Yaşar Adıyaman

Toplumsal Bilinç İyi Niyet ve Olası Kast

Yaşar Adıyaman

Realiteyi kabul etmeyen toplumlar kendi bakış açıları ile toplumun değer yargılarını ve insanın okuması gereken niyet algısını hep kendi pencerelerinden bakarlar. Ya da başkasının bahçesine bakarken pencerelerinin camları temiz ve kirli olduklarını görmezler. Hal böyle iken gelecek olan felaketleri öngöremezler.

Sonuç öngörülen birçok olumsuz olayın içinde buluruz zihnimizi bir çöp yığını içinde görmeye başlarız. 

Toplumsal algılar zaman içinde zayıflar. Empati kurma, sağlıklı düşünme, iyilik eksenli çalışma vs unutur hastalıklı bir ruh yapısına dönüşürüz.

Bugün küresel bir köy olan dünya maalesef kapitalist bir düşünce ürünü olarak karşımıza türlü türlü entrikalar ile ruhumuzu esir almış bir haldedir.

Geçmişi yad ederken bir ah çeker ve birçok keşkelere sığınırız. Bu da haklı olarak doğru bir düşünce iken eyleme geçmediği sürece sadece hatırlamaktan öteye geçmeyen bir hal alır. Hatta ruhumuzu esir almış iken hasta etmeye namzet bir şekilde kendini yeniden tanımlama ihtiyacı duyar.

Tam bu noktada

Keşke ruhumuz kadar temiz, gözümüz kadar şeffaf, yüreğimiz kadar naif, dilimiz kadar pak, geçmişimiz kadar güzel ve saf duygular içinde bir dünya inşa edebilsek, ama olmuyor. Neden mi? Samimiyetten yoksun fikirlerin ham oluşu ve düzene karşı sessiz kalışımız bazende bizi felakete sürükler. Toplumsal vicdan, toplumsal akıl bazen bizi aşar. Bireysellik değil birlikte kuvvet doğar. İşte aklıselim bir çalışma ürünü olarak toplumsal kitleleri harekete geçirmeliyiz.

Bunu isterseniz bir sitem, isterseniz bir kardeş, isterseniz bir fikir ve yoldaş, isterseniz bir hoca mahiyetinde algılayın. Birimiz hepimiz için olmadıktan sonra hepimiz birimiz olamayız.

Bu olguyu zihnimizde berraklaştırdıktan sonra icraatçı faaliyetleri öncelikle önleyici ve kapsayıcı ve bilgilendirici çalışmalar yapmalıyız.

Bu tür çalışmalar için iyi niyetli, vicdanlı, bilgili, bilinçli insanlar ile yol almak gerekir. Sağlıklı düşünemeyen herkese bir kulp takıp, sadece kendi düşüncelerini ifade edip, kendi fikir dünyasını empoze etmeye çalışan kişiler hataları zaman içinde topluma da zarar verir.

Her canlının yaşam hakkı mutlaktır. Ve dokunulmazlık ile bağlayıcı niteliktedir. Ama öncelik insan ve insanlık için vicdani bir hürriyet hakkını saklı tutmak şartı ile diğer yaşam haklarını korumak ve kollama düşüncesinde olmalıyız.

Maalesef üzülerek dile getirmek zorundayım Van'da barınakta kendi isteği ile sahiplendirilmiş bir köpeğe sahip çıkmayıp bir insanın ölümüne sebebiyet vermek. Elbette o ölümün sorumlusudur. Bu durum her ne kadar bilinçli bir eylem değilse de olası kastır. Öngörülmesi gerekir. Toplum son zamanlarda olası düşünce ve fikir ürünlerini görmeme noktasında hayatın sadece kendisinden veyahut kendi ekseninde gerçekleştiği düşüncesine daha çok yatkın bir hal almaya başladı.

Bir an önce kendimize gelmeliyiz. Uyuşturucu madde bağımlılığı bir toplum ya da bir mahallede bir kişi olması veya on kişi olması farketmez. Önemli olan bu durumun farkına varıp tedavi ve önleyici çalışmalar yapılmasıdır.

Kanser hastası bir kişinin "kaç hücrede kanser var " demeye benzer bir durum içindeyiz. Kanserli hücreyi tedavi etmezseniz bu vücuda yayılır ve vücut iflas eder ölüm gerçekleşir. Bu toplum içinde aynı algıya ve olguya gebedir.

Bu minvalde günümüz toplumunda önce insan ve insani değerleri yüceltecek çalışmalar yapmalıyız. Zaten insani düşünce ürünü galip geldiği bir yerde kötülük olmaz. Yanlış, anlaşılması güç ve akla ziyan düşünceler peydahlanmaz.

Son olarak Van'da köpek saldırısı sonucu hayatını kaybeden Mete Durna’ya Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Umarım düşüncelerimizi iyiliğe ve empatiye yönlendirecek eylemler içinde olmalıyız.

Birçok kurum ve kuruluşun bu vakada ihmali söz konusu olabileceği veya ihmali olduğu kanısı aklı selim insanlarda yer edinmiş durumdadır.

Son olarak duygularımı ifade eden ilk yazımı değiştirmeden buradan yer vermeyi uygun gördüm.

"Hayvan hakları kadar insan hakları da korunmalıdır.

Her canlı kendi doğasında yaşamalıdır.

İnsan severliğin yok olduğu

Hayvanseverliğin moda olduğu bir anlayışı reddediyoruz...

Hayvan hakları olacak, ama öncelik insan hakları olmalıdır.

Ve doğası gereği kimseye zarar verilemeyecek şekilde hayvan hakları teminat altına alınmalıdır.

Sonuç odaklı Mete Durna Van'da bir köpek saldırısına uğrayıp hayatını kaybetti. Bunun sorumluluğunu hangi hayvan hakları savunucusu alacaktır. Bir köpek besleyen kişi sorumluluğunu da üstlenmelidir. Ve bu konu kanunlar ile korumalıdır.

Hak ve özgürlükler toplumun yapısına uyacak şekilde düzenlenmelidir. Toplumun en değerli temel yapısı inancımız gereği de insandır.

İnsan ve insanlık üzerine inşa edilmeyen toplum yapısı maalesef üzülerek belirteyim bu tür vakalar gelmeye devam edecektir.

Bu konuya elzem bir şekilde çözüm bulunmalıdır. "

Ülkemiz genelinde giderek insani değerlerin zayıfladığı yerine bağımlılıkların yer aldığı bir değişim dönüşümü teknolojinin de getirmiş olduğu dezavantajları ile yaşamaktayız

Bir mütefekkirin dediği gibi belki kötülükleri yok edemeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz.

 

Yazarın Diğer Yazıları