Ümran Öztürk

Tek Yol Sevgi

Ümran Öztürk

Bu günlerde bir proje hazırlığı içindeyim. Projemi destekleyecek bilgi ve görüşlere ihtiyacım olacağından öncelikli olarak Huzur Evleri, Kadın Sığınma Evleri ve Sevgi Evlerinde yaşamak zorunda kalan insanları anlamak,  kendi gözlemlerimi de katarak bu projeyi gerçekçi bir şekilde uygulamak ve bu uygulamayı da kaleme alarak okuyucuya anlatmaktı niyetim. Öncelikli olarak Huzur evi ziyaretim oldu. Huzur Evi için projelerimizi kurum Müdürüne anlattım. Yaşlılarla konuştum, onları gözlemledim. Bir başka gün Sevgi Evlerinden birine gittim.

Gittiğim bu kurumlarda bir şekilde yaşamak zorunda kalan insanların ortak derdinin kendilerini değersiz htiklerini bunun temel kaynağının da sevgisizlik olduğunu ilk etapta net bir şekilde gördüm.

O gün projemi görüşmek üzere Sevgi Evine gittim. Sevgi Evinin bahçesinde görüşme saatimizi beklerken bir taraftan da arkadaşımla sohbet ediyorduk.  Çocuklar okuldan evlerine geliyorlardı. İçlerinde 6-7 yaşlarında bir oğlan çocuğunun bizi dikkatle izlediğini fark ettim. Yanına yaklaştım saçlarını okşadım adını sordum Burak dedi. Cebimden az önce almış olduğum fındık paketini çıkardım içinde kalan fındıkları açmasını istediğim küçücük avucuna döktüm. Bir anda ela gözleri çakmak çakmak oldu. Bu kez yanağını okşadım dönüp arkadaşımla sohbet etmeye devam ettim. Bir an telefonuma gelen mesaj sesiyle konuşmama ara verdiğimde o sevimli çocuğun ceketimin eteğini tuttuğunu fark ettim. Gülümseyerek yüzüne baktığımda bakışlarında derin kederli bir yalvarış vardı.  Bir an bakışlarım bakışlarında kilitlendi. Az ileride bulunan banka iliştim yanımdan ayrılmayan Burak'a yanıma oturmasını istedim. Sevgi yoksunu bu çocuk tıpkı bir kedi gibi yanıma sokuluyordu. Belli ki akran zorbalığına maruz kalmıştı.  Kaşından akan kanın alnının üzerinde hala kurumuş bir şekilde duruyor olması içimi sızlattı.  Çantamdan çıkardığım ıslak mendille yarasını silmek istediğimde teslim olmaya hazır gönüllü savaş esiri gibiydi. O sevgiye aç çocuklardan sadece bir tanesiydi. Biraz sonra kapıda beliren görevlinin çağırması üzerine iliştiği banktan usulca indi. Binaya doğru arkasına baka baka yürüdü benim el sallamamla koşarak yanıma gelip bacaklarıma sarıldı. Boğazıma bir yumruk oturmuştu ona verebileceğim bir armağan yoktu yanımda. Çantamdan çıkardığım bir paket ıslak mendili kendisine verdim " ben gelene kadar bunu sakla"  dedim. Gözleri ışıl ışıl oldu peki dercesine başını salladı.  Sarıldım yanaklarından öptüm bu kez koşa koşa binadan içeri girdi gözden kayboldu. O gün Burak hafızama kazındı.

Sevginin açamayacağı kapı, iyileştiremeyeceği yara yok derler ya işte bu söz çok doğru bir söz.  Hangi yaşta olursak olalım her zaman sevgiye muhtacız. Sevgisiz başarı, sevgisiz dostluk, sevgisiz başlangıç kuramayız.  Çünkü hamuru sevgiyle yoğrulan, şefkatle saran sarmalayan bir insan en iyi bildiği şeyi,  yani sevgiyi öğretecektir çevresindekilere. 

Sevgiyi içinde barındıran vicdan her ne yaşanırsa yaşansın kendisine dokunan en kötü olaylardan bile hafif sıyrıklarla çıkar. Zira insanı değerli yapan, insan yapan içinde çoğalttığı sevgidir. Bunun mayasını da en yakın çevresinden aileden ebeveynlerden alır.

Sevginin ilk tohumları anne karnında atılır. Sağlıklı ebeveynlerle yaşayan çocuk sevgiyle büyür. Ya anne ve baba sıcaklığını tatmayan hiçbir aile ortamında büyümeden ömürlerinin en taze çağını soğuk demir ranzalarda, koğuş anlamındaki yaşam alanlarında gri binalarda geçiren çocuklar… Onlar sevgisizlik ikliminden geçerken onları bilerek yalnızlığa terk eden anne ve babalar eminim onlarda sevgisizliğin kurbanı olmuşlardır. Bir yuva sıcaklığından uzak sorumsuz ebeveynlerin yetiştirdiği dünün çocukları bugünün anneleri babalarıdır.

Sevginin iyileştirici gücüne inanıyorsanız bir çocuğa fiziksel dünyanın çok ötesinde bir eylem olan sarılmanın, başını okşamanın sevgiyle dokunmanın ne kadar muhteşem bir duygu yaratacağını da bilirsiniz. O halde zamanınız yettiğince Sevgi Evleri'ni ziyaret edin. Bu ziyaretlerinizde çocuklara gerçekleştiremeyeceğiniz hiç bir vaade bulunmayınız. Zira söz verip tutmadığınızda onları çok daha kırar, öz güvenlerini yitirmelerine sebep olursunuz.

Sevgisiz büyüyen çocuk dış dünyaya algılarını kapatır, insanlarla iletişim kurmakta zorlanır. Özgüveni olmaz, A sosyal yaşamayı tercih eder. Sevgisiz aile ortamında yaşayan ve şiddetin daha fazla yaşandığı ortamlarda yaşayan çocuk sık sık akran zorbalığına başvurur.  Bu tip çocuklar kavganın içine doğmuş sevgisiz, kırılgan çocuklardır.

Sevgisiz büyüyen çocuk öfkeyle, kinle, kıskançlıkla, güvensizlikle kol kola yürür. Kendisi bir aile kurduğunda güvensizliği, kindarlığı, kıskançlığı ve paylaşımsızlığı çocuğuna öğretecektir. Sevmenin bir sanat olduğunu hiçbir zaman bilmeyecektir. Önce ailede sonra da toplumda sağlıksız ilişkiler kurarak sevgisizliğini güvensizliğini çevresine yayacaktır. Sevgiden yalıtılmış bir insanda acıma duygusu merhamet şefkat yoktur. Sevgiyi bilmeyen bir insan adil olamazken sevgisiz bir toplum da adaletli olamaz. Mutlu ve sağlıklı olmanın tek yolu sevgidir.

Yazarın Diğer Yazıları