Ümran Öztürk

Tarihi Çarşılar ve Sahaflar

Ümran Öztürk

Tarihi çarşılar en çok ilham aldığım yerlerdir.  Kentin hafızası sayılan tarihi çarşıların özellikle de dur durak bilmeyen tüketim çılgınlığının tavan yaptığı AVM’lere, çok katlı yapılara yer açma hevesi ile en fazla mağdur edilen hatta kurban edilen yerlerdir. “Bilinmeyen bir sebepten” diye başlayan haberlerde bir gecede kül olmuş tarihi çarşıların yok oluşunu üzülerek izlediğimiz de olmuştur.  Duyarlı belediyelerin tarihi çarşıları yeniden restorasyon çalışmalarıyla ayağa kaldırdıklarına sevinirken, tarihi dokuya uymayan itici yapıları görünce de üzülüyoruz.

Oysa tarihi çarşıların ruhları vardır maneviyatları yüksektir onlar AVM’lerin soğuk yüzüne hiç benzemezler.  O çarşının sakinliğini, kalitesini, ruhunu, sıcaklığını, samimiyetini her ürünün en ince ayrıntısına kadar anlatıcısını, hikâyesini hangi AVM de bulabilirsiniz? Aklınızdan geçen her şeye ulaşabileceğiniz Kapalı Çarşı,  keskin rahiyasıyla,  taptaze baharatların bulunduğu tarihi Mısır Çarşısı, ya sahaflar!

Eğer kitap aşığı biriyseniz sahaflar çarşısı sizin için mükemmel bir yer. Sahaflar çarşısına adım attığınız andan itibaren zamanda yolculuk eder farklı bir boyuta geçersiniz. Elinizde tuttuğunuz o kitap belki size karmaşık bulduğunuz yaşamın kapılarını aralayacak. Belki de daha önce o kitabı eline alan, bilmediğiniz insanların anılarına dokunduğunuz, kokusunu duyduğunuz, altı çizili sayfalarda bulursunuz geçmişin sırrını.  Bir bakıma tarihe pencere açtığınız yerlerdir Sahaflar Çarşısı.  Hepsi de kentlerin hafızasını, kentin kimliğini oluşturan dededen toruna süre gelen, geçmişten geleceğe dimdik ayakta durmaya çalışan, ticari mekânlardır. Hepsinin kendine has bir kokusu bir dokusu var. Geçmiş zamanın kokusu yani tarihin, ilmin kokusu, gizemin kokusu ellerinizdedir artık.

Arapça bir kelime olan sahife kelimesi değişerek bir meslek adı olan sahaf kelimesine dönüşmüştür. Sahaflar; sayfaları birleştirerek yazan ve ciltleyerek ortaya kitap çıkaran kişilerdir. Sahaflık sırasıyla çıraklık, kalfalık ve ustalıkla oluşan bir meslektir. Her sahaf bir kitapçıda çırak olarak başlar mesleğe 15 yıl sürer bu yetişme dönemi. Bu dönem sonunda sahaf adayına peştamal bağlanır ve kalfalık dönemi başlar.  Ardından 10 yıllık bir süre kalfalık yapar bu süre zarfında elindeki kültürü geçmişle gelecek arasında bir köprü olarak kullanmaya çalışır. Ustalık çok da kolay değildir mesuliyet ister.

Bir sahaf adayı yetişme döneminde İngilizce, Fransızca, Almanca Yunanca, Farsça, Arapça ve Latin harflerinin yanı sıra, kâğıdı iyi tanıması,  lazımdır. Gerçek sahaflar ellerine aldıkları kitapların içeriğini görsellerin anlamlarını ve neye ait olduklarını çözebilmeleri gerekiyor Elini kâğıda sürdüğünde onun hangi döneme ait olduğunu bilmeli,  eline aldığı kitabın tamamını bilmese de en azından harflerinden muhtevasını bilmek zorundadır.

