Ümran Öztürk

Vangölü ve Kazdağları Çığlık Çığlığa!!!

Ümran Öztürk

Ekosistem canlı, cansız tüm varlıklar için önemli bir unsurdur. Yaşadığımız sosyal, ekonomik ve kültürel ortamların bütündür. Kapitalizmin doğa üzerindeki tahakkümünün sonucu olarak doğanın hızla tahrip edildiğine tanık oluyoruz.

Doğuda dünya mirası Van'ı değerli kılan kenti ve çevresini çekim merkezi haline getiren Van Gölü yetkililerin,  ilgisizliği, bilgisizliği ve sorumsuz insanlar yüzünden can çekişiyor.  İnsan eliyle kirlenme bu hızla devam ederse 25 yıl içinde gölün bir bataklığa dönüşeceği dile getiriliyor.

Kirliliğin en belirgin nedeninin göl çevresindeki arıtma tesislerinin çalışmaması, katı ve sıvı atıkların göle deşarj edilmesi olarak gösteriliyor. Dolayısıyla saniyede bin 800 litre kanalizasyon atığı  ile fabrika atıklarının göle bırakılması Van Gölünün kirlenmesinde en büyük rolü oynuyor.  Bu kirlilik gölün kirlenmesiyle kalmıyor çevresindeki insanların ve canlıların yaşamını da tehdit ediyor.   Göl den yararlanan insanlarda gölün kirletilmemesi için maalesef özen göstermiyor.  Kirlilik tehlikesi sürerken diğer yandan gölün bazı yerlerinde dolgu yapılarak kıyılar yağmalanıyor.  Dünya mirası, Van'ın incisi en büyük doğal değerinin korunması için Van Gölü Koruma Kanununun çıkarılması gerekir.

Kuzey Ege'nin zümrüt yeşili dağları olarak bilinen ve dünyanın en önemli oksijen deposu, eşsiz ormanları ile bölgeyi bir çekim merkezi haline getiren Kazdağları da tıpkı Van Gölü gibi çığlıklar atıyor.

Adeta cennetten bir köşe olan Kazdağları insan eliyle yok edilirken çığlıklarına bir karşılık bekliyor. Dünya üzerindeki en zehirli bileşiklerden birisi olan siyanürle altın aranması için Kazdağları'nda 200 bine yakın ağaç kesilerek doğal bitki örtüsü de yok ediliyor. Bununla birlikte yer altı ve yerüstü tatlı su kaynakları korunamadığı gibi hızla kirleniyor. İnsan sağlığına son derece zararlı olan siyanürlü havuzlarda altın ayrıştırma yöntemi temizliği ve mineral zenginliği bakımından Kazdağıları'nın en değerli varlıklarından biri olan içme suyunu da tehdit ediyor.

Maalesef Kazdağları'nda ağaçlar kesilmeye, toprak kazılmaya, sular kirletilmeye devam ediyor.

Yeşilin her tonunu görebildiğimiz, yaylaları, dereleri, şelaleleri, gölleri, tabiat parkları, denizi ve doğasıyla adeta büyüleyen Karadeniz'de ise durum çok da farklı değil. Doğasını, kültürünü ve yaşam alanlarını tehdit eden rant ve talan projelerine karşı yıllarca direndi Karadenizliler. Denizi doldurarak ekolojik sistemi bozan ve halkın denizle olan bağlantısını kesen sahil yolunu hiçbir zaman istemediler bu yola hep karşı çıktılar.

Son yıllarda Arapların akınına uğrayan Karadeniz'de Araplar kayda değer  konut, arsa ve gayrimenkul hatta  fındık bahçeleri satın alıyorlar. Bu yıl  Araplar Karadeniz'den 80 dönüm fındık bahçesi ve 115 konut edindiler. Böylelikle kendi yaşam merkezlerini oluşturmaya başladılar bile.

Güneyde baktığımızda kaçak inşaatların  yarattığı doğa tahribatının boyutları her geçen gün büyüyerek artarken, cennet koylarımız  sahillerimiz kısacası yurdun dört bir yanı rant uğruna talan ediliyor acımasızca ormanlar yok ediliyor.

"Yeşil yok oluyor, ağaçlar yok oluyor"

Bu yok oluşlara hemen hemen her gün kaynağı belirsiz orman yangınları da ekleniyor. Can kaybı yok diye haber bültenlerine konu olan orman yangınlarında ne yazık ki ormanda yaşayan canlılar, ağaçlar ve doğal bitki örtüsü canlıdan sayılmıyor. Her biri topluca telef oluyor, yeşil yok oluyor, ağaçlar yok oluyor, ırmaklar, dereler kuruyor, kuraklık baş göstererek doğanın dengesi bozuluyor. Su kaynakları kuruyor. Böyle devam ederse su savaşlarına da tanık olacağız. Çok geç kalmadan BİR ŞEY YAPMALI…

Yazarın Diğer Yazıları