Ümran Öztürk

Yaşamın şifresi su, sevginin şifresi güven

Ümran Öztürk

Her tohum, her cenin yaşamına su ile başlar çünkü su yaşamın kaynağıdır. Su dünyada en çok bulunan ve en çok kullanılan madde olmakla birlikte berraklığı,  saflığı, temizleyici, arındırıcı, güzelleştirici ve tazeleyici özelliği ile hayatımızın vazgeçilmezlerinin ilk sırasında yerini almıştır, almaya da devam edecektir.

Yaşamsal kaynağımız su, evrenin sırrı, toprağın bereketi,  insanoğlunun sofrasını donatan, zürriyetini devam ettiren,  Anadolu insanının sofrasındaki ekmeğinin aşının bir bakıma olmazsa olmazıdır. Bir balıkçı için ekmeğini sudan çıkaranların ekmek teknesidir. Suyun Kullanılmayan hiçbir alanı yoktur. Demirci ustası demire su vererek sertleştirir, ayrı bir maden çelik elde eder. İnsanoğlunun en ilkel yaşamından en modern yaşamına kadar değişmeyen tek madde su olmuştur. İnsan vücudunun 60'ını-70'ini su oluşturur. Bir cenin dünyaya gelene kadar su keseciğinin içinde gelişimini tamamlar, doğum anında kese patlar ve bebek dünyaya gelir. Mucize bu olay bize suyun yapısının bir sinir sistemi gibi tüm uyarılara tepki gösterdiğini hatta bir hafızasının olduğunu da göstermez mi? Ayın çekim özelliğine bağlı suyun alçalıp yükselmesi yani med cezir anında bu doğa olayında tüm tabiat etkilenir. Bu enrejiden etkilenen Okyanuslar, denizler taşar. Bu doğa olayı okyanusların yanında kum tanesi sayılabilecek biz insanları da etkiler. Canlılarda özellikle insanlar hem Yeni Ay hem de Dolunay döneminde pek hoşa gitmeyen etkiler yaşarız; bedenen, ruhen ve zihnen.

Bizdeki bu ruhsal değişimlerin sebebini uzmanlar vücudumuzun 70'i nin su olmasından kaynaklandığını açıklarlar. Çünkü su hayattır,  yaşamın ta kendisidir. Geçtiği her yeri adeta cennete çeviren su hayat vericidir.  Denize kıyısı olan kentler ve liman şehirleri kültürel değişimin en yoğun yaşandığı yerlerdir medeniyetlerin şekillenmesinde büyük ölçüde yer alan su bize medeniyetin kaynağı olduğunu gösteriyor.

Lao Tzu der ki; Erdemli kişi yaşamını, akan su örneğinde olduğu gibi takip ederek şekillendirir. Su, ayırım yapmaksızın bütün varlıklara hayat verir,  su daima, alçak yerlerde bulunur, hiç kimse onu yüksek yerlerde aramaz. Bu sebeple, suyun yolu ruhsal fazileti yerine getirmek üzere, bir örnek teşkil etmektir.

Su; sakin akışıyla dünyada yumuşak ve teslimiyetçiliği yanında,  sert ve güçlü olan şeyleri örneğin kayaları,  aşındıracak kadar, bir gemiyi kaldıracak kadar da güçlüdür. Selleri, tusunamileri düşünürsek sudan daha güçlü bir maddenin olmadığını biliriz. "Su gibi aziz ol"  sözüyle suyun değeri vurgulanmıştır. Yaşamın şifresinin suda saklı olduğunu biliyoruz.

Güven de tıpkı su gibidir. Yaşamın şifresi nasıl su ise sevginin şifresi de güvendir. Sevginin temel taşıdır ve sevgi spontone gelişen bir duygudur. Geldiğini anlayamazsınız. Bir meltem gibi eser, bir melodi gibi usul usul fısıldar, bir anda yüreğinizde yerini almıştır. Artık iki kişilik düşünmeye başladığınızı fark edersiniz hatta kendinizi ondan daha az düşünmeye başlarsınız. Bu yoğun duygunun katlanarak arttığını çok sonra fark edersiniz. Tıpkı bir su damlasının damla damla ummana dönmesi gibidir. Tüm bu derinliği yüreğinizde hmeniz zaman ister, sabır ister, özveri ister.  Sevgi kırılgandır çabuk incinir. Ama affedici yanı vardır. Sevgi bir kez kırılmaya görsün, gelişi habersizken gidişi hırpalar, iz bırakır yüreğinizde. O serin esen meltem yerini kasırgaya, günlük güneşlik günler yerini kasvetli, fırtınalı  günlere bırakır. Artık sevgi uzaklaşmıştır, isteseniz de yerine koyamazsanız o gitmiştir kaybolmuştur.  Tıpkı sakin, yumuşak kıvrım kıvrım akan suyun yerini korkunç dalgalara bıraktığı gibi. Sevginin yüreğinizi terk etmesi de aynı derecede sarsar, giderken htirir. 

Ya güven; Güven sevgiden daha da erken gider. Güven sevgi gibi değildir o affetmeye bağışlamaya gelmez. Güven; Tüm ilişkilerin temelinde aranır. İnsanın ruhunun aynasıdır. Duruşunda bakışında ele verir kendini, yüze vurur ışığı, O şüphenin panzehiri, sevginin şifresi, kişinin karakterine attığı imzasıdır.

Tüm canlılar kendilerine ve sevdiklerine bir güven ortamı yaratmaya kalkar ve sevdiklerini koruma altına almaya çalışırlar. İnsanlardaki bu koruma duygusu; erkeklerde daha çok sahip olma güdüsü iken, kadınlarda da şefkat, anaçlık ve ait olma duygusu hâkimdir. Güven her duygudan önemlidir. Çünkü hepsini bir arada tutar. Güven duygusu giderken yerini hiçbir duyguya bırakamıyor. Aşkı, sevgiyi, saygıyı da beraberinde götürüyor.

Bu yüzden; Yeryüzündeki en gerçekçi sevgi, rağmene yaslanan sevgidir. Bu sevgi de her şeye rağmen, birçok olumsuz şartlara rağmen sevebilmektir. Rağmene yaslanan sevgi çıkarsız, koşulsuz, güçlü bir duygu ister. Zira içinde çokça güven barındırır. Güven de sevgiyi besler.

Yazarın Diğer Yazıları