Yaşar Adıyaman

Faiz ve tefecilik

Yaşar Adıyaman

Merhaba değerli Vansesi Gazetesi’nin okurları; uzun bir süredir planladığım fakat işlerimin yoğunluğundan dolayı bir türlü fırsat bulamadığımdan dolayı yazamıyordum. Artık haftada bir bende sizlerle olacağım. Vansesi Gazetesi bir asırlık süreçtir kentimize ve ülkemize yayın hizmeti veren değerli bir gazetedir. Mavi şehrin kalemleri olarak her hafta kolektif olarak yazılarımız yayınlanmaktadır. Fakat benim özel alanım olan ve toplumun kanayan yaraları ve sorunsal konularda özel köşe yazacağım. Başta Perihanoğlu ailesi olmak üzere gazeteye emek veren ikram Kali, Burhan Ergin ve değerli çalışanlara teşekkür ederim.

Her seminerimde istinasız değindiğim konuların başında; faiz lobileri, tefecilik, küçük yaşta başlık parası karşılığında evlendirilen kız çocukları ve madde bağımlılığı konuları gelir. Son günlerde maalesef bir babanın intiharı ve akabinde buna sebep olarak oğlunun da intihar etmesi ile özelikle bölgemizde neler oluyor, demeye başladık.

Faiz ve tefecilik konusu söyle gelişir: Kendi işinde gücünde olan bir insan, iş yerini büyütüp daha fazla para kazanmak ister. Bunun içinde bankalara başvurur, bankaların yüzde ellisi hiç düşünmeden bu küçük ölçekli sermaye sahibine faizli kredi verir. Tabii evdeki hesap çarşıya uymaz. Ödeme günü gelir ve ödemesini yapamaz. Banka haciz işlemleri için önce avukat aracılığı ile nezaket kuralları dâhilinde bir tehdit ihbar yazısı gönderir. Şahıs ödeyemeyeceğini söyleyince de faiz işlemleri önce işletmesindeki malzemeler üzerinde daha sonra mülkiyeti üzerinde vuku bulacaktır. Bu duruma düşmemek için bu sefer tefecilere gider bire on veya bire yüz karşılığında borçlanır. 'Nasıl olsa işlerini düzeltirim.' şeklinde düşünmüştür. Bu durumda da işler yoluna girmez. Tefecinin eline düşer. İşyerini kaybeder, işini kaybeder, elindeki mal varlığını kaybeder. Böylece maddi durumu sıfıra iner. Tefeci verdiğinin on katını almasına rağmen yine de faizi olan paranın peşine düşer. İnsafsız olduğu için bu adamı anlamaya hiç çalışmaz.  Buna bağlı olarak sağdan soldan da borçlanmaya başlar. Böylece önce bankadan aldığı on lira dönüşü ona, on katı olarak döner. Evdeki hesabı çarşıya uymadığı gibi ayaklarını da yorganına göre uzatmayınca binlerce kişiyi mağdur eder. Sözüm ona bunların yaşanmasında tefeciliğe özendiren bankaların ise hiçbir suçu ve günahı olmaz. Aile faciaları ve toplumsal fecaatlere yol açan bu durum binlerce insanı mağdur ettiği gibi, binlerce ocağı söndürür.

Çözüm odaklı düşündüğümüzde önce bu bankaların en ince ayrıntısına kadar araştırma yapması gerekir. Önüne gelen her kişiye faizli kredi vermemesi gerekir. Daha çok OSB ve iş geliştirme programları, çalışmaları veya KOSGEB, iş geliştirici çalışmalar ve projeler kapsamında faizsiz ya da hibe destekli maliyetler çıkarması gerekir. Bu da bölge de hem tefeciliğe yönelik bir çalışma olur hem de yeni işyerlerinin kontrollü büyüyerek daha büyük işletmelerin varlığını yaratır. Böylece tefeciliği en aza indirgemiş oluruz. Bölgede istikrarı sağlamış oluruz. Aynı iş kolunun aynı bölgede bir veya ikiden fazla olmaması ihtiyacına binaen kontrollü açılması ve farklı iş kolunun geliştirmesi ile kenti ve bölgeyi ayakta tutarız.

Kendine yetebilen ve fazlasını ihraç eden kentler üretim kentidir. Eğer toplumu ayakta tutacak çalışmalar yapamıyorsanız o zaman bir sorun var demektir. Bu sorunun ana kaynağından hepimiz sorumluyuz. Hepimiz bu duruma her an düşebiliriz. Para ile kendini mertebelerde görenler, para ile her şeyi çözebileceğini düşünenler, topluma bir şey vermeyenler için söylüyorum: Ölüm hepimiz için vazgeçilmez bir sondur. İnsan için, insanlık için bir çaba gösterirsek insanız. Eğer böyle bir çabamız yok ise 'insanım' demeye şahit aramak zorundayız. Toplumun kanayan yaraları var. Toplumun sorunları var. İyilik eksenli düşünerek bu toplumsal sorunlara çözüm bulmalıyız. Aksi takdirde biz de kendimizi tarihin en derin çöplüğünde buluruz. Pandemi döneminde işini kaybeden birçok insan tanıyorum. Hatta biri var ki anlatamadan geçemeyeceğim. Dört çocuğu olan engelli bir baba, ailesini geçindiremediği için 'Boşanmak istiyorum." diye özelden benimle paylaştığı bir beyanı vardı. Evine gittiğimde ahırdan farkı olmayan bir evde dört çocukla yaşadığını görünce insanlığımı sorgulamaya başladım. Bu zamanda bir milyar ekmek çöpe atılırken evinde ekmek olmayan ve insanlık dışı standartlar altında yaşayan binlerce belki on binlerce aile var. O zaman iyilik üzerine inşa edilecek bir düzene ihtiyacımız var. Belki kötülükleri yok edemeyiz ama azaltmış oluruz. Böylelikle iyilikler çoğalmış olur.

Bankacılık ekseninde tefecilik ve faiz lobisi, yetecekler ve buna bağlı maddiyat karşılığı gelecekleri çalınarak uzak diyarlara gelin edilen kız çocukları yine buna bağlı olarak son dönemde hızlıca toplumu sarıp sarmalayan madde bağımlılığı ve bağımlılıklar ile topyekûn mücadele etmeliyiz. Dilim döndüğünce on yıldan beri bu konuları anlatmaya çalışıyorum. Şimdi gündeme gelince toplumda bulunan medyatik vb. indirgemeler ile haber konusu olmaya başladı. Sizler bu konuyu haber etmeden önce önleyici bir çalışma yaptınız mı? Ya da bu konuyu önleyici facialar kategorisinde değerlendirdiniz mi? Olay vuku bulmuş facialar gerçekleşmiş. Peki, önceden neredeydiniz?

Daha çok ocak sönmeden acilen bu konu üzerinde durulmalıdır. Tefeciye düşen muhtaç insanları ancak canıyla borçlarını öder duruma düşmekten kurtarmalıyız. Selam ve dua ile...

Yorumlar 1
Çok önemli değil 03 Mart 2021 14:44

Yüreğinize sağlık tefecilere Allah sorsun yikmadikllari ev kalmadı ama hiç kimse bunlara bir şey yapamadı

Yazarın Diğer Yazıları