Ümran Öztürk

Kent, Kadın ve Sanat

Ümran Öztürk

Kentler; kendilerine özgü yaşayan, nefes alan, estetiği ile dili ile içinde yaşayanlara kucak açan onları sarıp sarmalayan yerleşim yerleridir. Kentleri şirin yapan, konuşturan, estetik açıdan sevimli kılan, sıcacık bir yaşam alanına çeviren sanatçılardır. Sanatçılar gönül verdikleri kentleri için aşklarını, sevdalarını, vefalarını, özlemlerini coşkuyla yansıtmayı, kent insanını olumlu yönlendirmeyi görev bilmişlerdir.

Kültürel kimliğin önemsendiği toplumlarda sanatçılar bulundukları kentlerin dinamiklerindendir. Kentin yeni imajının yaratılmasında katkıda bulunan en önemli kişilerdir sanatçılar.

Her kentin kendine ait bir ruhu, bir kimliği vardır. Kentleri birbirinden ayıran onları farklı kılan da kent kimliğidir. Yaşayan bir kentten bahsedebilmemiz için o kentin, parklarda, caddelerde, sokaklarda kültürünü yansıtan mimarisini, sosyal yaşamını ele veren argümanları kamuya açık alanlarda görmek isteriz.  Kentin en önemli simgeleri heykelleri parklarda sosyal alanlarda sergileyerek kentin tarihi ve kültürel dokusunu gelecek kuşaklara taşımak  bir anlamda geçmişe dokunmaktır.

Kentsel mekanlardaki estetik haliyle o kentin siyasi, ekonomik-kültürel yapısı, sosyal yaşamı sanata, sanatçıya verdiği öncelik ve değerle eş değerdir.  Kent insanının yaşamı elbette kentin mimarisine, mekanların fiziki görünümlerine yansıyacaktır. Kentsel mekânlar toplumların yapısını ve sanat anlayışını yansıtırlar.

Kültürler kentte doğar, kentte gelişir, kente katkı sağlar ve kenti simgeler. Kentlerin bir belleği, hafızası vardır. Sanatçı algıladığı bu belleğe eserleri ile katkı sunar. Şair şiirleriyle, yazar hikayeleri -romanları ile ressam resimleri ile katkı sunarken mimar cadde ve sokaklarında kenti simgeleyen yapıları estetik bir biçimde mimarisinde yansıtır. 

Sanatçı kentin hafızasını iyi algılayan, bu algıyı da şekle, biçime, yazıya dönüştürendir. Bu bakımdan  kent kültürünü benimsemesi, kentle bütünleşmesi, kenti oluşturan kültürel öğeleri iyi biliyor olmasından dolayı kente yön veren sosyal bir varlıktır.

Sanatçı duyarlılığı ile sanatın da özgünlüğünden yararlanarak yaşadığı toplumla sağlam bir bağ kurar. Sanatçı bulunduğu ortama sanatı götürür. Yorgun,yılgın kent insanı sanatla,  karşılaştığı zaman potansiyeli yükselir, dinamizmi artar.Bireyin  sosyal yaşamında sanatla iç içe olması değişime daha kolay entegre olmasını sağlarken kent kültürü ve kentlilik bilinci de gelişir. Kentin belleğine yapılan yolculukta o kenti sahiplenen, ileriye taşıyan, kültürel ve tarihi mirasları gelecek kuşaklara aktaran bireyler olarak kentin hafızasında yerini alır.

Kentin kültürüne o kentin atanmışları, seçilmişleri, akademisyenleri, sanatçıları, entelektüelleri yön verir, bu grupta gençlerin ve kadınların yok denecek kadar az olması kent kültüründen kopuk yaşamalarına neden olur. Gençlerin ve kadınların da bu yön veren grubun içinde olması onların aidiyet duygusunu pekiştirir, kent kültürüne dinamizm gelir.  Çünkü yarın bu kentin sahibi ; bugünün gençleri ve kadınların bugün yetiştirdikleri  çocuklar olacaktır. Tarih ve kültür mirasımız olan kentlerimizi bilinçli bir geleceğe teslim etmemiz, yüz yıl sonra bu kentin geleceğine şimdiden dokunuşlarımızda saklıdır.

Kent ve Kadın

Kenti ve toplumu biçimlendiren doğal planlayıcı olan kadınlar; bu kez kentsel mekanlarda fiziksel ayrışmalardan en çok nasibini alandır. Oysa yaşamın kaynağıdır kadın. Çünkü berekettir kadın doğurganlığıyla, yetiştirdiği çocuklarıyla dönüştürücü, onarıcı, üretici ve barışçıdır. Emeğin görünmeyen yüzüdür yaşama , mekana ve olaylara daha yumuşak dokunuşları vardır.

Kadın derinlemesine, bütünüyle detaydır tıpkı kentler gibi. Caddeleri, sokakları, parkları,dinlence- eğlence yerlerinde hep yumuşak, kalıcı detaylar olsun ister. Kadınlar yaşamın her alanında olduğu gibi kentleri de daha estetik, daha sıcak, daha yaşanılabilir kılan varlıklardır.

Bir kentin dokusunda kadının dokunuşları var ise o kent daha yumuşak, daha güler yüzlü daha sevimli daha sempatiktir. Kadın dostu kentler yani erkekler ile birlikte kentsel yaşamın tüm alanlarında eşit bir biçimde yer almasını destekleyen kentlerde paylaşım da, düzen de üretim de daha kaliteli olmaktadır. Böyle kentlerde şiddete daha az rastlanır. 

Kadın dostu bir kente ulaşmanın ilk adımı kentte yaşayan kadın ve kız çocuklarını iyi analiz etmek, iyi tanımak, onların ihtiyaçlarını, sorunlarını ve olanaklarını doğru tespit etmek gerekir. Kadın istihdamının arttırılması, kadın girişimcilerinin teşvik edilmesi kadına ve çocuğa şiddetin, taciz ve tecavüzün engellenmesi, kadının ve çocuğun korunması eylem planlarının içinde yer alıyor.

Bir çok Büyükşehir Belediyesinde, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Belediyeler Birliği iş birliğinde "Yerel Eşitlik Eylem Planı"nı hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Kadının kent yaşamı içerisinde daha etkin rol alabilmesi  Sosyal Belediyeciliğin de vazgeçilmez bir unsuru olmalıdır. Çünkü geleceğin kentlerinin anahtarları kadınların ellerindedir.

Yazarın Diğer Yazıları