Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Dut ağacı boyunca

Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Ben bir zeytin çocuğuyum.

Ben bir dut çocuğuyum.

Doğusundan batısına kadar suyunu yutmadığım sahili kalmamış, Akdeniz'in çocuğuyum.

Sanırım bu yüzden Van Denizi'nin canım güneşine pek derinden bağlanmışım.

Dedim ya ben bir dut çocuğuyum. Dut çocuğu olmak ne demektir? Dut çocuğu olmak şen şakrak olmak demektir. Dut çocuğu olmak, maceraperest, hayalperest olmak demektir.

Çünkü dut böyle bir ağaçtır.

Burdur'da geçen çocukluğumda, en çok da kan kardeşim Ümitle evlerinin bahçesindeki ya da İstasyon Park'ındaki dutlarda tüner, konuşur da konuşurduk.

Dutlar olduğunda, neşe ve sevinç doruğa çıkar. Çünkü günler uzun, havalar sıcak, bahçeler konuklu olur.

Ailelerimizin maymunluğuna gönüllü çocuklar olarak fırlayıp çıkıverirdik ağaca. Yüzleri apaydınlık gülüşlü, güzellikleri iç ışıtan ablalarımız,  olanca gençlikleriyle, ümitleriyle sevgileriyle aşağıdan bize bakar,  gerdikleri bezlere dutların dolmasını beklerlerdi. O daldan bu dala geçer, küçük ayaklarımızın olanca gücüyle dalları tekmelerdik.

Artık düşmeğe gönüllü dolgun dutlar, sevinçli haberler gibi patır patır düşerlerdi aşağıda gerilmiş bezlerin üstüne. Dut silkelemek eve bir sevgi ve sevinç yağmuru yağdırmak demekti. Sanki bütün bir çocukluk, dut silkelenen bir günün o neşeli dakikalarında özetlenirdi.

İşte geçen gün bir dut ağacı gördüm. Hem de yıkılan eski Araştırma Hastanesi'nin, yeni Tapu Dairesi'nin hemencecik kıyısında gördüm. Ne serin bir gölgesi vardı. Yaşlı gövdesiyle ne güven vericiydi. Çocukluğumdan bir arkadaş görmüş gibi öyle sevindim ki…

Van gitgide betona gömülürken, ağaçlarla akraba gibi yaşamış bir insanın, bu karmaşada bir ağacı görüp de sevinmemesi mümkün müdür?

Tapu Dairesi yapılırken o ağaca ve yanındaki birkaç ağaca da dokunulmaması beni çok sevindirdi. O ağaçları düşünen teknik insanlara teşekkür ederim.

Betondan kâr edelim; etmeyelim demiyorum. Ama ağaca, yeşile de izin verelim diyorum.  Çünkü siz sıcaktan bunalmış, esintiye hasret kalmış yürürken size bir nebze ferahlık verecek olan ancak ağaçlar olacaktır.

Kâr edin beyler… Doyuncaya kadar kâr edin. Ama azıcık da insaf edin.

Bırakın, meselâ bir dut ağacı da kendi hatıralarıyla yaşayabilsin şu şehirde; yaşayıp da içimizi serinletebilsin.

Yazarın Diğer Yazıları