Veysel Selen

Sebo Can

Veysel Selen

Geçmişin derin dehlizlerinde kalmış bir anının bir başka yazıyla gün yüzüne çıkmasıdır bu. T-24 Sitesinnde MURAT BJEDUĞ'un "Gülten Akın'ın definesinde Kızıldere" yazısını okuyunca vefasızlığıma üzüldüm. Bu yazı kendimi teselli yazısıdır.

Liseyi bitirdiğimiz yıl  Üniversite sınavına ben Siyasal Bilgiler Fakültesinde girdim. Kazanınca da yazı yazmaya olan tutkum nedeniyle iyi bir puanım olmasına karşın kaydımı sınava girdiğim fakülteye bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu'na yaptım. Sınav sürecinde Van Öğrenci yurdunda kalmıştık. Koşulları çok kötüydü.

Okullar açılınca, hemen okulun arkasında bulunan Cumhuriyet Yurdu'na girmek istedim, kolay değildi yurt Devrimcilerin egemenliğindeydi. Okulda ya da yurtta tanınan birini referans göstermeden ve o olur vermeden yurda girmek imkansızdı.

Liseden arkadaşım Semih Kurt kayıt sonrası döndüğümüzde , abisi Sabahattin Kurt'un Siyasal Bilgilerde okuduğunu, son sınıfta olduğunu yardımının dokunabileceğini söylemişti. Adını söyledim, sonradan yemekhane olduğunu öğrendiğim salona götürdüler. Kendimi tanıttım, Semih'in arkadaşı olduğumu, babası Salih amcayı da tanıdığımı ekledim. Meğer Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği yöneticisiymiş.   Seni yurda alacağız ama sen yenisin, her akşam form ( Solu, sosyalizmi anlatan kitapların okunduğu, tartışmaların yapıldığı oturumlar) yapılır,onlara kesinlikle katılacaksın, katılmazsan haberim olur, ona göre diye tembihledi. Hemen yurda yerleştim. Yurtla okulun arası 20 adımdı, mutluydum.Gündüzler okul, geceler formlar müthiş doyurucu geçiyordu. Formlarda önceleri dinleyiciydim, sonra bazı bölümleri okuyup anlatmaya başladım her gece ülke sorunları gündeme geliyor ve bu sorunlara sol sosyalist analizler yapılıyor, çözümler getiriliyordu.

Formlarda Mahir Çayan, Sabahattin Kurt ve başka okullardan gelenler genelde son noktayı koysa da bizleri tartışmaya çekip fikir beyan etmemizi teşvik ediyorlardı. Yanlarına yaklaşmak zordu, göz göze gelirdik, bazan kısa sohbetlerimiz olurdu.

12 Mart  1971 darbesinden sonra yurt kapandı, mecburen Van yurduna gittim. O sıralarda Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalanmış ve idama mahkum olmuşlardı. Onların idamını engellemek için Sabahattin Kurt , Mahir Çayan, Ömer Ayna,Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy,Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp ve Ertuğrul Kürkçü Sinop'ta radar üssünden kaçırdıkları 3 ABD'li ile Kızıldere'de kıstırıldı. Ertuğrul Kürkçü dışında hepsi katledildi.  O gün üzüntüm büyüktü. Saygı duyduğumuz devrimciler ölmüştü. Hele benim için  acı daha büyüktü sevdiğim saydığım Sabahattin abi ölmüştü.

İşte bende böylesi yeri olan Sabahattin Kurt için GÜLTEN AKIN'ın şiirlerini neden daha önce dile getirmedim diye hayıflandım.

Olsun şimdi anmak, Van hafızasına kaydetmek yeter.

Gülten Akın'ın eşi Van'da Gevaş'ta kaymakamken Sabahattin Kurt'larla komşu. O günler fazla kitap yok olanlarda sade suya tirit cinsinden. Sabahattin Kurt Gülten Akın'ın değimiyle "Pazartesi ritüeli" dediği bir periyotla kitap alır okurmuş, tam bir kitap kurdu olarak tanımlıyor, onu.

Bu yazı vesilesiyle saygıyla anıyorum Sabahattin Kurt'u ve Gülten Akın'ı, teşekkürler büyük usta, vefan için....

VAN'DAN GELİRİK   (bu şiir günümüzü de çok iyi anlatıyor, okurken dikkat kesilin)

 

Yukarıda

Averof'un oralarda

Altı Jandarma, bir komutan

Burdur, Isparta, Samsun'dan

Bursalı, Konyalı, Kırşehirli

Altı delikanlı Jandarma

Bir Yüzbaşı, komutan

Sıkıca tutuyorlar

Yüzyıllanmış bir ipin ucundan

Öteki uçta üçer beşer el değiştiren

Kaçakçı, eşkıya

Güm güm ötüyor mağaralar

Buza kesiyor Jandarma

Eşkıya donuyor

Donuyor komutan

Bitiyo açlıktan uykusuzluktan

Dev, baş istiyor

Bir eliyle eşkıyalar büyütürken

Ötekiyle Jandarmayı üstüne salan

Bir ondan, bir ötekinden

 Baş istiyor

Uymuyor kasabalar köyler

Kilitler, tüfekler korkuyu bekliyor

Al Narı, Cevizi bekliyor

Koyunları, keçileri

Sarı saçlı kızları bekliyor

Dev eritiyor soluğuyla

Kilitleri, silahları

Eşkıya evlere giriyor

Ardından Jandarma evlere giriyor

Serseran sercevan

Eşkıyanın Jandarmanın ardından

Bir uzun akmada Müküs

Kuzu büyümeden, bebek yürümeden

Gelinler Lorkeye durmadan

Dev köle istiyor, ürün istiyor

Serseran sercevan

Beye dönüşüyor

Eski eşkıyalar

  XXXXXX

Yiğidim, demir yüreklim

Dağlara verdiğim SEBO can

Onca kitabın, onca kitabın

Kavlini yüklendin

Yaban kekliği miydin

Al eden avcıya mı düştün

Tuz mu koydular gözene

Yandın yeniden yeniden mi döndün.

 

   XXXXXX

   AŞAĞDA

........

........

Yerde parçalanmış kuş bedenleri

Tüyler kan ve ölüm, ölüm

Ah SEBO, SEBO  can

Onca zalimin

Zulmünü yüklendin

Dağlarda yitti tüyün, teleğin

Ama kan

Ama kan durur

 

   AĞIT

Sular da yanar

Yaktın Van gölünü, Erçeği

Artos Dağı'nı yıktın, Averof'u yıktın

Sel bastı evlerimizi, bahçelerimizi

Kırmızı fistanlarımız karardı.

Atalan gitti

Edremit battı yastan

Dağılıp pul pul döküldü

Süphan Dağı'nın bulutu

Kara kuşlar kara gagalarıyla

Camlarımız paramparça

   XXXXX

 

SEMO, kardaşın binip gitti atlara

Süsen vakti değil

Nergis vakti değil

Bir top karanfil götürdü

Gömütünü bulup dön

 

XXXXXXXXX

 

Van denizinde Gevaş'ta

Adı SEBO, kara bir oğlandı

Yine görüşelim deyip ayrılıyoruz

Gördüğü her basılı kağıdı yutmaktan

Yazarın Diğer Yazıları