Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Bağışlayıcı Olamamak

Uz. Dr. Sevilay Zorlu

 Bağışlamak çok zordur. Birisinin size ''borçlu'' olduğu bir şeyden vazgeçmek demektir. Bağışlamak geçmişten; sizi inciten ve istismar edenden kurtulmaktır. Bir borç gündeme geldiğinde, insanlar sizin mülkünüzün üzerinden izinsiz geçtiklerinde, gerçek ''borçlanma'' ortaya çıkar ruhumuzun ''defterlerinde'' kimin ne borcu bulunduğu muhasebesini tutarsınız. Anneniz sizi denetlemiştir ve size, doğrusunu yapma borcu bulunur. Eğer siz '' yasalara uymakta'' iseniz, bu borçları onlardan tahsil etmeye güdülenmişsinizdir. 
Borçların tahsil edilmesi çabası, pek çok şekle bürünebilir. Size ödemede bulunmalarına yardımcı olmak üzere onları hoşnut etmeye çalışabiliriz. Eğer biraz daha fazla şey yapacak olursanız, onların faturalarını ödeyeceklerini ve size borçlanmış oldukları sevgiyi vereceklerini sanırsınız. Onlarla yeteri kadar yüzleşirseniz, hatalı yönlerini göreceklerini ve bunu düzelteceklerini düşünebilirsiniz.
Yeteri kadar insanı, sizin ne kötü şeyler geçirdiğinize ve anne babanızın ne kadar kötü olduğuna inandırırsanız, bunun bir şekilde hesabı kapatacağını düşünebilirsiniz. Başka birinden ya da onlardan bunun '' acısını çıkarır'' , durumu eşitlemek için onların size işlediği günahı başkası üzerinde tekrarlayabilirsiniz. Kurbanın saldırgana dönüşmesi gibi.
Onları ne kadar kötü oldukları hususunda ikna etmeye çalışmayı sürdürebilirsiniz. Sanırsanız ki sadece anlasalar, daha iyisini yaparlar. Borçlarını öderler. İşlerin hallolması isteminin yanlış bir yönü yoktur. Sorun, işlerin bir tek şekilde çözümlenebileceğidir: şükretmekle ve bağışlayıcılıkla. Göze göz ve dişe diş, yürümez. Hatalı olan asla geri alınmaz. Sadece bağışlanabilir; böylelikle güçsüz kılınabilir. 
Bağışlamak, silmek demektir. Vazgeçmek. Hesabı yırtmak. Hesabı, ''iptal etmek'' tir. Bağışlamak, birinin bize olan borcunu ondan asla tahsil etmemek demektir. Ve hoşlanmadığımız da budur, zira bu; asla olmayacak bir şey için yas tutmaktır, geçmiş, asla farklı olmayacaktır. Bazıları için bunun anlamı, hiç yaşanmamış çocukluk için yas tutmaktır. Başkası için farklı anlam ifade eder; ancak talebe sıkı sıkıya tutunmak, bağışlamazlık içinde kalmaktır, bu da kendimize yapabileceğimiz en tahripkar harekettir. 
Bağışlayıcılık ve ilişkilerde sınır koymadan istismara açık olmak, aynı şeyler değildir. Bağışlayıcılık, geçmişle ilgilidir. Uzlaşma ve sınırlar, gelecekle ilgilidir. Birisi tövbe edip yeniden güvenilirlikle davet edilene kadar sınırlamalar, bizi korur. Ve eğer günah işlerse, yine bağışlarım; defalarca. Ancak ben yeniden beni dürüstçe hüsrana uğrattığını kabul eden insanlarla bir arada olmak isterim. Sahtekarca beni incittiklerini inkar eden ve daha iyi olmaya hiç çaba göstermeyenle değil. Bu hem ben, hem de onlar için tahripkar olur. Eğer insanlar günahlarını sahipleniyorsa, başarısızlıktan ders alıyorlar demektir. Bunu kabullenebiliriz. Daha iyi olmak istemektedirler ve bağışlayıcılık da buna yardımcı olur. Ancak birisi bir şeyi yadsımaktaysa veya sadece daha iyi olmaya çalışması lafta kalıyorsa, değişiklikler yapmaya çalışmıyor veya yardım istemiyorsa, onları bağışlasam bile incinmelere kşı kendimi korumam gerekir. Bağışlayıcılık bana sınırlar verir; çünkü beni incitici kişiden kurtarır ve ancak o zaman ben de sorumlulukla ve akıllıca davranabilirim. Eğer onları bağışlamıyorsam, onlarla hala tahripkar bir ilişki içinde olurum. Ödenmiş bir hesap peşinde koşmayın, bırakın gitsin. Bağışlayıcı olmamak, sınırları tahrip eder. Bağışlayıcılık onları yaratır; zira ödenmemiş borçları mülkünüzün dışında tutar. Son bir şeyi hatırlayın; bağışlayıcılık, yadsıma değildir. Onu bağışlayabilmek için, karşınızdaki günahı bilmeniz gerekir. Geçmişte kalmanızı isteyen, asla gerçekleşmeyecek şeyleri bir araya toplamaya çalışan dirence dikkat edin. 
Sizi inciten birini bağışladığınızda ne yaparsınız? Neler olur? Bağışlamak ne zaman gereklidir? Bağışladıktan sonra neler olur? Bağışlamak size neler kazandırır? Bağışlamak nedir? 
Hepimiz bir hatanın neden olduğu öfke duygusunun, kişinin sadece belleği değil, aynı zamanda tüm sistemi için zehirleyici özelliği çok yüksek olan bir toksin olduğunu biliyoruz. Bu, incinmiş bireylerin yaşamları kadar, ırkların, ulusların, ailelerin ve arkadaşların da yaşamlarını zehirler. Öfke, zamanla kine dönüşür, kin intikam duygusunu besler ve intikam duygusu da insanları çıldırtır. Bu duygu kardeşi kardeşe, insanı insana düşürür. En önemlisi de, incinmiş bir insanın kendisiyle çelişkiye düşmesine ve acısıyla baş başa kalmasına neden olur. 
Size yapılan ve unutamadığınız kötülüklere karşı duyduğunuz öfkeden kurtulmanın en iyi yolunun mucizevi ve gizemli bir şekilde; bu hatayı işleyen kişiyi bağışlamak olduğunu biliyoruz. Sadece kendimizi iyileştirebileceğimiz zaman, bizi yaralayan kişiyle aramızda olanları iyileştirmek mümkündür.

Yazarın Diğer Yazıları