Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Doğum Sonrası Hüzün

Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Çoğu annede doğumdan hemen sonra bazı duygusal değişiklikler gözlenir. Genellikle hızlı başlayan ve 24-48 saatte düzelen bu çökkün dönem kadınların %50-80’inde görülür.

  En sık rastlanan belirtiler sürekli ağlama, duygudurumda oynamalar, üzüntü hali, dikkatini toplayamama, baş ağrısı, hasta olabileceğiyle ilgili endişeleri, uykusuzluk ve kaygıdır.  

Belirtiler genellikle 3.-5. günlerde ortaya çıkar, şiddetli ve yoğun olduğu dönem yaklaşık olarak 48 saat kadardır. İlaç tedavisi gerekmeksizin 7-10 gün içinde kendiliğinden düzelir.

 Bu zaman dilimi hormonal değişikliklerin en üst düzeyde olduğu günlerdir. Doğum sonrası hüznünün kendine has özellikleri olduğunu, bu şekilde diğer stresli olaylardan ayrıldığını, doğum sonrasındaki hormonal değişiklikleriyle ilgili olduğunu düşünenlerin yanında; bu durumun doğuma özgü olmadığını ve her hangi bir fiziksel stresin ardından oluşabilen genel bir ‘son tepki “durumu olduğunu düşünenler de vardır.  Bu hüznün yaşanması gerginliği azaltıp doğum sonundaki kaygıyı hafifletmek ve geçirmek için gereklidir. Hüzün haliyle doğum sırasında yaşanan güçlükler, sosyal etkenler ve psikolojik durum arasında ilişki olabilir. İlk hamilelik olması ve adet öncesi sendromu (premenstrüel sendrom) tanısı almış olmak, doğum sonrası hüzün gelişiminde kolaylaştırıcı etkenlerdir. Bunların yanında nevrotik kişilik özelliklerinin olması, gebelikte yaşanan kaygılı ve üzüntülü duygudurum, doğum korkusu ve zayıf sosyal uyum da doğum sonrası hüzün yaşanma ihtimalini arttırır.

  Doğum sonrası hüzün sergileyenlerin önemli bir kısmı doğum öncesinde de stres yaşar. Bu yüzden doğum öncesindeki etkenler de değerlendirilmelidir. Doğum sonrası hüzün ne kadar şiddetliyse daha sonra oluşabilecek doğum sonrası depresyon riski de o kadar büyüktür.  

Doğum sonrası hüznünün normal duygusal bir değişikIik ve bir uyum süreci olduğu düşünülür. Bu yüzden ilaca gereksinim duyulmaz. Hastanın ailesi, durumun yeni doğum yapan annelerin çoğunda görülebildiğini, geçeceğini bilmeli ve endişelenmekten ziyade destek sağlayıp dikkatli olmalıdır.

 Doğum sonrası hüznün şiddeti daha sonra oluşabilecek doğum sonrası depresyon riskini arttırdığı için, şikayetler bir haftadan uzun sürerse ve gittikçe şiddeti artarsa aile bir psikiyatriste başvurmalıdır.

DOĞUM SONRASI DEPRESYON

 Doğum sonrası depresyonun belirtileri annelik hüznü tablosuna oranla daha şiddetlidir. Özkıyım (intihar) düşünceleri olabilir. Birçok kadın mutlu olmalarının gerektiğine inandıkları bir dönemde depresif duygular taşıdıklarından suçluluk duyar ve belirtilerini saklar. Doğum sonrası dönemde annede ortaya çıkan depresyon annenin, çocuğun ve ailenin çeşitli güçlükler yaşamalarına neden olur. Anne ve çocuk arasında kurulan ilişkiyi, annenin bebek bakımı ve ebeveynlik rolünü öğrenmesini olumsuz etkiler.  

Gebelikte ve doğum sonrası dönemde ortaya çıkan birçok fizyolojik değişiklikler (cinsel ilgide azalma, iştah değişikliği, halsizlik gibi) depresyonda da görülen belirtiler olduğu için sıklıkla karıştırılır.  Doğum sonrası depresyon görülme oranı % 10-15 arasında değişmektedir. Geçirilmiş psikiyatrik rahatsızlık öyküsü olanlarda doğum sonrası depresyon görülme riski daha fazladır. Bir kez doğum sonrası depresyon geçiren kişi tekrar doğum yaptığında doğum sonrası depresyon oluşma oranı %30-100 oranındadır.

 NEDENLERİ

 1) Biyolojik Etmenler :Gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğumdan sonra ani düşmesi depresyondan sorumlu tutulmuş ancak hormon düzeyleriyle duygudurumu arasında doğrudan bir ilişkinin varlığı net olarak gösterilememiştir. Geç başlangıçlı doğum sonrası depresyonu tiroit bozukluğuna bağlanmıştır. Tiroksin düzeyleri doğum sonrası TSH’ un azalmasıyla giderek düşer ve gebelik öncesinden daha düşük düzeye inebilir. Folat eksikliği ile doğum sonrası depresyon arasında ilişki olduğu düşünülmüştür.  

