Veysel Selen

Laiklik ve 1919

Veysel Selen

Bazı konular vardır uzun süre  hiç sözü edilmez, o konular yerleşmiş toplumca özümsenmiştir. Bir gün biri, hiç gereği yokken, aniden, ya gizli bir planın parçası olarak, ya da art niyetle pat diye ortaya söyler. Kıyametin belirtilerinden biri yaşanır sonra.

Laiklik konusunun gündeme gelmesi de öyle oldu.

Cumhuriyet'in ilanıyla saltanatın ve hilafetin kaldırılması Osmanlı hanedanın yurt dışına gönderilmesi, bir kesimde travma yarattı.

Unutmadılar yıllarca, içlerinde büyüttükleri kini yalanlarla besleyerek çocuklarına aktardılar. Camilerin ahır yapıldığı saçmalığı, Kur'an okumanın, öğrenmenin yasaklandığı gibi. Kendilerince ne ağır zulümlere! uğramışlarmış meğer. Başörtüsü meselesi bayrakları oldu.

Tüm başarısızlık ve kinlerini engelleyen olgunun ise "Laiklik" olduğu zihinlerinde önemli bir yerdeydi. Ve çok gereksiz bir kişi, çok gereksiz şekilde topu ortaya yuvarladı. Tepkiler üzerine sütre gerisine çekildiler.

Laiklik anayasadan çıkarılır ve bir Kahramanın dediği gibi dini bir anayasa yapılırsa ...İşte o gün ne büyük hata yaptığını anlar bu toplum. 

Her şey değişir. Önce hukuk dini değerlere, Kur'an'a göre ayarlanır. Medeni hukuk, ceza hukuku, ticaret hukuku v.s. Bildiğiniz alıştığınız her şey ters yüz olur.

Sonra dindarlar, camiye giden, namaz kılan, oruç tutanların sorunu başlar. Tarikatlar cami kapma, cemaat oluşturma yarışına başlar. Hangisi etkin olacak kavgası, şeyhleri, hocaları birbirine düşürür. 3 kez Cuma namazına gitmeyen kafir ilan edilir. Camiler ve tarikatlar cemaatlerinin çetelesini tutar, cami önlerinde yoklamalar devreye girer, vakit namazlarında kim daha çok cemaat yığacak yarışı başlar. Teknolojiyi seviyorlar takkelere secdematik takarlar alimallah.

Bu yarış öteki İslam ülkelerinde olduğu gibi cami bombalamalarına kadar gider.

Sonra kadınlar, laikliğin anayasadan çıkarılıp dinci bir anayasa yapılması en çok kadınları mağdur eder. Dinci kesimde özgürlüğü elinden erkeklerce alınan kadınlar , özgür ve kendi kararını veren kadınları daha bir mağdur eder. Boşanma yerine "3 kez boş ol" devreye girer. 4+4+4 nedeniyle ilk 4 den sonra kız çocuklarının öğrenim hayatı biter, evde devam eder. Hayatları konusunda kendi özgür kararları son bulur.

Aslında "laikliği" en çok kadınların ve dindarların savunması gerekir, ama...

Sonra "Aleviler" 20-25 milyonluk bu inanç grubu din dışı ilan edilir. Müttefikleri olması muhtemel IŞİD'e havale edilirler. Kan gövdeyi götürür. Ya da 500 yıldır olduğu gibi daha hızlı asimileye uğrarlar.

Yahudiler ve Hıristiyanlar ne olur bilemem, her halde şeriatin egemen olduğu öteki İslam ülkelerinde olan olur.

Yetmez ama evetçi liberaller çabuk adapte olur, CHP'lileri Allah korusun.

Ateistler pısar. LBGT'liler kayıplara karışmak zorunda kalır.

Kur'an kursu öğrencileri Cübbeli Ahmet'in deyimiyle bol bol "bademlenirler"

Ey toplum, bu laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün teminatıdır, toplumun çimentosudur dinine sahip çıktığın gibi, adına sahip çıktığın gibi sahip çık ki, yüz yıl sürecek bir din savaşına yol açma...

1919 SORUNU

Cumhurbaşkanı sn. Erdoğan "bizim tarihimizi 1919'dan başlatıyorlar ben bunu kabul etmiyorum" dedi.

Geçmiş yalanlarla beslenen hangi danışmanın dolduruşuyla bu sözü etti bilemiyorum ancak, bu cümle öyle  yersiz bir cümle ki, benim gibi sıradan vatandaşa bile, "van minüt"!, bir dakika dedirtir.

Sayın Cumhurbaşkanı, biz tarihimizi biliyoruz. Bizim tarihimiz M.Ö ki yüzyıllarda Mançurya'da, Moğolistan'da, Balkaş Gölü civarında başlar, Hun'lar, Tabgaçlar, Juan Juanlar yani Avarlar, Kırgızlar, Göktürkler, Hazarlar, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, Anadolu Selçukluları, hatta Moğollar, Altınordulular, Mısır'da Memluklular, Osmanlı, Timur İmparatorluğu, Safeviler... Hepsini biliyoruz. Hepsi bizim tarihimiz. Kendi devletlerimizi kendimiz yıksak bile bizim.

Sizden önce tarihimize ait o bayraklar hem forsunuza eklendi, hem bayrakları, makama konuldu.

Nasıl Müslüman olduğumuzu da biliyoruz. İslam dininin güzelliği, kucaklayıcılığı, ulviliğinden değil, kılıç zoruyla Müslüman olduğumuzu da biliriz. Talas Savaşı kaderimizi değiştirmiş. Çin'in baskısıyla batıya hareket eden Türklerle , dinlerini yaymak isteyen Araplar karşı karşıya gelince biri askeri dehasını, öteki din ve uygarlığını karşılıklı sunmuş. Aidiyetimiz böyle başlamış.

Ancak Türkler ne Rabi bin Ziyad el Harisi, ne Ubeydullah bin Ziyad'ı, ne Said bin Osman'ı, ne de zalim Haccac bin Yusuf'u unutmaz. Hele Kuteybe bin Müslim'i asla unutmaz.

1919 bizim için "küllerimizden yeniden doğuşun başlangıcıdır" önemi oradan gelir.

 1919 bizim için Padişahın güya Allah'tan aldığı insanları yönetme iradesinin halka, millet, ulusa geçmesinin başlangıcıdır.

1919 bizim için, bir kişinin ya da ailenin tebaası olmaktan kurtulup "Yurttaş" olmanın başlangıcıdır.

1919 bizim için, "kul" olmaktan kurtulup özgür birey olmamızın başlangıcıdır.

1919 bizim için, herkesin kafasına göre yorumladığı kurallardan sıyrılıp "evrensel hukuka" geçmenin başlangıcıdır.

1919 bizim için, köylünün, kasabalının, taşralının aydınlanmaya başladığı tarihtir. O aydınlanma ışığıyla sıradan halk çocuklarının okumayla yazmayla tanışmasıyla, Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan , devlet yöneticisi olmanın başladığı tarihtir.

Yoksa biz;

1919 öncesindeki Çanakkale Zaferi'ni de biliyoruz, Kut-ül Amare Zaferini de.

Sarıkamış'taki büyük yenilgininde bizim olduğunu biliyoruz, Kanal'da Filistin'deki hezimeti de.

Balkanlardan acı ve çilelerle sürülüşümüzün de.

Dindaş bildiğimiz Araplar tarafından, Mekke'yi, Kabe'yi savunurken arkamızdan hançerlenip Hicaz'ın sıcak kumlarına düşenin de biz olduğumuzu biliyoruz.

Mülkün sahibi ve İslamın Halifesi'yim diyen Sultan tarafından satılanın da biz olduğunu biliyoruz.

Bize unutturdular dediğiniz, bu büyük, Kut-ül Amare zaferi var ya o zafer 1952'ye kadar hem zafer olarak kutlanıyordu, hem "KUT" bayramı olarak.

Peki kim, hem Kut zaferini kutlamayı, hem "KUT" bayramını kutlamayı yasakladı. Keşke bu doğruyu da söyleseydiniz.

Bu bayram ve zaferi kutlamayı 1952 yılında sizin zihniyetinizin öncüllerinden olan Adnan MENDERES yasaklamıştır.

Tarih kitaplarından ve ders kitaplarından bile o çıkarmıştır. Değdi mi 1919'a sarmaya?

Size yanlış bilgi vererek çok kere yanılmanıza yol açan danışmanlarınızı gözden geçiriniz bence. Yandaş olmaktan çok size doğru, gerçek bilgileri veren danışmanlara ihtiyacınız var. Ha bir de, bir, "Şeytan'ın Avukatına"

Yazarın Diğer Yazıları