Ümran Öztürk

Renklerin suyla dansı

Ümran Öztürk

Geleneksel sanatlarımızdan olan ebru’ya karşı son yıllarda yoğun bir ilginin arttığı bilinmektedir. Birçok inceliği bünyesinde barındıran bu uğraşa “sır sanatı” da denmektedir. Çünkü tekneden kağıda geçecek desenin nasıl çıkacağını kimse bilemediği gibi, zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru desenlerinin kesinlikle tekrarı yoktur.

Ebru sanatçısı teknedeki yoğunlaştırılmış su üzerine döktüğü boyaya fırçası ile ince ve kıvrak desenler vererek geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanatı icra eder. 

 Sanatın en incesi en can alıcısı o ufak, yumuşak dokunuşlarla su ile boyanın iç içe geçmesi, sanatçının marifetli eli ile boyanın fırça yardımı ile su üzerindeki ahenkli dansıdır.

Ebru yapımında kullanılan kitreli su geven otunun özsuyundan elde edilir. Kıvamı arttırılan bu suyun içine öd katılarak teknede işlem yapılacak su elde edilir.  Su yüzeyine erimeyen boyaların serpilmesi ve meydana gelen desenin kağıda aktarılması ile ebru oluşur.

Teknede yer etmeye çalışan boyalardan ödü çok olan boya teknede kendine daha fazla yer alırken, ödü az olan boya teknede sıkışıp, küçülür. Ödü fazla olan boya tıpkı yaşamda güçlü insanların kendine yer etmesi gibi fazla yer kaplıyor.  Böylelikle ebruya renk olarak daha fazla sahip oluyor,  daha öne çıkıyor.

Teknede görsel olarak belli bir güzelliği yakaladığınızda durmanız gerekiyor yoksa güzel olan şeyi de daha fazlasını isteyerek bozabiliyorsunuz. Ebru yapımı hayatla bir bakıma örtüşüyor bu sanat bize hayatın sırrını fısıldıyor aslında. Sahip olmanın, sevmenin ve yaşamdaki her şeyin kararında yapılmasını özetliyor adeta. Ödü az olan boyayı kağıda geçirdiğinizde kağıda tutunamayarak akması da hayata tutunamayan insanları anlatıyor bize.

Ebrunun felsefesini usta sanatçılar gökyüzünde ve yeryüzünde ne varsa hepsinin tekneye yansıması olarak ifade ediyorlar. Gökyüzüne baktığınız zaman; gün doğumu, gün batımı, bulutlar, yıldızların ışıldaması kısacası gökyüzündeki hareketler ile yer yüzündeki bitki kesitinin, çiçeklerin, buzul kesitinin, su damlasının da ebru teknesinde yer aldığını söylemektedirler.

Her insanın yapısında bir cevher var bu cevher ebruyla mücevhere dönüşüyor ve renk cümbüşüyle dünyamızı değiştiriyor.  Renklerin farkına vardığımız gibi, renklerin suyla dansına da şahit oluyoruz ebru sanatında. Sanatçı, su üzerindeki boyanın zarif dokunuşlarla renkten renge geçişlerini zamanın ve mekanın ritmini iz düşümlerle bize sunuyor.

Renklerin su ile dansı karşımıza harika resimler çıkartıyor. Ebru bugün sahip çıkmamız gereken en önemli sanatlarımızdandır. Geleneksel bir sanat olan ebru asla demode olmamıştır. Her zaman günün şartlarına göre yeni yeni modern figürler, desenler denenerek yaşamımızın hemen her alanına girmiştir.

Gönülden suya akan sanat olan ebru; tarihsel gelişimini, modernize ederek kağıt dışında, tekstilde kullanılan kumaşlara, seramik’e, objelere aktaran böylelikle kültürel mirasımızı değişik ürünlerle ve objelerle günümüze taşıyan,  su üzerinde boyanın yarattığı muhteşem dansı bizlerin beğenisine sunan bir sanattır. Bu sanatı yapan, öğreten ve yayan sanatçılar kültür elçilerimizdir.

Çünkü ebru kültürdür, sanattır, tarihi mirastır. Günümüz sanatçıları ebru sanatına modern bir bakış açısı getirerek modern resimle ebru sanatını birleştirmişlerdir.

Atkuyruğu kılından yapılmış ebru fırçaları ustasının elinde boyaya dalar ve teknedeki kitreli suyla renklerin dansı başlar.  Bir sevgi bir gönül işi olan boyalar suda renklerle oynaşır, kağıda geçtiğinde de sonsuzlaşır. Desenlerin bir kereye mahsus olmasından dolayı bulutlara benzetilmiştir. Bulutlarda da aynı görüntüyü ikinci kez asla göremezsiniz. Her desen bir defaya mahsustur.

Zarif dokunuşların sanatı EBRU yaşamımıza nasıl girdi?

Türk Ebru Sanatı; önce Orta Asya’da görülmüş, Hindistan’a gelmiş oradan İran’a ardından Türkiye ye gelmiştir. Tarihi tespit edilmiş en eski ebru 1447 yılına ait olup, Topkapı Sarayı’nda bulunmaktadır. Osmanlı döneminde bir çok ebruzen yetişmiştir. Bu dönemde ebrulu kağıtlar devlet belgeleri ve resmi yazışmalarda zemin olarak kullanılmıştır. Buradaki başlıca amaç estetik değerlerin yanı sıra tahrifat girişimini engellemektir

Ebru Sanatı ile ilgili yazılmış ilk eser,  1608 tarihli Tertib-i Risale-i Ebri adını taşır. Bu ese ebru yapımından ve ebru sanatçılığından bahseder.

Ebru sabır eğitimidir renklere can vermek ne basit ne kolaydır. Ebru bir disiplin, bir sanattır.

Ruhani bir yanı vardır renk cümbüşüyle dünyamızı kuşatır bize manevi bir haz verir. Büyülü dokunuşlarla her damla bir çiçek, her çizgi bir gizdir ebruda. Batıda ebru “Türk Kağıdı” ya da “mermer kağıt” olarak adlandırılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları