Ümran Öztürk

Medeniyetin Mührü 'Çeşmeler'

Ümran Öztürk

Su, canlının olduğu her yerde yaşamın ta kendisidir. Osmanlı mimarisinde bile çeşmeler büyük bir yer tutmuştur. Bundan dolayı Osmanlı medeniyetine su medeniyeti de denmiştir.  Her köşede her sokakta bulunan çeşmeler sadece temel ihtiyaç gibi görülmemiş, maddi ve manevi temizlik sembolü olarak da görülmüştür. Su sesindeki dinginliğin ruhu iyileştirici etkisinin yanı sıra bir de azizlik sıfatı verilmiştir. “Su kadar aziz ol.” deyimi suya verilen bir değeri anlatır bize.   

Çeşmeler öncelikle günlük su kullanımını karşılamak üzere hazırlanmış yapılardır. Kültürümüzde çeşmelerin yeri ayrı bir anlam taşır. Bir temizlenme, arınma yeridir.  Çeşmeler bir şehrin iklimini yumuşatan,  insanlarını birbirine yakınlaştıran, kaynaştıran , sohbet alanları açan herkesin ortak kullandığı mekanlardır.  Önce insanlar bir kentin gelişmesi, ihtiyaca cevap verecek düzeye gelmesi için çalışırlar. Mimarisiyle, ibadethaneleri, yolları, hamamları, çeşmeleri, parkları, bahçeleri meydanlarıyla  kente kimlik kazandırırlar.  Sonra kent içinde yaşadığı insanlara kimlik kazandırmaya başlar. Kent onların kimliği olur. Bundan dolayıdır ki kente dokunurken kentin ruhuna, hafızasına zarar vermeden tartıp biçerek, ne yaptığını bilerek halkın görüşüne de başvurarak yapılmalıdır.

 Tüm bu yapılarda kentin hem geçmişi hem geleceği saklıdır. Çeşmeler de kentin en çok ihtiyaç duyulan yapılarından biridir.

Gidip gezdiğimiz bir çok yerleşim yerinde  kentin tarihi çeşmelerinin ne yazık ki  bakımsızlıktan kuruduğunu  çoğunun  kullanılamaz durumda olduğunu görüyoruz. Oysa  eskiçağdaki insanlar çeşmeleri , suyu korumak için yasalar çıkarmışlardır. Suyu kirleten çeşmeyi korumayan soylu biriyse para cezasına, köle ise kırbaç cezasına çarptırılırmış.

Günümüzle kıyasladığımızda suyu, çeşmeleri  korumanın o dönemlerde çok daha önemli olduğunu görürüz.

Tarihi yapılarımızdan gerek estetik gerekse işlevsel olarak kuyular, sarnıçlar, çeşmeler gibi su yapılarının mimarisi oldukça önemlidir. Bunun sebebi ise suya verilen önemin oldukça değerli kabul edilmesindendir.

Gerek sulama gerekse yaşamsal ihtiyaçları gidermek amacıyla yeraltı sularını belli yerlere getirmek için Urartular muhteşem sulama kanalları inşa etmişlerdir. Bu su borusu sistemlerini görenler hayranlığını gizleyemezler. Şamran Su Kanalı  Milattan önce 810 ile 786 yılları arasında hüküm süren Kral Menua  en büyük icraatı olan, günümüze kadar gelen ve Van’da hala kullanılan bir sulama kanalı yaptırdı.  Zira teknolojinin olmadığı o dönemde insan gücüyle ve böyle bir mühendislikle  bu sistemin  günümüze kadar gelmesi ve hala kullanılır olmansına şaşırmamak mümkün değil . Aynı şekilde Romalılar da hem atık suyu hem de içilebilinir suyu taşımak için buna benzer bir sistem kullanmışlardır.

Ne yazık ki geçmişten günümüze uzanan  bu uygarlık abidelerinin muslukları sökülen, mermerleri parçalanan, kitabeleri çalınan tarihi çeşme ve sebiller bakımsızlık ve ilgisizlik nedeniyle artık eski günlerini arıyor.

Çeşme deyince aklımıza gelen ilk şehir İstanbul’dur. Şehrin hemen her sokağında onlarca çeşme meydanlarında zarif ,heybetli, gösterişli yani çeşit çeşit çeşmeler bulunur. Ancak ne yazık ki günümüzde suyun satılan bir  meta olmasından dolayı çeşmeler de  işlevini yitirmiş kimi küçük mimari, kimisi sanatsal yapılar olarak kalmışlardır.  İyiliğin,temizliğin yanında  şairlerin şiirleri hattatların süslemeleri ile medeniyetin de bir nişanesidir çeşmeler.

 ülkemizde kentler  genellikle çeşmelerle, sebillerle bilinirdi. Bugün sebiller harabeye dönüşmüş ya da büfe olarak kullanılırken musluğu sökülen, suları akmayan çeşmeler  tarihe tanıklık eden  yorgun bir kentin ayağa kaldırılmayı bekleyen belki de en nadide yapılarıydı.

Anadolu'nun köylerinde bir simge haline gelmiş köy çeşmeleri  efsaneleşmiş sevda hikâyelerine, şiirlere konu, filmlere sahne olmuştur.  Yerleşim alanlarından uzakta bulunan, gelen geçen yolcuların, çobanların ve hayvanların su içmeleri için yapılan Çoban çeşmesi olarak bilinen çeşmeler gösterişten uzak basit yapılardır 

Bugün tüm olumsuzluklara karşı hala ayakta kalmak için direnç gösteren çeşmeler de bulunmaktadır. Bazen bir yolcunun buz gibi suyunu kana kana içtiği bir köy çeşmesi bazen bir hayrat bazen de bir çobanı serinletip dinlendiren çoban çeşmesi olarak karşımıza çıkar.

Yazarın Diğer Yazıları