Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Fiziksel Hastalığı Olanlarda Psikiyatrik Destek

Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Normal hayatımızı sürdürürken aklımıza nedense pek de ölüm düşüncesi gelmez. Sanki kötü hastalıklar, kötü olaylar ve ölüm hep başkalarının başına gelir gibi hissederiz. Sanki hepsi bizden uzaktır. Fakat bir gün kalktığımızda kendimizi biraz yorgun, halsiz hissederiz, bu durum birkaç gün sürünce doktora gideriz ve bize o hep başkalarının başına geldiğini düşündüğümüz ve hiç de konduramadığımız bir gerçeği söyler. Ya da hiçbir şey yoktur genel bir sağlık taraması yaptırmak için doktora gitmişizdir ve beklenmedik bir şekilde bir hastalık tanısıyla karşılaşırız. Ya da bir trafik kazası geçirip uzuvlarımızdan birini kaybedebiliriz. Yaşam alt üst olur, gelecek beklentileri sarsılır ve belki de ilk kez bizi biz yapan şeylerden (arabası olma, …mesleği olma, anne olma, eş olma….) bağımsız olarak yalnızca “hastalık ve ölüm karşısında aciz bir varlık olduğumuzu” fark ederiz. İşte bu bizim temel gerçeğimizdir. Bu temel gerçeği dilimiz söylemesine rağmen kalbimizin söylemesi ne yazık ki çok da kolay olmamaktadır. “Ben artık hastalığı olan biriyim, hastalığımın gereklerine göre yaşamak durumundayım” demek, bu durumu kabul edebilmek bir süreç gerektirir. Kimilerinde bu süreç hızla gelişir ve kabul etme gerçekleşirken, kimilerinde bu süreç çok uzun sürmekte hatta kişiler hastalığını kabul etme aşamasına gelememektedir.     

BEDENSEL HASTALIĞA VERİLEN TEPKİLER VE BUNLARIN OLUŞUM NEDENLERİ

 Bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal profili ne olursa olsun hastalanmak zorlayıcı bir yaşam olayı, bireyin yaşam dengesi için tehdit, engellenme ve duygusal krize neden olabilecek bir deneyimdir. Sağlığın bozulması gibi zorlayıcı bir yaşam deneyimi ile başa çıkma sürecinde bir çok insan duygusal bir gerginlik yaşar. Ancak kişilik özelliklerine, geçmiş deneyimlere ve çevreden alınan desteğe bağlı olarak duyarlı bireylerde kriz durumu gelişebilir. İnsanoğlu geleceğe yönelik olumlu ve umut dolu bir eğilim gösterir. İnsanların yaşamlarının akışı içinde her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü bir zamanda, kronik hastalığa yakalandığını öğrenmesi ve tedavi görmesi yeterince zorlayıcı bir olaydır. Ancak hastalık tanısı alma durumunun aktif kriz durumuna dönüşmesi kişilerin olayı nasıl değerlendirdiğine bağlıdır. Hastalıkla gerçekçi olmayan algılar, bilgi eksikliği duyarlı kişilerde kriz olasılığını arttırır. Hastalık durumu ister geçici ve hafif, ister süregen ve ağır olsun, insanlar hastalığı genellikle bir “kayıp” olarak yaşar ve yas tepkileri ortaya çıkar. Bu kez kaybedilen sağlıktır. Fiziksel hastalık kişi için ayrılık endişesi, gelecek endişesi, ölüm korkusu, vücut, organ ve bölümlerinin zedeleneceği kaygısı, pişmanlık-suçluluk duygusu gibi değişik tepkilere neden olur, hastanın uzun süreli ruhsal durumunu, zihinsel işlevlerini, dengesini, fiziksel-duygusal otonomisini, vücut imajını, sosyal alanını etkiler. Eski çatışma ve çözülmemiş odak noktalarını harekete geçirir. Fiziksel hastalıklar kişiye, topluma, yaşa, kültüre, hastalığın nasıl algılandığına, hastalığın ima ettiği güçlüklere bağlı olarak kişinin denge ve uyumunu bozar. Fiziksel hastalıklar kişinin kendisini, dünyayı ve geleceğini olumsuz şekilde algılamasına ve değerlendirmesine uygun bir zemin hazırlar. Bu durum hastalarda kendine güven sorununa, suçluluk duygularına, çevrelerini olumsuz algılamalarına ve ümitsizlik duygularına yol açar. Hastanın hastalıkla ilgili bilgisinin yetersiz olması yada yanlış gerçekçi olmayan bilgilere sahip olması, hastalığa uyumu zorlaştırır. Ailesel ve sosyal desteğin olmayışı krizin ortaya çıkmasını kolaylaştıran faktörlerdir. Hastalık evrensel olarak özgüven kaybı tepkisine neden olur. Kaygıya, çökkünlük ve çaresizlik duyguları eşlik ederse, zorlanma ile baş etmede çeşitli psikolojik savunmalar gelişir.     

