Yaşar Adıyaman

Umut Protesto İntihar

Yaşar Adıyaman

İnsan yüreğinde akan isyana, sükut kesildiği zaman kendini çaresizlik içinde bulur. Hayat bir nağme gibi insanı derin kuyular inzivasına çeker. Umut bir protesto olarak intiharı indirir gökten yeryüzüne insan ölümü ölmeden görebilir.

Kararsızlık ivme kaybettirir insana.  Yoluna yoldaş olan kimsesi yoksa dağılır. Yapılan her icraat onun ölümünü perdeden aynalara yansıtan kuklalar gibi yüzünü gösterir. Yalnızlık bu işin birazda huzurlu yanında teselli verir belki.

Her olgunun arkasında mutlaka bir hikaye vardır. Başarılı olmak ya da olamamak önemli değildir. Önemli olan ne yaşadığını, kimin seninle ne kadar yol yürüdüğünü bilmektir.

Başarısızlık başarı kadar değerlidir. En azından anılar kayıtlı zamana birer tecrübe puanı bırakır. Kendini kanıtlamış insanların hikayesi geleceğe yaktığı mumun ışığı ile kendini topluma yansıtır. Sözü ortaya söyleyip kaçmak ise sadece korkakların işidir. Mücadele etmek cesaretin ve başarının simgesidir.

Umut etmek gayesi bile başarıyı tetikler. Umudu öldüren her birey intiharı doğurur. İntihar çoğu zaman susmaktan öteye geçmeyen bir hayal ürünüdür. Değerler ölür. Gelecek ölür...

İnsan hayatta iken ölümü görmesi en acı gerçektir. Yaşamak sadece bedenen ölmek değildir. Yaşama azmini kaybeden her kişi selası okunmamış birer mevtadır.

Toplum, bireylerin varlığına dair kanıtlar ararken çoğu zaman geçmişin izinde tarih kalıntılarına başvurur. Bilimsel araştırmalar, tarihsel araştırmalar sonucunda mutlak gerçeklik varsayımlara dayanan hikayeleri bile önemli görür. Çünkü yaşama dair umut ışığı insana huzur verir. Umut çoğu zaman protesto ederek yaşamak için intiharı doğurur.

İntihar çoğu zaman kendinden vazgeçmek ve başkasının geleceği için varlıklı bir yaşamı destekleme biçimidir. Yapılan her mücadelenin sonunda mutlaka bir isyan vardır. Sesli ve sessiz olarak ortaya çıkar. Bazen susmak en büyük eylem iken konuşmak intihar olabilir. Yaptığımız her çalışma başarılı olacak diye yapılır. Ama başarısızlığa pay  bırakmak bir anlayıştır.

Sonunu düşünen kahraman olamaz, ama kahraman olmak içinde bir son gereklidir. Günü geldiğinde gitmeyi bilmek gerekir.

Sükut isyanın en durgun halidir. Puslu havayı teneffüs ettiğimiz zamana yenilemenin çaresizliği yüreğimizi acıtıyor. Pusu kuranlar utansın. Gerçeği kendinden saklayan yüzünü aynada bile kendine göstermeyen politik tavırlı vicdansızlar utansın.

Asıl intihar gerçeği bildiği halde yanlışa başvurmaktır. Menfaati için çoğu zaman gerçekleri örtbas etmeye kalkmak intiharın ta kendisidir. İsyan bu gerçekleri görmezden gelen vicdanın sesidir. Vicdanı her gece onu protesto ederken asıl intihar gerçekleşmiş olur.

Umut ederken çalışmak gerekir. Protesto etmek için haklı olmak ve haklının yanında yer almak gerekir.

Söz verip insanları umutlandıran kişiler sözünde durması gerekir. Hayat devam ederken herkes kendi şartlarına göre ayakta duruyor. Umut verip insanları kandırmakta bir intihardır.

İşitmişsinizdir, ünlü bir hikâyedir ve kim bilir, belki de gerçektir:

'' Bir hükümdar, bir kış akşamında kılık değiştirmiş ve dalmış dersaadetin alacakaranlık sokaklarına.

Yürürken en stratejik burçta, en sert rüzgâra karşı nöbet tutan asker ilişmiş gözüne. Yanına tırmanmış. Çakı gibi bir asker; incecik okçu yeleğiyle, soğukta bronzdan bir heykel gibiymiş.  Çok etkilenmiş hükümdar ve sormuş: ‘Üşümüyor musun bu kıyafetle?’

‘Hayır’ demiş asker ve eklemiş ‘Ülkem için buradayım, üşümeye hakkım yok…’

Aldığı yanıt hükümdarı öyle memnun etmiş ki o soylu askeri sevindirmek istemiş. Başındaki örtüyü açmış, yüzünü göstermiş. Asker saygıyla diz çökmüş…

‘Ayağa kalk’ demiş yaşlı hükümdar. ‘Ayağa kalk ve dile benden ne dilersen…’

Asker doğrulmuş, ‘Sadece sağlığınızı dilerim yüce hükümdarım’ demiş.

Hükümdar ‘Sağol ama yine de ben bir şey yapmak isterim. Kabul edersen yarın sana yünden örülmüş, seni hiç üşütmeyecek bir yelek göndereceğim’ diye okşamış askerin omzunu.

Ve oradan ayrılmış…

Ertesi gün öyle çok işle uğraşmak zorunda kalmış ki hükümdar, soylu askerine verdiği sözü unutmuş.

İki gün sonra da muhafızlar sabah denetlemesinde hükümdarın yün yelek sözü verdiği o soylu askeri nöbet yerinde soğuktan donmuş olarak bulmuşlar. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu kağıtta bir not varmış:

‘Hükümdarım, ben soğuğa alışkındım; ama sizin beni sıcak tutacak elbise vaadiniz direncimi kırdı, ölüm sebebim oldu…''

İşte asıl intihar bir umudu besleyip bekletip protesto olarak intihar dediğimiz olguya zemin hazırlamaktır.

 

Yorumlar 1
Hayrettin yıldız 20 Ocak 2022 18:35

Harikasın üstad saygılar Hayrettin yıldız ANTALYA

Yazarın Diğer Yazıları