Yusuf Kazak

Kadim perspektiften ABD seçimleri (1)

Yusuf Kazak

Hindistan’daki malikânesinde günlerdir ABD seçimlerine odaklanan profesör, birkaç günlük yoğun çalışmanın verdiği yorgunluğun etkisiyle, ilham verici stratejik rüyalar görmek için biraz kestirmişti. Uykuya daldıktan kısa bir süre sonra Yeni Delhi Haber Ajansı’nın verdiği flaş haberle irkilerek uyandı. ABD’de Trump taraftarları Kongre binasını basmış ve bu, ülkede 3. Dünya ülkelerine has bir politik açmaz meydana getirmişti. Profesör Avijit için bu pek de sürpriz değildi aslında zira o, global müesses nizamın bundan sonra bir türbülansa gireceğinin ve krizlerin, en gelişmiş ülkelere dahi bir ‘kıvılcım’ uzaklığında olduğunun işaret fişeklerini epey zaman önce görmüştü. Tahlil edilmesi çok güç olan parametreleri, hakikatın ışığına varmış bir Budist Rahip gibi, birkaç gün sonra Mahatma Gandi Üniversitesi’nde kendisini dinlemeye gelecek olan genç dimağlara vereceği konferansta kaliteli bir sunumla izah etmek istiyordu. Konferansa katılmadan önce son olarak kütüphanesindeki ‘Kadim Hint Mitolojisi’ kitabını yeniden incelemek gereği hissetmişti. Arz edecekleriyle ya Vişnu gibi, çarmıha gerilmiş zihinleri kurtarıp aydınlığa sevk edecekti ya da Şiva gibi her şeyi yıkıp yok edecekti. Nitekim konferans, Profesör Avijit’in zihinlerde temel atıcı bir konuşması ile başladı:

Profesör Avijit: Uluslararası arenada alt ve üst lig ayrımının kalktığı bir dönemdeyiz. Artık tüm aktörler aynı gemidedir ve aynı hırçın dalgalara muhataptır. Yaşanan ve yaşanması muhtemel dengesizliklerin bir domino etkisi oluşturacağı ilk kez bu kadar açıktır. Bu yönüyle İnsanlığın tarihini ve geleceğini bütünsel bir yaklaşımla ele almak artık kaçınılmaz olmuştur. Bir diğer açıdan, klasik güç ve klasik koruma aygıtlarının, dünyanın gidişatına karşı etkisiz ve aynı zamanda dünyayı okumaya da yetersiz kaldığı şu günlerde kadim tarih rafinerisinden arıtılmış ‘yeni’ prehistorik dataları işlemek ve günümüze uyarlamak, uzaydaki keşif yolculuklarından daha mühim olmuştur. İşte ABD’nin de kısa süre önce yaşadıklarının arka planında bu hususlar vardır. Mezkur ülkenin devasa ve sarsılmaz görülen uçağı, küçük addedilen uçakların hareketleri ve önemsiz görülen detayların etkisiyle bir türbülansa girmiştir.

Bu girizgâh çerçevesinde siz kıymetli katılımcıların ufuk açıcı ve kışkırtıcı sorularını almak arzusundayım.

Öğrenci Maheş: Efendim, ABD’deki mevcut durum itibarıyla bir kavramlar, kurumlar ve kişiler temelli karmaşa yaşamaktayız. ‘Kim, Kimdir?’ sorusunun cevabı belki de ilk defa bu derece hayati noktadadır. Bu yönüyle neler ifade edersiniz?

