Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Paranoid Kişilik Bozukluğu

Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Paranoid kişilik bozukluğu olan kişiler, sürekli olarak başkalarının kötü niyetli olduğunu düşünürler. 
Kuşkucudurlar ve başkalarına güvenmezler, sürekli olarak tetikte dururlar
Genellikle düşmancıl duygular taşırlar, huzursuzdurlar ve kızgınlık içindedirler. Bir inanca, bir düşünceye aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünemeyen bağnaz kişilerdir, "hakka ve hukuka aykırı" davranışların peşindedirler, patolojik derecede kıskanç birer eştirler, sürekli dava açan sabit düşünceli insanlardır.
Bu kişiler sır vermekten çekinirler. Kendilerine yapılan davranışların "gizli anlam"larını görürler, başkalarına diş bilerler ve kin beslerler, her an karşı saldırıda bulunmaya hazırdırlar. 
Resmi bir tarzları vardır ve gergin dururlar, bir türlü gevşeyemezler. Sürekli olarak çevrelerini tararlar ve insanları tartarlar.
Genellikle eğlenceli kişiler değildirler,"ciddi" bir tavır içindedirler. 
Oldukça önyargılı olabilirler. Referans düşünceleri (çevresinde olan bitenlerin kendisiyle ilgili olduğu düşüncesine kapılma) olabilir ve başkalarını alçaltıcı ya da tehdit kaynağı olarak görürler.
Başkalarının kendi­lerine olan bağlılığından kuşku duyarlar, hep başkalarının güvenilir olup olmadığını sorgularlar. 
Oldukça mesafelidirler, başkalarına yakınlık ve sıcaklık duymazlar. 
Zaman zaman, çok akılcı ve nesnel davranmakla övünürler.
Güç sahibi olmaya ve kişilerin derecelerine aşırı önem verirler ve zayıf, yetersiz, "hastalıklı" ya da eksikliği olan kişilere tepeden bakarlar, onları hor görürler. 
Iş yönelimli ve etkin kişiler gibi görünürlerse de, genellikle başkalarında korku yaratırlar ve başkalarıyla çatışma içinde olurlar.
Tehlikeyle karşılaşsınlar ya da karşılaşmasınlar, her zaman belirli bir düzeyde bir hazırlık durumunu korurlar, bir saldırı ya da ters düşme olasılığına karşı sürekli uyanık dururlar. 
Sinirli, alıngan, huzursuz bir gerginlik içindedirler, en ufak bir saldırıya bile karşı koymaya hazırlıklı, savunucu bir tutum sergilerler. Katı özdenetimleri hiç azalmayacak gibidir, bir türlü gevşeyemezler. 
Paranoidlerin deneyimleri, kimseye güvenmemelerini ve kendilerine ihanet edilmesinden ya da kötü davranılmasından korkmalarını çoğu zaman haklı çıkartır.  
Söz konusu tehdit kaynaklarına karşı koymak için, kendilerini başkalarından uzak tutmayı, güçlü ve uyanık durmayı öğrenmişlerdir. Bunları, yalnızca korunmak için değil, olası saldırganlardan öç almak ve onlar karşısında bir zafer kazanmak için de yaparlar. 
Güvenliklerini sağlama adına, kararlarından geri dönmemek için olmadık şeylere katlanırlar, başkalarını denetimleri altında tutmak için yeni ve üstün birtakım güçler geliştirmeye çalışırlar. Sevecen ve sevgi dolu yaklaşımlara karşı duyarsız kalmaktır. Başkalarının acı çekmelerine karşı sert, kırıcı, katı kalpli olurlar ve duyarsız kalırlar. 
Gözyaşlarına bağışık olduklarını söylerler. Böyle yaparak "tuzaga düşürülmek"ten, aldatılmaktan, kandırılmaktan ve başkalarına boyun eğmekten kendilerini koruduklarını  düşünürler. Umursamazlık, aldırış etmezlik, katı, duygusuz ve duyarsiz olmak pa­ranoidler için zor değildir. Böyle davranmak, yalnizca kandırılmaya karşı kendile­rini korumaya yönelik bir savunma yaklaşımı değildir, içerlemelerini ve kızgınlıklarını dışavurmanın da bir yoludur. 
Gerçekler önyargılarını çok az değiştirir. Çelişkileri görmezden gelirler ve beklentilerini karşılamak üzere önemsiz ve ilgisiz birtakım verilere sarılırlar. Daha da kötüsü başkalarını da beklentilerine uygun bir biçimde davranmaya iten bir havaya sokmalarıdır. "Arkadaşları"nın doğruluktan ayrılıp ayrılmadığını, işlerinde, sözlerinde ve davranışlarında doğru olup olmadıklarını sürekli olarak sorguladıktan ve onların yüzüne gülerek kandırdıktan ve gözlerini korkutarak sindirip yıldırdıktan sonra herkesi çileden çıkartırlar, sinirlendirir ve kızdırırlar.
Paranoidlerin kuşkularını ve güvensizliklerini başkalarıyla paylaşmada gösterdikleri isteksizlik onları yalnızlığa iter, dolayısıyla kuşkularına sınır koymalarını sağlayacak gerçeklerden uzak kalırlar. 
Ken­di başarısızlıklarını yadsıyarak bunları başkalarına yansıtırlar ve onlara yüklerler. Başkalarının, çok sıradan olabilecek, önemsiz bir yetersizliklerini bulup çıkarma konusunda büyük bir becerileri vardır. Küçümseme alışkanlığı edindikleri kişilerin en ufak kusurlarını abartırlar, dolaylı ve dolaysız olarak bunların üzerinde dururlar. 
Kıskançlıkları ve düşmancıl duyguları seyrek olarak yatışır. Alıngan ve huzursuzdurlar, onları sorgulayan, tutum ve davranışlarıyla onları kızdıran kişilere hakaretler yağdırmaya ve onları küçümsemeye hazırdırlar.

Yazarın Diğer Yazıları