Sahaflar kitaplara bir taşıyıcı gözüyle bakarlar.  Onlara göre kitaplar bilgi taşırken etrafa ışık, ilim, aydınlık saçar.

Bundan dolayıdır ki kitap sahafların hayatının büyük bir kısmını kaplar. Onlar bilgiye hep açtır bundan dolayı sahaf dükkânlarını bir ticarethane değil sanat icra edilen yerler olarak görmek lazım.

Gerçek sahaflar her ikinci el kitap alım satımı yapan kitapçıları sahaf olarak betimlemezler. Sahafları ikinci el kitapların satıldığı bir alan olarak düşünmek çok yanlış olur. Ama maalesef halk arasında böyle yanlış bir algı vardır.

Kütüphanelerde dahi olmayan kitapların çoğu zaman bulunduğu yerlerdir sahaflar. Edebiyatçıların, tarihçilerin, akademisyenlerin, profesörlerin geçtiği yerlerdir sahaflar. İçine kitap kokusunu çekmeyen, buraların havasını solumayan akademisyen bilim adamı yok gibidir.

Kitaplar içlerindeki yazılardan resimlerden çok anıları ve zamanı barındırır. Elinizdeki kitap size zaman tünelinde adeta yolculuk yapıyormuş hissini verir. Elinize aldığınız bir kitap sizi ortaçağ Fransa’sına,  Rönesans devrine, götürürken diğer bir kitapla; 70’li 80’li yılların Türkiye’sine, bir diğeri ile hayatınızda hiç gitmediğiniz bir ülkeye, en güzel sözlerin bezendiği şiirlere gidersiniz.  Aynı anda hem okur hem dinleyici hem izleyici oluyorsunuz. Eski fotoğraflar, film afişleri, anı defterleri, pul koleksiyonları, minyatür eserlerle adeta ayrı bir dünyada yolculuk yaparsınız.

Günümüzde internetten bilgiye daha kolay ulaşılması kitapçılara olan ihtiyacı azaltmış olsa da asıl bilgi yine bu kitaplarda saklıdır. Hemen hemen tüm duyularınızla bunu hissedersiniz.

Sahafların en büyük sıkıntısı elindeki kitabın değerini bilemeyen okuyucu ve satıcının olmasıdır. Günümüzde varlığını ekonomik olarak zor devam ettiren sahaflar kitabın en büyük düşmanının su ateş olduğunu söyledikten hemen sonra bir de kadınlar diye eklemişti izlediğim programda.   Bunu da şöyle açıklıyordu. En çok beylerin hanımlarından dolayı kitap almaktan çekindiklerini, bir adam öldüğünde de karısının ilk işi o kitapları elden çıkarmak için kendilerine geldiklerini üzülerek söylüyordu.

Önceleri sahaflar; kitaplar üzerine söyleşilerin yapıldığı, yazarların uğrak yeri, öğrenmeye aç akademisyenlerin buluştuğu bir mekân iken şimdi sahaflıkla ilgisi olmayan kitapların hatta ürünlerin satıldığı dükkânlar haline gelmiş olması ne kadar üzücü.

Bu da bize bugün sahaflar çarşısında gerçek anlamıyla sahaf kalmadığını gösteriyor.   İçi boş tabelalardan ibaret olan sahaflık kurumu bugün kitaba ilginin azalmasından ötürü büyük yara almış. Bundan dolayı çoğu günümüzde kırtasiye çarşısına dönüşen sahaf dükkânları okul kitapları sınava hazırlık ve ikinci el kitap satarak ayakta kalma gayreti içerisine girmiş. Gerçek sahaflık ruhunu kaybederek var olma mücadelesi vermeye çalışan ticarethanelere dönüşmüş.  Bütün bunlara rağmen günümüzde hayatını kitaplarına adamış,  elindeki kitaplara değer biçemeyen sahaflar da yok değil. Elinize aldığınız her kitap zamanda yolculuk hissi verirken siz;  dünyanın tarihi hafızasının sahaflarda gizli olduğunu bilirsiniz artık.

Yazarın Diğer Yazıları