2) Psikososyal Etmenler: Doğum yapan kadınların tümünde endokrin (hormonal) ve biyokimyasal değişiklikler olmasına rağmen psikiyatrik bozuklukların ancak kadınların bir bölümünde gelişmesi sosyal stres, kişiler arası ilişkiler, sosyal destek sistemleri gibi etmenlerin de etkili olduğunu gösterir. Hayatlarını kendilerinden çok dış etmenlerin kontrol ettiğini düşünen annelerin doğum sonrası depresyon açısından yüksek risk taşıdıkları yönünde bulgular vardır.  Psikanalitik kuram; doğum sonrası depresyondan bağımsız kendiliğin kaybı üzerinde durmaktadır. Anne artık sadece alıcı rolünü kaybetmiş, besleyici rolünü de üstlenmiştir. Gebeliğin sona ermesi fetusla olan yakınlığın kaybı olarak görülmekte, sevilen birinin ya da aile üyesinin kaybını hatırlatabilmektedir.

Özellikle ilk doğumu yapan annelerde;

? Yoğun karmaşık duygular

? Bağımsızlığın kaybı duygusu

? Önceki yaşam tarzının, vücut imajının kaybı duygusu

? Anne karnından ayrılan bebeğin kaybı duygusu

? Gebe kadınların geçmiş yaşantılarında anneleriyle ilişkilerinden kaynaklanan karmaşık duygular yaşaması annesiyle yeterli özdeşim yapamamış olması

? Çocukluk döneminde ölüm veya ayrılık nedeniyle ebeveyn kaybı,

? Erken gelişim dönemlerinde her iki ebeveyn ile olan ilişkinin ne ölçüde yakın ve destekleyici olduğu gibi etmenler önemlidir.  Doğum sonrası depresyon gebelik ve doğumla birlikte yaşanan kayıplara karşı (vücut imajında değişiklik, cinsel çekicilikte azalma, mesleki kayıp vb.) bir yas reaksiyonu olarak değerlendirilebilir. Doğum sonrası depresyon ile ilgili risk etmenlerine ilişkin üzerinde en çok çalışma yapılmış konulardan birisi sosyal destek kavramıdır. Özellikle eşlerinden yeterli destek almayan, evlilik ilişkilerinde sorunlu olan kadınlarda doğum sonrası depresif belirtilerinin ortaya çıkma riski yüksektir. İyi bir sosyal desteğin bebeğin sağlığını da olumlu yönde etkilediği bildirilmektedir.  Antropolojik olarak bazı kültürlerde 40 günün bebek doğumu sonrası anne için dinlenmenin olduğu dönem olduğu bildirilmiştir. Dinlenme, sağlığına kavuşma, yeme ve uyuma dönemidir. Kadının ailesi yemeğini hazırlar, ev işlerini yapar ve bebeğe bakar. Böylece sosyal destek,eğitim, bebek bakma, sosyal algılama(annelik durumu) sağlanır.

  Kişilik özellikleriyle ilgili nevrotik özellikler, geçirilmiş psikiyatrik hastalık öyküsü, adet öncesi huzursuzluk tanısı almış olma, doğum eyleminin uzunluğu, çocuğun doğumuyla ilgili mutsuz olaylar, doğum sonrası yakınlardan alınan desteğin az olması risk etmenleridir.

 SEYRİ:

 Başlangıç genellikle sinsidir. Doğumdan sonraki 2-3. haftalardan sonra, olguların % 80′ inde ilk 6 haftada başlar, ancak başlangıç doğumdan sonraki 1 ila 2 yıla kadar uzayabilir. Bazen doğumdan sonraki 4-5. aylara kadar anlaşılmayabilir ve doğum sonrası hipotiroidizm (guatr) olarak yanlış yorumlanabilir.  

BELİRTİLERİ:

 * Aşırı yorgunluk, enerji kaybı

* Bebeğimi yeterince sevemiyorum endişes

 * Bebeğin beslenmesiyle, uykusuyla ilgili endişeler

 * Ya bebeğe şiddet uygularsam takıntısı

 * Özkıyım düşünceleri * Konsantrasyon güçlüğü

 * Bellek zayıflığı

 * Psikomotor hareketlilikte artma

* Anksiyete, panik atak

* İştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk

 * Bebekle ilgilenmek istememe ve bebeği öldürmek istemeyle ilgili düşünceler

* Suçluluk düşünceleri, ilgi istek kaybı  Doğum sonrası depresyon;intihar düşüncesinin az olması, akşamları daha kötü olması, süresinin daha kısa olması (6-8 hafta), zihin karışıklığının daha fazla olması gibi özellikleriyle diğer depresyonlardan ayrılır - 

Yazarın Diğer Yazıları