Profesör Avijit: Koca bir okyanustaki gözle görülmesi pek güç olan adacıklara odaklanmak, aniden uluslararası sularda boğulmak demektir. Bir sistemler ülkesi olan ABD, sistemsel eliminasyon çerçevesinde hızlıca yeni dönemin global rüzgarlarına yönelik olarak gemisini tahkim ve angaje etmiştir. Sıradışılığı ile öne çıkan Trump, sıradışı bir konjonktürü idare etmek üzerine gelmiş ve işini hayli iyi yapmıştır. Onun döneminde eko-politik, jeo-politik ve teo-politik literatüre epey kavram ve strateji armağan edildi. Geldiğimiz noktada, ABD’nin Orta Doğu’dan Asya-Pasifik bölgesine uzanan rotasını izlemesi bağlamında mevcut olan küresel fırtınaya göre yelken açabilme ve gemisini ilerletebilme becerisinin noksan kaldığı, bazı merkezlerce tespit edilmiştir. Bu eksende yeni iklime ve belirlenmiş hayati rotaya icabet noktasında seçilmiş ve yeni uluslararası ilişkiler rejimi teorisyenlerince bir konsensüs sonucu belirlenmiş ‘Biden’ ismi ortaya çıkmıştır.

Öğrenci Baladeva: Efendim, küreselci ‘Biden’, ulusalcı ‘Trump’ ayrımına hangi derin perspektifle bir izahat getirmek mümkün?

Profesör Avijit: Hangi odakların bu ayrımı yaptığı ve bu çıkarımın altının hangi argümanlarla doldurulduğu önem arz etmektedir. Kurduğu küresel tahtaravallinin karşı tarafına Rusya’yı alan Trump’ın, halihazırda bu denge oyununda partnerini Çin olarak belirleyen Biden’dan daha az küreselci olduğunu söyleyebilmek kadim bir cesaret gerektirir. Yaşanan koltuk değişimi ‘Kartal’ın (ABD) hızına etki etmişse de onun yüksek irtifadaki uçuşunu durduramamıştır. Bilindiği üzere kartalın bir ayağında zeytin dalı bir ayağında ise öldürücü oklar vardır. Kartalın hangi bölgeye ayağında ne ile ineceği asıl dikkatleri çekmesi gereken ana mevzudur. Öte yandan döneminde Uzay Kuvvetleri Komutanlığı’nı kuran Trump, sıradışılıklar yelpazesini epey genişletmiştir. Zamanımızın kazananları, bastığımız toprakların en derinlerinde saklı olan kadim sırları ve kalıntıları yüksek teknoloji, hiper-siyaset, hiper-bilim ve ulaşılması zor bir kadim bakış açısıyla çıkartıp ışık hızıyla uzaya aktarabilenler olacaklardır. Trump’ın, belirttiğim formülasyonu oluşturduğu söylenebilir. Biden’in bu hiper tempoyu sürdürebilme becerisi ve oyunda kalmasını sağlayacak motivasyonu hangi merkezlerin sağladığı sorusu bir diğer kritik tartışma alanıdır.

Öğrenci Cayaşri: Kartalı bir an için bir serçeye döndüren ‘Kongre Baskını’ hadisesini ve halihazırda yaşanan politik kaosu bilgeliğiniz ve stratejik öngörü dehanız ile bizlere nasıl tevil edersiniz?

Profesör Avijit: Yeni nesil teknolojik çalışmalar ürünü olan akıllı füzeler nasıl ki en ulaşılmaz ve korunaklı hedefleri, etkin bir izleme sistemi ile imha edebiliyorsa aynı şekilde artık karşımıza daha sık çıkacak ‘akıllı krizler’ de en organize ve sistemli ülkeleri sürpriz ataklarla tahrip ve imha edebilecektir. Öte taraftan politik gerekçelerle ortaya çıkan toplumsal tepkiyi, devletin sembolik merkezi ve kalbi niteliğindeki bir yapıya baskın yapmaya kanalize eden unsurlar ve etmenler dikkatlice irdelenmelidir. Bu olayın gerçekleşmesi çerçevesinde, bunun tamamen doğal bir atmosferde ve doğaçlama meydana geldiğine kanaat getirmek, ABD devlet aygıtının geçmiş zamanlarda Pearl Harbor ve 11 Eylül gibi hadiselerde tamamen masumane bir yapıda olduğuna inanmak derecesinde bir zihinsel açmaz ve paradoks doğuracaktır. Bu eksende hiper-politik ve hiper-global hesaplar bir sosyal hipertansiyona sebep olmuştur.

(Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları