Ümran Öztürk

Uçurtman Seni Anlatıyor

Ümran Öztürk

Çocukluk öykülerimizin başkahramanı uçurtmayı sevmeyen çocuk var mıdır acaba? Rengârenk kâğıtlarla kaplı, parlak simli upuzun kuyruğu olan uçurtma hangi çocuğu heyecanlandırmaz ki? Hele ki hayallerinde özgürlük, umutları dünyalara sığamayacak kadar büyük olan çocukların uçurtma uçurduğu anlar en keyifli ve en mutlu olduğu saatlerdir. Kimine göre yaşamın, kimine göre toplumun, kimine göre de ailenin bir özeti, hatta insanın ta kendisidir.

Uçurtma deyince aklıma çocukluğum, ailem, annem gelir. Annem çok zeki,  el becerisi yüksek bir kadındır. Dikiş - nakış, ufak tefek tamirat işlerini çarçabuk yapar, babama pek iş bırakmazdı. Canım babam da tam tersine el becerisi pek gelişmemiş, tez canlı, çabuk sinirlenen biriydi.

Arkadaşlarımız genellikle babalarına tamir ettirirlerdi bozulan, kırılan oyuncaklarını. Bize ise annem öğretirdi el becerisi gerektiren hemen her şeyi. Örneğin annem renkli kâğıtlarımız olmasa bile gazeteden çok güzel uçurtmalar yapardı. Bize altıgen uçurtma, kardeşlerime şeytan uçurtması… Çevremizde annemin üstüne güzel uçurtma yapan yoktu. Çünkü uçurtma yapmak, uçurtmak kadar  emek, sabır, çaba ve el becerisi ister. Yıllarca terzilik yapan annemde bunların fazlası vardı.

Altıgen uçurtma en sevdiğim uçurtmalardandır. Temelini birbirine çakılmış çıtalar teşkil eder; tıpkı aile kurmak gibi. Ancak çıtalar iyi ve sağlam çakılmalıdır. Sonra çıtalarla çakılan bu gövdeyi renkli kağıtlarla giydirmek gerekir.

Tıpkı yaşamdan aldığınız bilgileri, başarıları, kaybedişleri, vazgeçişleri tüm değerleri ailenize çocuklarınıza yüklemek gibi. 

Sıra en heyecanlısı ve uçurtmayı uçurtma yapan en önemli parçasına gelir. Bu da tabi ki uçurtmanın upuzun, gösterişli kuyruğudur. Kuyruk ne kadar uzun, ne kadar gösterişli olursa gökyüzüne o kadar fazla yükselecek, tıpkı bir balerin gibi nazlı nazlı salınacaktır, görsel bir şov sunacaktır izleyenlere. Simlerle, püsküllerle, rengarenk kağıtlarla  süslü masmavi gökyüzünde süzülüp bulutlara doğru bir rakkase gibi yükselirken herkesin gözünün onda olacağı bu uçurtmanın ipinin elinde olmasını hangi çocuk istemez?

Bu da yaşadığımız sürece öğrendiklerimiz, bilgi birikimimiz, kültürümüz, sanata olan yatkınlığımız, zevklerimiz, kırılmalarımız, dertlerimizle, hayallerimizle, bizim kendimizi yansıtmamızın bir başka şeklidir. Kısacası uçurtmanın kuyruğu sadece kişisel değil yakın çevremizin ve ailemizin de bize verdiği değerlerle başarıyı taçlandırmak, bu yaşamda verdiğin mücadelenin meyvelerini toplumla paylaşmaktır. 

Kuyruğunu gövdeye doğru ve orantılı birleştirmek kadar uçurtmanın uzun süre havada düşmeden uçarak sağlam kalması da önemlidir. Uçurtmanın iyi bir performansla dengede uçmasını sağlamak için gövdeden çıkan iplerin milimetrik ölçümünü doğru yapmak, düzgün ve sağlam bağlamak, terazisini  ve ipinin uzunluğunu iyi ayarlamak gerekir.

Bizim yaşamdaki dengemizle bire bir  gibidir uçurtmanın gövdesinden bağlanan ip. Uçurtmayı havalandırabileceğimiz uzunlukta belirlediğimiz ip;  yaşam süremizi belirlediğimiz kendimize sağladığımız koşullar, seçimlerimiz ve ilişkilerimizdir.

Güzel, gösterişli, sağlam bir uçurtma yetmiyor ağız tadıyla uçurtmak için. Güzel bir rüzgarı da yakalamanız gerekiyor.  Uçurtmayı uçuracağınız yer de önemli tabi ki. Bazen yemyeşil bir çayırlıkta uçururken, bazen dağ tepe koşarak en yükseğe çıkmanız gerekecek. Çıkarken nerelerden geçtiğinize, kime nasıl tutunduğunuza, ayağınızı nasıl bastığınıza da dikkat etmeniz gerekiyor. Zira tüm bunlar yaşamda sizin kilometre taşlarınız olacak.

 Yanınızda en az sizin kadar sabırlı, sizin kadar gayretli bir kişi daha olmalı uçurtmayı havalandırmak için. Yaşamınızdaki yol arkadaşınız gibi. O tutacak, siz koşacaksınız, belki defalarca yılmadan tekrarlamak zorunda kalacaksınız, ta ki uçurtma havalanana kadar.

Her defasında uçurtma size yaşamı deneyimlemeyi öğretecek. Rüzgara karşı direncini hesap etmeden ipini gevşettikçe daha çok yükselen uçurtmanın rüzgar karşısında zayıflayıp dengede kalamayarak yere çakılmasıyla; hırslarını kontrol etmeyi, yaşamda dengede durmayı öğretecek.  Böylelikle düştükten sonra yeniden sil baştan tekrar güçlenerek ayağa kalkmayı öğreneceksiniz. Sizi ayakta tutan en büyük unsurun emek, bilgi ve öngörü olduğunu kavrayacaksınız.  O, göklerde salındıkça özgürlüğün değerini  bir kez daha anlıyor olacaksınız. Yaşamın özetinin tam da bu olduğunu  öğreneceksiniz. Tıpkı okudukça aydınlanma gibi yükseldikçe bakış açısının  genişlemesi, bütünün görünmesi ve  kıyaslanması gibi.

Uçurtma deyip geçmeyin sakın.
Onu yapanın yaşamı algılayış şekliyle, sanat anlayışı, yaşam standartları, ekonomik gücü, teknolojiyi kullanış biçimi, analitik zeka ve tabi ki el becerisini en iyi yansıtan bir şaheser olduğunu fark edeceksiniz. .
Hayatınız bir uçurtma olsun ve bir özgürlüğe koşar gibi hep maviliklere uçun.

Yazarın Diğer Yazıları