Ümran Öztürk

Özgür bir ruh kendi güneşiyle ısınır

Ümran Öztürk

Mutluluk nedir diye düşündüğümde hep aklıma özlem sonu kavuşma gelir. Oysa mutluluk yolun sonuna varacağınız nokta değil de o noktaya varmak için harcadığınız zaman, harcadığınız emek, fedakarlık, biraz acı ve olağanüstü yılmadan bıkmadan kurduğunuz hayaldir.

Nietzsche;  mutluluğun kıvılcım gibi anlık bir şey olduğunu hatırlatır ve bu anları durmadan yaşamaya çalışarak uzun ve zorlu hayat yolunda ilerlememizi mümkün kılan ufak mutlulukları da kaybettiğimizi söyler.

Her ne kadar mutluluğu kalıcı olmayan uçucu bir his, tıpkı ilk dokunuşundan belli bir zaman sonra etkisini kaybeden uçucu bir esans gibi görsek de yine de peşinden koşmaktan yorulmadığımız ve sürekli sahip olmak istediğimiz bir duygudur.

"Aslında çok küçük şeyler bile kendimi mutlu hmeme yetiyordu. Ama bütün mesele, bu küçük şeyleri şu dünyanın içinden bulup çıkarmaktı." der Charles Bukowski  mutluluk için. 

Belki de mutluluk bir akordeonun hüzünlü  tınısında, hayallere dalıp çok uzaklara gittiğin andır.

Mutluluk küçük şeylerin içinde ise, bir kemanın inleyen namesinin yüreğinin zulasında yerini bulması mutluluk olamaz mı? 

Ya da bir sokak çalgıcısının mendiline bırakılan küçük harçlıklar, veya bir kitabın kokusunu içine çekerek büyük bir iştahla o sayfaları koklamak mutluluk olamaz mı?

Bir çocuğun gözünde bir martının denize pike yaparak simidi havada kapması mutlulukken, kimine göre iki yüreğin yıllar sonra kavuşması mutluluk değimlidir?

Bir tohumun çatlaması, bir çiçeğin açması,  bir bebeğin gülümsemesi, bir merhaba da Bukowski'nin tarifine göre mutluluk değil midir?

Mevlana ise  "Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil." Demiştir.

O zaman mutluluğu sonuç olarak değil de süreç içinde yaşadığımız sevinçlere yormamız gerekmez mi?

Yani mutluluk; özleme, özlediğin şeye ulaşma ihtimalinin bizde yarattığı sevincin kaynağı değil midir?

Özlemlerimiz ise  günümüz dünyasında her gün biraz daha fazla yaklaştığımız  umutsuzluğun, tükenmişliğin ve kirlenmişliğin içine düşmemek için direnen bizi kökümüze sıkıca bağlayan sarıp sarmalayan gövdemizdir.

Özlemde ise aralarında nedensellik ilişkisi bulunan, iki ayrı eylem olan özlemek ve sevmekle ilintilidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Bazen özlem yakıcıdır, yaralayıcıdır, kavurucudur hatta acıtıcıdır. Sevmek özlemin yakıcı dozunu arttıran derin duygudur. Bu duygu büyüdükçe derinleşir, derinleştikçe genişler. İçinde bir çok duyguyu barındırır bu yüzden  çoğu zaman ona ulaşmak için bir çok duygudan geçeriz. Yüreğimizde filiz sürmesi için bizi biz yapan yaşamın temeli sevgiyi öne alırız yaşamımızda.

Hiçbir şey, sevgi kadar dönüştürücü değildir diyen Osho;  " Neyi seversen o olursun  sevgi simyadır. Asla yanlış bir şeyi sevme çünkü o, seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni yükseltecek, yüksek seviyelere çıkaracak şeyi sev. Kendinin ötesindeki bir şeyi sev." demiştir. 

Sevgi ruhumuzu, benliğimizi muazzam bir saadetle doldurur ve yönümüzü bulmaya yardım eder. Ego, kibir ne kadar esaretse,  bize yön veren sevginin mayası da özgürlüktür.

Özgür bir ruha ulaşmanın yolu gerekli olgunluğa ve bütünlüğe erişebilmekten geçer.

Özgür bir ruh kendi güneşiyle ısınır. Kendisinin efendisi olur, kendi sesinin gücünü ele geçirmiş, verdiği her kararı kendi içinde sonuna dek evetlemiş ya da hayırlamıştır.

Sadece özgür bir akıl sevginin ne olduğunu bilebilir.

Sadece özgür bir ruh huzurun ne olduğunu bilebilir.

Sadece özgür bir insan kendi dünyasını bilebilir.

Jiddu Krishnamurti de sevginin, huzurun ve kendi dünyasını bilmenin  özgürlükle ilintili olduğuna işaret etmiştir.

Mutluluğu imkansız kılan ise TDK nın yapmış olduğu ilginç tanımıdır. Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu olarak tanımlayan TDK ya göre mutluluk imkansızdır. Hangi özleme sürekli ve eksiksiz ulaşabiliriz ki? 

Yaşam konulduğu kabın şeklini alan tek akışkansa, o halde onu şekillendirmek bizim elimizdedir. Bizi ardından koşturan çoğu zaman ona ulaşmak için bir çok duygudan geçtiğimiz  mutluluk; sevgi ve şefkatle mayalayarak ,özlemle, aşkla sarılarak, sabır ve umutla yol alarak ulaşabileceğimiz sevgi yumağıdır.

Sevgi dolu insan muazzam zekidir ve bu zekası sezgilerinden gelir. Sevgisi taşmıştır ve paylaşmak ister. Sevgi sadece anlayış ve farkındalıkla mümkündür. O aşk gibi değildir hükmetme, sahiplenme, korkudan arınmıştır. Onu içselleştirdiğinde artık çiçek açarak hoş koku yayar. Sevgi olgunlaşmış aşktır.

Yazarın Diğer Yazıları