Ümran Öztürk

Sesime ses olan Vansesi Gazetesi

Ümran Öztürk

Rakamlarla aram hiç iyi olmadı ama harfleri hep çok sevdim. Kelimeleri bir araya getirip cümleler türetmek en sevdiğim en haz aldığım bir duygudur. Devrik cümlelerle şiirler yazmanın yanı sıra beni mutlu eden, ayaklarımı yerden kesen ya da sarsan olayları cümlelere dökmek ayrı bir keyif benim için.

Heyecanımı mısralara dökmeyi, duygularımı kelimelerle savurmayı hep sevdim.

2003 yılında Susurluk Beşeylül Gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya başladım. Yazılarımın yanı sıra aynı zamanda şiirlerime de  yer veren benim çekirdek küçük ailemdir Beşeylül Gazetesi.

Beni daha çok yazmaya teşvik eden ise memleketimin sesi, coğrafyamın nefesi, doğunun incisi Van’ın bu gün 83 yaşında olan yani 83 yıllık bir geçmişe sahip Vansesi Gazetesidir. Güçlü kalemlerinin de yer aldığı bu gazetede yazmaya başlamam tamamen tesadüf sonucu oldu. Beşeylül Gazetesinde ki bir köşe yazımı paylaşmam, Vansesi Gazetesinin güçlü kalemi aynı zamanda yazı işleri Müdürü Sn. İkram Kali’nin yazımı okuması ve benim için bir köşe ayırarak gazetede yazma teklifi üzerine Vansesi Gazetesiyle yol arkadaşlığımız 2016 da başladı.

Bana dostluk sunan Vansesi Gazetesi sayesinde 2 Nisan ruhunu yaşadım, hemşerilik dayanışmasını defalarca tattım. . Vansesi Gazetesi sayesinde Van’da olup biten her şeyi takip etme şansını yakaladım.

Vansesi gazetesinde yazmam okur kitlemi genişletmeme neden oldu.  Yine gazetem okurlarımla güzel dostlukların kurulmasına sebep oldu. Yıllar sonra birkaç günlüğüne de olsa Van’ı ziyaret etmeme sebep oldu.

Çocukluğumun geçtiği caddelerde dolaştım, pınarlarından su içtim. Kahvaltı salonlarında otlu peynirini, çöreğini, murtuğasını demli bir çay eşliğinde hiç bir karşılığı olmayan sevgisini tattım. Van’lı olmanın ruhunu içimde htim.

Bunu yaşarken de Van’daki olumsuzlukları da yüreğim titreyerek izledim, izlenimlerimi de köşemde yazarken karşılaştırma yapmayı da ihmal etmedim.

 İğdeler eskisi gibi kokmuyor dedim. Eski samimiyeti, eski dostluklara özlem duyduğum kadar Van’ın çarpık kentleşmesine, orantısız göç aldığına, tarihi dokusunun bozulduğuna tanık oldum. Geleneksellikten uzaklaşmış ama çağdaşlaşmayı da yakalayamamış bir kent haline geldiğini gördüm.

Hızla kirlenen, yağmalanan, acımasızca katledilen, gölün beton ve molozlarla doldurulduğuna,  şahit oldum. Van kalesi ve çevresinin hayvan otlatma yerine dönüştüğünü üzülerek ve hayretle izledim.

Van'ın insan kaçakçılığı merkezine dönüştüğünü gördüm. İnsan kaçakçılığını ticari kazanç haline getiren karanlık kişilerin Van gölünü toplu mezar haline getirdiklerini herkes gibi ben de şaşkınlıkla içim kan ağlayarak izledim. Ulusal basın da televizyon  kanallarında bu konunun konuşulmadığını tartışılmadığını üzülerek gördüm.

Atanmışların ve seçilmişlerin çalışma heyecanının olmadığını gördüm.

Birkaç kişi haricinde, Vanlının Van’a sahip çıkmadığını üzülerek gördüm.

Yeşilin korunamadığına, bahçeli evlerin yok olup gittiğini yerlerine ruhsuz betonlarla çok katlı binaları görünce çocukluğuma özlem duyarak anımsadım.

Kirlilikten çığlık atan Van Golünün can çekişmesini seyredenlere inat çözüm bulmaya çalışan başta gazetem Vansesi’nin ve yerel basının çabasını takdir ettim. Yüreklerini ortaya koyarak Van için çırpınan herkese selam yolluyorum binlerce kilometre öteden.

Bu gözlemlerimden sonra bir kenti idare etmek için gerekli kültürel donanıma sahip olunması gerektiğinin bir kez daha altını çizdim yazılarımda. Tüm bunları 83 yıllık geçmişe sahip olan Vansesi Gazetesinde dört yıldır yazıyorum, kalemimi elimden bırakmadan yazmaya da devam edeceğim.

Tüm çalışanlarına selam yollarken kaleminiz kavi olsun sevgili kalemdaşlarım diyorum.

Sesime ses olan Vansesi Gazetesi’nin 100. Yılını kutlama dileklerimle nice yıllara.  

Yazarın Diğer Yazıları