Ümran Öztürk

PENCERELER, KAPILAR VE KÖPRÜLER

Ümran Öztürk

İçerden dışarıya bakarken dış dünyayı algılamasını kolaylaştıran,içten dışa bakmak için tasarlanmış nesnelerdir pencereler.

Dışarıdan bakan için de  mekanda bulunması gereken , dış dünyayla olan bağlantımızı sağlamasından dolayı  ona bir gereklilik bir içerik sağlar.

Mekan  pencere ile bir içerik sağlarken , pencerede  mekanla  bir anlam kazanır.
Pencerenin amacı, içeriği ve nesnelliği;  onun mekanla ilişkisi sayesinde belirlenir.

Her pencere, ardındaki dünyayı ele vermeye hazır bir potansiyel halindedir. Pencere yabancının hayal gücü ve yaratıcı yeteneğini genişletir. Dışarıdan bir pencereye baktığınızda o mekan hakkında bir çok bilgi, edinebilirsiniz. Örneğin bu mekan bir ev ise penceredeki perdeden, o evin tarzını, o mekanda yaşayan insanların az çok gelir düzeyini ,yaşam kalitelerini tahmin edebileceğiniz gibi, günlük yaşamlarında ne kadar düzenli olup olmadıklarının ip uçlarını size verir.

Demir süslemeli çiçekler sarkan pencereler, masalsı şehrin cumbalı pencereleri yok artık.

Pencere sadece duvara açılan bir delik değil, sizin dış dünyayla iletişiminizi sağladığınız gibi dış dünyanın da sizin hakkınızda bilgi edinmesine olanak tanımış olduğunuz bir nesnedir.  Yani pencere sadece optik bir yol değil, çoğu zaman bir bakış tarzıdır.

KAPILAR

İnsan sınırları olmayan  özgürlüğe ulaşma yollarını arayan bir varlıktır.

İnsanoğlunun hayatındaki kapılar bir anlamda sınırları koruyan, onu dış dünyayla  izole eden bir nesnedir.  Kapı, insanların alanı ile onun dışında kalmış olan her şey arasında bir bağ oluşturur. İç ile dış arasındaki ayrımda insan  kendi eliyle  birleştirici ve ayırıcıdır.

Kapı içerde olana bir güven bir rahatlık verir yani güçlü bir izolasyon hissi sağlar .

Kapı hem birlikteliği ,birliği bünyesinde barındırırken  hem de bölünmeyi, dışarıda kalmayı vurgular. Kapının açılması özgürlüğe adım atmak iken kapının üzerinizden kapanması özgürlüğünüzün üzerine ipotek konması, ket vurulmasıdır.

Her tür kapının muhteviyatı kendine göre önemlidir. Mahremiyet evin kapısından başlar. Evin içinde daha da artarak devam eder. Aile fertlerinin yatak odaları gibi.

Şimdi sokak kapıları, apartman kapıları; tarzıyla, evin havasına bir renk katarken, yapı ve kullanılan malzemesiyle de  çevresiyle bir bütünlük oluşturmaktadır.

Oysa nerde o eski ahşap kapılar. Boyaları güneşten solmuş, kullanımdan dolayı yıpranmış,sıyrılmış üzerinde tokmağı, iki kocaman halkası olan,  halkalarından geçirilen zincirle bağlanıp üzerine kocaman  kilit vurulan arkadan sürgülü  iki kanatlı kapılar. O ahşabın sıcaklığını htiğimiz, ruhu olan türden mavi,sarı,yeşil boyalı kapılar…

İki kanadı birden açıldığında  geleni sıcacık kucaklar gibi içeri davet eden o kapılar yerini şimdi soğuk çelik, demir kapılara ve bunları da koruyan demir parmaklıklara bıraktılar.

Hatta üzerinde 2 den fazla kilidi olan ruhsuz kapılar yaşantımıza girdiklerinden bu yana daha da güvensiz hisseder olduk kendimizi.  

Kilitlere sürgülere o kadar alıştık ki dışarıdan gelecek tehlikelere karşı kilitsiz kapılar bizi rahatsız ederken, bazen de açmamak üzere kapatıp arkasına sürgüler sürdüğümüz yürek kapılarımızda vardır korunaklı bölgemizdir o bizim.

Her çevirdiğimiz anahtar, her kapı arkasına sürdüğümüz sürgü bizi içeriye hapseden özgürlüğümüzden koparan adeta ruhumuza da sürülen sürgü gibidir.

KÖPRÜLER

 köprüler, kente kimlik kazandıran önemli kent imgelerinden biridir. 

köprü, mekânsal olarak birbirinden farklı, birbirinde kopuk olan parçaları birbirine bağlayan bir geçiş mekanı olmakla birlikte sadece birbirinden uzakta olan iki parçayı değil , iki insanı hatta farklı kutupları iki ayrı yakayı buluşturan birleştiren , kaynaştıran bir nesnedir.

Köprüler bana her zaman bir olumluluk duygusu vermiştir. Tüm zamanları belki de bünyesinde barındıran zaman tüneli gibidir. Bir köprünün altından akan nehir gelecek , geniş,şimdiki ve geçmiş zamanı ifade eder. Üzerinde bulunduğumuz köprü altımızdan akan suyun şimdiki zamanı iken, köprünün bittiği sınır geçmiş zamanın ifadesidir.
Kapılar ve köprüler bir yaşam sürecini anlatırken pencere ise ; yaşama bakışımız, dünyayı algılayışımız ,ideallerimiz,yaşamı kucaklayışımızdır. Kapılar ve köprüler dünyaya gelişimiz, bebekliğimiz, gençliğimiz, yaşlılığımız ve ölümümüzü simgeler

Göz bizim penceremiz, ruh ise tüm evreni o pencereden seyredendir. Böylece bu evrende varoluşumuzla pencere, kapı ve köprü üçlemesini oluştururuz.

Bir kapıdan girip –çıkmak gibi  ,bir köprünün altından akıp belki bereketli topraklara can vermek, ya da denizlere, okyanuslara karışıp ummanda bir damla olmak gibi. Biz varoluşumuzla pencere, kapı ve köprü misaliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları