Nimetullah Arvas

CAMİLER KABE'NİN ŞUBELERİDİR

Nimetullah Arvas

Hazreti Adem yeryüzüne geldikten sonra şuanda Kabe-i Muazzama’nın bulunduğu yerde ilk iş olarak bir yapının temelini attı. Bu yapı mabet olarak bir mekan olacaktı. Yeryüzündeki ilk yapıda buydu.  

Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. (Al-i İmran 96)

Daha sonra Hazreti İbrahim ve oğlu Hazreti İsmail ile birlikte bu yapının yeniden tadilat ve tamiratı gerçekleştirilmiştir. Yüce ve mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim bu olaydan bize şöyle haber vermektedir: 

Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı. (Bakara 127)

Aslında yeryüzü Hazreti Muhammed’in ümmeti için mescit kılınmıştır. Efendimiz aleyhisselam bir hadis-i şerifte: ‘’Bana verilip de, geçmiş ümmetlere verilmeyen özelliklerden bir tanesi de yeryüzünün benim için mescit kılınmasıdır.’’ buyurmuştur. Yani temiz olduktan sonra nerede olursa olsun yeryüzünde secde edilir, ibadet yapılır. Mescidin kelime anlamı, secde edilen yer demektir. Müminin en şerefli organı olan alnını koyduğu yer onun için mescittir. Müslümanların topluca bir araya gelerek ibadet yaptığı yerlere mescit denilmiştir. Cami ise toplayan bir araya getiren yer anlamında kullanılmaktadır.

Şanlı Peygamberimiz, Mekke’de İslamiyet’i tebliğe ve insanlara duyurmaya çalıştıktan hemen sonra, müşrikler kendisine ve O’na iman edenlere tehdit ve boykotlarla mani olmaya çalıştılar. Allah’ın elçisi, kendisine iman edenlerden bir grubun Habeşistan’a hicret etmelerini emretti. Daha sonrada kendisinden önce yine bazı sahabelerin Medine’ye hicret etmelerini emretti. Kendisi de Allah’ın emrini bekliyordu. Allah’ın emri kendisine gelince hicretten sonra adı Medine olan Yesrib’e hicret etti. Medineliler Resulullah’ı büyük bir özlemle bekliyorlardı. Çocuklar ve hizmetlilere varıncaya kadar herkes O’nu bekliyordu. Medine’ye teşriflerinden hemen sonra ilk yaptığı iş, Müslüman yurduna yapılacak bir mescidin hazırlığına başlamak oldu.

Neccaroğlularından Sehl ve Süheyl adındaki iki yetim gence ait olan bir yeri bedelini ödeyerek satın aldı. Çamurdan yapılan kerpiçlerden, hurma kütüklerinden meydana gelen bir yapıyı inşa etti. Kıblesi ise Mescid-i Aksa’ya doğru belirlendi. Çünkü müminlerin ilk kıblesi Mescid-i Aksa idi. Daha sonra ayet-i kerimeyle, müminlerin kıblesi Kabe oldu.

 (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. ( Bakara 144)

Medine-i Münevvere’de Efendimiz tarafından yapılan bu mescide: Mescid-i Nebevi, Kudüs’te bulunan mescide: Mescid-i Aksa, peygamberlerin babası Hazreti İbrahim tarafından inşası tamamlanan Kabe-i Muazzama’nın etrafındaki mescide de: Mescid-i Haram denilmiştir. Peygamber Efendimiz döneminde Mescid-i Nebevi, ilim tahsil etme, ibadet etme, tefekkür etme, Allahü Teala’yı zikretme ve zikir ve ilim halakalarının mekanı haline gelmiştir. Ayrıca Efendimizin mescidinin bir bölümü de yetmişe yakın, Peygamber Efendimizin yatılı talebelerinin kaldığı yer olarak belirlenmiştir. Bu yere ‘’Suffa’’, orda kalanlara da ‘’Ashab-ı Suffa’’ denilmiştir. 

 

Mescitler İslamiyet’in birer sembolüdür. Mescitlerin bulunduğu yerler ise Müslümanların varlık ve hakimiyetinin işaretidir. Peygamber Efendimiz ‘’Bir yere gittiğinizde orda bir mescit ve ezan sesi işitirseniz, oraya saldırmayınız.’’ emretmiştir.

Mescitlerin icra ettiği fonksiyonları bakımından rahatsız olan münafıklar, zararlı faaliyetler için bir merkez oluşturmak niyetiyle, mescit adı altında bir yapı yaptılar. Bu yapıyla alakalı Allahü Teala, Peygamberimizi haberdar ederek, oraya yaklaşmamasını, orda ibadet etmemesini emretti. İslam tarihinde Kuran-ı Kerim ifadesiyle bu yapıya zararlı mescit, Mescid-i Dirar denilmiştir.

 

‘’Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.’’ (Tevbe 107-108)

Yüce Rabbimiz mescitleri yapmanın imanın bir göstergesi olduğunu bildirmişlerdir.

‘’Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.’’ (Tevbe 18)

İslamiyet bölgelere, kıtalara yayılınca, oraya giden Müslümanlar fethettikleri yerlerde camiler inşa ettiler. İslamiyet ile şereflenen ecdadımız her gittikleri yerde mimari yönden birer sanat eseri, göz kamaştırıcı, şiire, edebiyata tema olacak mescitler, etrafında külliyeler, imarethaneler inşa etmişlerdir. Büyük Selçuklu devleti kurucusu Tuğrul Bey ''Kendime bir saray yapıp da yanında bir cami inşa etmezsem Allah'tan utanırım'' demiştir. İstiklal ve bağımsızlığımızın kazanılmasında ve kurtuluş savaşında camilerin fonksiyonu bilinmektedir. 

Bu kutlu mekanda görev yapan din görevlilerimizin fedakarlıkları inkar edilemez. Bu münasebetle onları tebrik ediyor, camiler ve din görevlileri haftasını kutluyorum.

Not: Önümüzdeki hafta ilimizi de içine alan camilerle ilgili yazımız devam edecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları