

Hasret Türküsü

Yunus Türkoğlu

Van sokaklarında keyfince kaydığımız kızağımız, toprak evlerimiz, yanan sobamız ve cebimizde kırık leblebimiz vardı. Uzun kış gecelerinde; hediğimiz, kuzine sobanın fırınında pişen ayvamız, patatesimiz, babamın okuduğu “Kırk Hadis”  Şükriye Teyzenin anlattığı “Şahmeran” masalları vardı. Radyoda “Arkası Yarın” ve uzaktan melodi tadında bekçilerin düdük sesleri, birde buğulu camlarda yazılı hatıralarımız vardı.

Çok şeyimiz yoktu ama biz çocuklar mutluyduk, huzurluyduk…

Evvel zamandı, inanın güzeldi!

Candan ve derdimize derman olup yaramızı saran komşularımız vardı. Etamin işlemeli kırlentler, bakır tencereler, kömürlü ütümüz, sırma iple işlenmiş yün yorganlarımız vardı. Bir tabak erişte, bir kâse gül reçeliyle paylaşılan dostluklarımız vardı. Genzimizi yakan üzerliğin kokusu, ceviz sandıklarda annelerimizin ipek bohçaları, avludaki akasyanın altında oturup bir bardak çay içtiğimiz tahtadan masa ile sandalyelerimiz vardı. 

Çok şeyimiz yoktu ama biz yinede mutluyduk, huzurluyduk…

Odamızı, çırçırdan akan suyun sesi doldururdu yaz akşamlarında…

Çillede, zemheride yanan sobanın üstünde kaynayan demlikten tarçın kokusu tüterdi buram buram…

Rafda porselen tabaklarımız, teldolapta kavurmamız, gazocağında pişerdi yemeğimiz.

Biz büyüdük; hayatlar eskidi, divanlar eskidi, halılar eskidi!

 Esans kokulu Zahir amcamız, Çalık Sokak’ta Eşekçi Nebi dayımız, siyah-beyaz fotoğraflar çektirdiğimiz

“Foto Renk” sahipleri Yusuf Günaslan ile Muhittin Alırız ağabeyimiz, tatlı dili, güler yüzüyle kuaför Saniye ablamız vardı. Telgraf tellerinde gezen Vedat Yoğurtcuoğlu, mahalle maçlarımız, Yıldız Spor’un unutulmazı; Hamdi Çavuşun oğlu Süleyman ağabeyimiz, “ebemiz-sobemiz” “birdirbir” ve “dokuztaşımız” vardı…

“Çayır-çömlek patladı”

“Elma desem çık, armut desem çıkma”

“Dokuzum durak, onum orak, on birim minare gölgesi” der, oyun oynardık…

Şimdi oyunlar unutuldu!; hem yoksul, hem yoksun hem de belengaz durumdayız!

Annem gitti, sanki duvar halısındaki geyik bile hüzünlendi. Perdeler kırıştı ütü tutmuyor artık! Camlar silinse, kapımızın önü her akşamüstü süpürülse de hep kirlidir. Caddeler, sokaklar, apartmanlar insanlarla dolu olsa da aslında hiç kimse yoktur. Kalabalıklar içinde yalnızsın “Hasret Türküsü” gibi…

Şimdi sen yoksun anneciğim; Leylaklar mahzun, kişmiri güller üzgün, laleler eskisi kadar sarı değil artık…

 Senar Güney’in Başkale bağlarında Kürtçe söylediği hüzünlü türküler, gönlümüze çarpar, yüreğimizi yakar geçerdi. Şakir ile Tayyar, kuytuda oturup beyaz zemin üzerine yeşil renkli “Bitlis” yazan paketi açıp, birer cigara yakar, geçip giden vaktin nankörlüğüyle birkaç nefes çekerlerdi!

Geçmişe dair şifrelerimiz vardı; “Bitlis, Yenice, Bafra, Birinci ve Bahar” gibi…

“Misafir gelsin evimiz bereketlensin” diye dua eden büyüklerimiz vardı. Şimdi misafir gelmesin diye dua eder hale geldik! “Eskiden havadaki uçak bizi görüyor zannedip el sallardık. Şimdi birbirimizi yolda görsek görmemezlikten geliyoruz!” Geniş aileler dar evlere sığardı, şimdi karı-koca geniş evlere sığmıyor. Anne-baba on evlada bakardı, şimdilerde on evlat anne-babaya bakmıyor/bakamıyor! Eskiden anne-baba önde yürürdü, şimdilerde evlatlar…

“Evvel güzeldi…“

Sırtımdaki çantada bir-iki demet uşkun, Erek Dağı’nın zirvesinde oturmuş Van’ı ve Vangölü’nü seyrediyorum! Denizin mavisiyle Tuşba bağlarının yeşili sonsuz güzeldi…

Şimdi, mavi ve beton!...

Şengençler Spor Kulübü’nden Kaptan Nevzat ile Van Gençlik Spor Kulübü’nden Kaptan Hoca Remzi’nin centilmenlikleri güzeldi…

İskele Mahallesi güzeldi…

Hüsrev Paşa İlkokulu’ndan öğretmenimiz Ayten Güner güzeldi…

Ticaret Lisesi, Kütüphane Binası ve Vali Konağı çooook güzeldi…

Agâh bey’in bahçesindeki ayvalar güzeldi…

Çok şeyimiz yoktu; olsun, mutluyduk, huzurluyduk…

Cemil Subaşı’nın Ford Kamyonunun kasasında Ganispi’ye, Şevket Özek’in Fıat kamyonunun kasasında mahallece Van Kalesi’ne giderdik. Şimdilerde en lüks arabalarla gidiyoruz lakin o havayı bulamıyoruz.

Alınan bayramlıkları giymek için bayram sabahlarını büyük bir heyecanla beklerdik. Şimdilerde marka olmazsa ayakkabıyı, tişörtü veya montu giymek istemeyen çocuklar var!

Mercedes otomobilimiz, markalı eşofmanımız yoktu fakat biz huzurluyduk, mutluyduk…  

Biz büyüdük ve kirlendi dünya…

Allah’a emanet olunuz…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları