Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Müzemizi Uğurlarken

Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Allah'tan tam yok edilmeden yetişebildim.

Uzun yıllar kapalı kaldığı için gezmeyi bile akıl edemediğimiz Van Müzesi'ni hiç olmazsa birkaç penceresi yerindeyken fotoğraflayabildim.

1932 yılında bir deponun temellerinden kurulup da ancak 1972'de bir binaya kavuşmuş müzemiz…

Arkeolojik geçmişi bu kadar zengin bir ilin, bir müzeye ancak yirminci yüzyılın son çeyreğinde ulaşması elbette şaşılası bir durum.

Gene de eski Gümrük Müdürlüğü'nün bahçesine benzer o huzur gölgeli bahçesiyle şehre nefes aldıran bir başka anıt binamızdı,  Van Müzesi Müdürlüğü'müz.

Müze Müdürlüğü ile ilgili resmi bilgiler arasında maalesef onun hangi mimari nizama göre yapıldığına dair bir şey bulunmuyor. Fakat kullanılan malzeme ve pencere üslubuna bakıldığında Greko-Romen tarzında bir antik dönem esinlenmesiyle yapıldığını tahmin edebiliyoruz.

 

Van hakkında elbette yazacak çok şey var fakat benim dikkatimi çeken şey adeta Van'ın geçmişini yok etmek için gösterilen akıl almaz gayret.

Sevgili Müzemiz de ne yazık ki bu gayretten nasibini aldı.

Dostlar,  depremde hasar gördüğü için yıkıldığını söylüyorlar. Oysa depremde hasar gören pek çok bina güçlendirmelerle kurtarılabildi.

Van Müzesi Müdürlüğü'nün bana kalırsa önemi, diğer binaların dolaylı mimari değerlerine nazaran doğrudan doğruya belirli bir tarihî ve kültürel eser olarak şehrin merkezini güzelleştirmesiydi.

Bu tip anıt binaların özelliği, yapıldıkları dönemin mimari ve sanatsal akımlarının birer mirası olarak bizi geçmişimize bağlamasıdır. Bugün ilgili devlet kurumunun koruması olmasa TEKEL Müdürlüğü binası dışında bizi geçmişe bağlayan tek bir bina bile Van'da kalmamış durumda.

Van Müzesi Müdürlüğü binası, devrinde ciddi bir mimari/sanatsal kaygıyla yapılmış bir eserdi. Kaplamalarının belli bir taştan seçilmesi, pencere oranları ve parmaklıkları hep belli bir tarihî anıştırmaya yönelik görünüyordu.

Bu bize aynı zamanda yetmişli yıllarda bu tip binalarda belli bir duyarlığın, şehirli uygarlık bilincinin var olduğunu da gösteriyordu.

Müze Müdürlüğü'müzün yerine "Kent Parkı" yapılacakmış. Yapılan hiçbir eser kötü olamaz. Sorun yapılan eserlerin, neyi kaybetmek pahasına yapıldığıdır. Van Müzesi Müdürlüğü,  depo olarak kullanılan,  resmi bir beton yığınından ibaret değildi. O, Van'ın,  taşralı göçmen yığınlarının barınma alanı olmaktan öte, cumhuriyetin yerleşik ve uygarlık oluşturucu Türk yaşayışının bir şehri olduğunu gösteren eserlerden biriydi.

Şehir, yeni bina yapmak için canımızın istediği yerinden "arsa üreteceğimiz bir gayrı menkul tarlası" değildir. Ben de Van'ın kişi başına düşen yeşil alan açısından zenginleştirilmesinden yanayım. Ama bu her "eski binayı" yok ederek karşılanacak bir ihtiyaç değil. Van Müzesi Müdürlüğü'nün yanındaki boşluk park haline getirilebilir ve bu güzelim cumhuriyet binası, oluşturulacak yeni yeşil alanın kıyısında Türk kültürünün tarihî bir mirası olarak şehri güzelleştirmeğe devam edebilirdi.  Van tarihi sadece kitaplarda kalmamalı.  Her binamız o tarihin bir parçasıdır. Yok, olan binalarımız, yok olan tarihimizdir.

Sevgili müzemiz artık ancak sınırlı sayıda fotoğraflarda ve güneşli günlerimizin çocuksu anılarında kalacak.  Güle güle Van Müzesi…

Yazarın Diğer Yazıları