Veysel Selen

Van'a doğru yola koyulduk

Veysel Selen

Van hafızasına katkı yazılarının bu hafta 5.sini okuyacaksınız. Geçen hafta kaldığımız yerden devam edeceğim. Bitlis deresinde yeni yara yüzünden Diyarbakır'da 4 ay kaldık. Hastahaneden çıktıktan sonra akraba ve köylülerimizin gittiği Adana'ya doğru yola çıktık. Adana İngilizler tarafından işgal edilmişti, daha sonra Fransızlar ve Fransız üniformalı Ermeniler İngilizlerin yerini aldı.Bir çiftlikte hem çalışıyor hem de milislik yapıyorduk devletin silahı hala bizdeydi. Bu arada bir köylümüz ve akrabamız Pozantı'da bir boğazda (Karboğazı) bir Fransız taburunun esir alınmasında başarı gösterdi. Kendisine rütbe ve madalya verilmeden önce komutanı adını sorar, "Allahkulu" der, komutan "evladım hepimiz Allahın kuluyuz ben sana adını sordum" diye bir kaç kez ısrarla sorunca sonunda Türkiye'de yaygın bir isim söyler böylece Allahkulu Adana'da başka isimle kahraman olur. (Bu akrabanın aldığı yeni adı unutmuşum olur ya okuyucudan yada akrabalarından bilen olursa katkıları için teşekkür ederiz.).  Süreçte Adana kurtulup Fransızlarla anlaşma (Ankara Anlaşması) imzalanınca daha fazla hasrete dayanamayıp kardeşimle dönmeye karar verdik. Van'a gelince boş, az nüfuslu , bağlar içindeki evlere muhacırlıktan dönen az sayıda eski Vanlının yerleştiği dağınık büyükçe bir köy gibiydi. Silahlarımızı teslim için kışlaya gittiğimizde İran'daki Simko ile anlaşıldığı Kerkük ve Musul'u alması için kendisine top, silah ve askerle milis desteği verileceği belirtilip nasılsa İran'a gidiyorsunuz bu birliğe katılın. İzmirli Ali Çavuş komutasında 6 adet 7 lik topun elemanı olarak yola çıktık. Meğer Mustafa Kemal Van Valisi olan Cevdet beyi Simko'ya göndererek İngilizlerle anlaşma imzaladığımızı bu nedenle silah ve asker yardımı ile Musul ve Kerkük'ün alınmasını ileride bir plebisitle Ankara'ya bağlanacağını iletmiş. Topçular olarak Simko'nun en yakınına yerleştik. Bu yakınlık nedeniyle çadırda ne olup bittiğini ne konuşulduğunu biliyorduk. Bir gün bir İngiliz heyeti geldi, ardından Kürt süvarilere 5'er Türk asker ve milislere 10'ar altın dağıtıldı. Bir süre sonra Cevdet Bey neden harekatın geciktiğini öğrenmek için ziyarete gelince merakla ne konuşulduğunu duymak için çadırın etrafındaydık. Simko Cevdet beye kendisine katılmasını istedi ve "Cevdet bey, Kemal kim, o da kendine bir eşkıya gel bize katıl" dedi, Cevdet bey reddedince Şeyh Taha Kürtçe "ben bunu vuracağım deyip silahına el attı ancak Simko engel oldu Kürtçe bilen Cevdet bey el bile sıkmadan çadırdan çıktı. Sınırı geçince Mustafa Kemal'e durumu iletir, Mustafa Kemal o sırada o civarda olan Özdemir Paşa'ya Kotur'daki birliği alıp Simko'yu dağıtması talimatı verir.

Tepeye kurulu görkemli çadırında Simko üzerine gelen uzaktaki askeri birliği yanındaki Kürt ağa, pısağalarına gösterip "bu İranlılarda da hiç akıl yok kaç kez ordularını dağıttım gene üstüme hem de bu kadar az asker gönderiyorlar" diyerek 10 bin süvarisine at bin (süvarbe) emrini verdi. Yakınında olduğumuz için İzmirli Ali Çavuş, "Ağa bu gelen İran değil Türk askeri"dedi, Simko " Türklerin başı kendi ülkelerinde dertte burada ne işleri var" Ali Çavuş "Ağa bu yayılış bu talimli geliş Türk askerinin tarzı". Simko süvarilere hucum emiri verdi, Ali Çavuş da topları ateşle diye bağırdı. Ali Çavuş ateş etmeyince hançerini çekip üzerine yürüdü, Ali Çavuş " Ağam kızma sana bu topları Türkler verdi, bunların 7 lik olduğunu biliyorlar ben buradan onların topunun 14 lük olduğunu görüyorum, eğer ateş edersem senin süvarilerini bu mesafeden vururum, ama onlar bizi rahatlıkla vurur" dedi. Bir kaç dakika sonra 50 metre gerimize bir top mermisi düştü, Ali Çavuş "Ağa kaç 2. mermi ya topu ya senin çadırı vuracak "deyip bize " kaçın" dedi gerçekten ikinci mermi ağanın çadırına düştü. Süvarilerde ya atları boş ya da üstündeki ölü ve yaralı olarak geri dönüyordu. Simko, yanındaki Kürt ağaları biz dağıldık. Kardeşimle Dilman'a geldik. Artık İran'da kalma şansımız kalmamıştı, Simko bunu yanımıza bırakmazdı karımı yeni doğan kızımı alıp Van'a doğru yola koyulduk. Yolda bizim gibi bir çok Azeri- Türkmen(Küresünni) de kitleler halinde aileleriyle Van'a doğru gidiyorduk. Simko'nun çadırı isabet alınca oğlu ölmüş, karısı ve İngilizlerin gönderdiği kasalarla altın ele geçmiş.

Bir sabah vakti Kurubaş üzerinden Van'a girdik, yolda 20 davar, 30   koyun ve toklu almıştım. Onlarla hastanenin karşısında hamamın olduğu yerdeki Jandarma kışlasının çevresine geldim, aynı gün eski hükümet konağının arkasındaki Meryemoğlu gelin bizim evin alt katına yerleşin hem güvende oluruz, hem bize nefes olursunuz deyince Meryemoğlu'nun evinin alt katına yerleştik, Van'ın 1500 kişilik nüfusuna biz de eklendik. Büyük ve dağınık köy görünümlü bu  kentin üyesi olacaktık, kaç göç bitmişti.

Haftaya Van'da yaşam, Ağrı Ayaklanması

Yazarın Diğer Yazıları