BEDENSEL HASTALIKLA BAŞA ÇIKMA

 Bir hastalık tanısının kabulünde kişinin yaşadığı bir dizi dönem vardır. Bu dönemleri bazı kişiler birkaç saat yaşayıp diğer dönemlere geçebilmekte, kimisi birkaç hafta kimisi ise yıllarca bir dönemde takılmakta ve hastalığı kabul aşamasına gelememektedir.Bir kişinin hastalığı kabul aşamasına gelinceye kadar geçirdiği dönemler şöyledir:1. Şok Dönemi 2. İnkar Dönemi 4. Pazarlık Dönemi 5. Depresyon Dönemi 6. Kabullenme dönemi Hastalıkla baş etme yöntemleri çevreden gelen talep ve değişikliklere uyum sağlamak için kişinin bilinçli ve bilinç dışı ortaya koyduğu davranışlardır. Bu kapsamda savunma düzeneği ise kişiyi bilinç dışı dürtü ve duygulanımların yarattığı tehlikeden koruyan ruhsal süreçlerdir. Baş etme yöntemleri, savunma düzeneklerini de içerir ve ondan etkilenir, ancak sadece ondan ibaret değildir. Fiziksel hastalığın getirdiği zorlanma ile baş etme bir ego işlevidir. Uyumsal savunmalar, dinamik dengeyi yeniden kurma ve uyuma dönüktür. Uyumsal olmayan başetme yöntemleri ise, hastanın gücünü - direncini azaltır. Çözmek durumunda olduğu sorunun çözümünü güçleştirir, kısır döngüye neden olur. Başaçıkma süreci, hastanın sağlık sorununa bir anlam verme ve yaşamına getirdiklerinin bilişsel değerlendirilmesi ile başlar. Bu değerlendirme çeşitli başaçıkma becerilerinin ve uyumsal davranımların kullanımı ile sürer. Hastalığa yaklaşım sürecinde, gerek aile gerekse hasta kişi tarafından başa çıkma becerilerini zorlayan çeşitli stratejiler kullanılmaktadır. Bunlardan biri, inkar yada gözardı etmektir. Bu yaklaşım, hastalığın başlangıç evresinde hastalara yardımcıdır. Hastalar bu durumuyla aşırı uğraşmak yerine duygulardan uzaklaşarak geçici yarar sağlarlar. Böylece acı veren yaşantılarla aşırı uğraş sonucu bir çıkmaza girmek yerine diğer başetme kaynaklarının kullanımı için zaman kazanırlar.    konusunda doğrudan edindikleri deneyimlerin yanı sıra, çevreden edindikleri bilgilerden bazı inançlar geliştirirler. Genellikle bu inançlar doğruyu yansıtmaktan uzaktırlar. Bu nedenle bireylerin geliştirdiği bu inançlar hastalığın getirdiği zorlu yaşantıların daha da stresli yaşanmasına yol açar. En sık gözlenen durum; sağlık personeli tarafından tedavide yapmaları gereken ve hastalığın seyri ile ilgili konularda bilgilendirilmelerine rağmen hasta ve yakınlarının, diğer hasta bireylerin veya hasta yakınlarının yaptığı önerileri daha üstün tutmalarıdır. Diğer hastaların ne yaşadıklarını ve bunlarla nasıl başa çıktıklarını öğrenmek özellikle yeni tanı almış kişilerde çok yararlıdır. Bu yarar nedeniyle “etkileşim grubu” adı altında grup psikoterapileri de uygulanmaktadır. Fakat burada önemli olan diğer hasta ve yakını tarafından “yaşantıların” paylaşılmasının haricinde “yanlış bilgilerin” de aktarılmasıdır. Hasta ve ailelerinin unuttuğu bir konu olmaktadır. Kişiler aynı tanıyı alsa bile yapılan tedavi biçimleri her bireye göre farklı olabilmektedir. Her iki hastanın da şeker hastası olması ya da her iki hastanın da diyaliz tedavisi gören kişiler olması tedavi biçimlerinin aynı olacağı, diyet düzenlerinin aynı olacağı anlamını taşımamaktadır. Kulaktan dolma bilgilerin uygulanması kişinin sağlığını bozucu bir faktör olabilmekte ya da  sıkıntısın arttırabilmektedir. yarayan kendi tıbbi bakımlarını yapabilmeleridir. Hastalığa bağlı gelişen kriz üzerinde bir egemenlik sağlamak ise uyumsal davranımları, rutinleri sürdürmek ve somut ya da sınırlı hedefler edinmekle gerçekleşir. Sosyal ortamlara girmek hastanın geleceğine umutla bakmasına yardımcı olur. Ayrıca kendine anlamlı gelen hedeflere ulaşmak için de bir fırsattır.

 ZAMAN PSİKİYATRİK YARDIM ALINMALI?

 •    Kendinize veya yakınınıza bir hastalık tanısı kondu ve kabul edemiyorsanız,

 •    Uzun süredir kronik bir hastalığınız var ve uyum sağlayamadıysanız,

•    Bir uzvunuzu kaybettiniz ya da şekil bozukluğu meydana geldi ve bu durumla başa çıkamıyorsanız, •    Hasta bakımı veren bir kişiyseniz ve tükendiğinizi hissediyorsanız,

 •    Ölüme yakın bir hastanız var ve bu durumla başa çıkamıyorsanız,

•    Stresiniz ve öfkeniz günlük yaşamınızı olumsuz olarak etkilemeye başladıysa

•    Strese bağlı bir hastalığınız var ve stresinizi kontrol altına alamadığınız için hastalığınızın önüne geçemiyorsanız

•    Strese bağlı olarak bedensel hastalığınız, sağlığınız bozuluyorsa

•    İlaçlarınızı düzenli içmenize, diyetinizi düzenli yapmanıza, doktor kontrollerine düzenli gitmenize rağmen kan şeker düzeyiniz ya da tansiyonlarınız kontrol altına alınamıyorsa;

 •    Kalp hastalığınız var ve siz olaylara aşırı tepki verdiğiniz, çok çabuk öfkelendiğiniz, bu durumları da çok sık yaşadığınız için kalp krizi geçirme ihtimaliniz artıyorsa,

 •    Sağlığınıza zararlı olduğunu bile bile hangi nedenlerle sigara içme, beslenme alışkanlıklarınızı değiştirememe (şişmanlık, aşırı zayıflık..) gibi davranışlarınızın nedenlerini incelemek istiyorsanız,

Uzun süredir stresinizi kontrol altına alamıyor, kendinizi sürekli gergin ve mutsuz hissediyor ve bunun yanında kötü alışkanlıklarınızı bırakamıyorsanız ruhsal faktörlere bağlı pek çok bedensel hastalığa (şeker, koroner arter hastalığı, tansiyon, kanser, saç kıran, deri döküntüleri....) yakalanma ihtimaliniz son derece yüksektir. Bedensel hastalığınız var ise de şu andaki durum daha da kötüye gidecektir. Sağlığınızı korumak için mutlaka ruhsal hizmet alın. Unutmayın, hastalığınızın ya da aile üyenizden birisinin hasta olması sonucunda yaşadığınız tüm duygular normal değildir. Eğer yaşadığınız duygular sizin normal yaşantınızı sürdürmenizi, sizin günlük işlerinizi yapmanıza engel olacak düzeydeyse bir psikiyatriste  başvurabilirsiniz.

HASTALIĞIN KABULU

 Tehlikelerin karşısında sığınmak için değil, Onlarla yüzleşmede korkusuz olmak için dua edebileyim. Ağrımın dinmesi için değil, Onu yenecek cesareti bulmak için yakarayım. Yaşam savaşında yandaşlara değil, Kendi gücüme dayanayım. Kurtarılmak için endişeli bir korkuyla yakarmadan Özgürlüğümü kazanma sabrını umut edeyim. Rahmetini sadece başarımda gören bir korkak olmamı sağla Ve başarısızlığımda eline uzanacak inancı bahşet.” Rabindranat Tagore ; Meyve Hasadı 

Yazarın Diğer Yazıları