Ümran Öztürk

Kadının özgürlük çığlığı erbane

Ümran Öztürk

Siz hiç aşkın, özlemin ve umudun simgesi erbane dinlediniz mi? Ya da şöyle sormalıyım. Siz hiç erbane çalan bir kadını izlediniz mi? İzlemediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. İzlediğinizde kadınla müziğin birleşmesinin olağanüstü bir olay olduğuna tanık olacaksınız.

Eylül ayında Van'da bulunduğum sırada gençlerin müzik yaptığı bir lokale gittim. Konservatuar öğrencilerinin bir araya gelerek müzik yaptığı bir grup olan Denge Meyman' ı ziyaretimde ilk kez erbane ile tanıştım o muhteşem sesi dinledim.

Grubun üyelerinden ve öğreticilerinden Barış, Zozan ve Beyza İpek bize Türkçe, Kürtçe, Arapça, Ermenice, Zazaca dillerinde bir potpori sundular.

Barış'ın her tezene vuruşunda; insanı içlendiren bir his, Zozan'ın soprano sesinde ağıtların en kederlisi vardı. Beyza İpek'in erbaneye her vuruşu bir kadının terk edilişinin, çaresizliğinin, isyanının, çığlığıydı sanki.

Erbane'ye her vuruşunda kasnağın iç yüzüne takılan halkacıkların titreşmesi sonucu çıkan ses beni coğrafyadan coğrafyaya, iklimden iklime, duygudan duyguya savuruyordu. Nefesimi tutarak dinlediğim salona müthiş bir görevdeşlik hâkimdi. Çalınan sözsüz bestede her vuruş bize anlatılmak istenen duyguyu veriyordu. Hasretliğin, ayrılığın, isyanın sesini yüreğinizin derinliklerine kadar taşıyordu.

 Her vuruşu özgürlüğe bir adım daha yaklaşması ve onun en kutsanmış hali gibiydi.

Düğünlerin, taziyelerin, mevlitlerin, ağıtların vazgeçilmez en kadim çalgısı erbane hem estetik, hem nazik, hem de asildir.

Yani bu özellikleriyle kadını tanımlayan bir  enstrümandır ve kadının rengidir erbane Mezopotamya'da.

Acıların, ağıtların bol olduğu, dokunmadan seven insanların var olduğu bu coğrafyada erbane bazen vuslatın ama çokça ayrılığın, hasretin enstrümanıdır.

Kadının çok hassas ve çok nazik, bazen de çığlık çığlığa erbaniye dokunması onu duygularına yön veren bir enstrüman yapmıştır.

 

 

KADIN VE MÜZİK

Ataerkil yapı içinde erkeklerin şekillendirdiği sanatta ne yazık ki kadın istediği ölçüde yer alamamaktadır.

Her dönem ve sanatın her değişim sürecinde kadınlar sadece izleyici kalmışlardır. Diğer sanat dallarında olduğu gibi müzikte de kadın yaşayabileceği kadar nefes alabilmiştir. Bunun nedeni kadına yüklenen toplumsal rollerin ağırlığı, kadının yeterli direnci gösterememesi gelmektedir. Ev idaresi, çocuk bakımı, çocukların sorumluluğu vs. kadının kendine dair yapmak istediği her şeyi ötelenmektedir. İnsanlık tarihinin en eski yaşam biçimlerinin izlerini taşıyan Anadolu, kadının varoluş sürecinin de tanığıdır. Tıpkı erbane çalan kadın gibi.

Kadın, kendini müzikle ifade ettiği kültürel edimler geliştirir. Ağıtlar, ninniler kadını yansıtır. Kadın denildiğinde akla ilk anneliği gelir, yaşamı anımsatır çünkü hayatın ilk adımları anneyle başlar. Kadın her ne kadar hüzünle hatırlansa da doğurganlığı, üretimi ile bereketi temsil eder. Kadın hüznünü, kederini ağıtlarla, sevgisini şefkatini de bebeğine söylediği ninnilerle ifade eder.

Doğurgan, sezgileri bu kadar güçlü bir varlık olan kadının müzikle buluşması müziğin kadına verdiği en büyük değer olan onun özgürleşmesidir.

Müzik ve Kadın' konusu, müziğin kültürel ve disiplinler arası bir anlayışla müziği kültürel bağlamda irdeleyen etnomüzikolojinin yaygınlaşmasıyla popüler hale geldi.

 Etnomüzikologların yaptıkları çalışmalardan biri de kadının, müzik kültürü içinde nerede yer aldığı konusunda önemli bilgiler vermektedir.

Müziğin her zaman bir alternatif dünya önerisi vardır. Toplumsal bir harekete yol açan, yol gösteren bir eylemdir yani çoğu zaman müzik bir eylem biçimidir. Toplumlar bu hareketi etnik enstrümanlarıyla dile getirirler. Karadeniz'de çalınan bir tulum, Güneydoğu'da çalınan bir erbane gibi o coğrafyanın insanının yaşayış tarzını, duygularını, sevilerini yansıtır bu sevimli asil enstrümanlar.

Kadının özgürleşmesi sanatla olur. Müzik yapan, resim yapan, şiir yazan kadınlar yaşama karşı gösterdikleri hayata bağlanma kararlılığını inatla zaten topluma armağan etmektedirler

Kadının özgürleşmesi, tüm insanlığın özgürleşmesi demektir. Kadının aydınlanması demek, tüm toplumun aydınlanması demektir. Bu nedenle kadının önündeki tüm engelleri kaldırmak ve destekleri sağlamak gerekir.

 

Zira medeni toplumlarda kadının rolü kadardır medeniyetin ölçüsü.

Örneğin iş alanında gördüğünüz ayrımcılık. Kadınları üretim dışında tutan, cam tavan uygulayan erkeklerdir. Oysa kadının olmadığı yerde hayatta yoktur. Çünkü kadın berekettir, üretimdir, çoğalmadır.

Başarının mutluluğun, sevincin topluma yansıması kadınla olur. Varlıklarını ortaya koyabilmeleri için yaşamlarında feda etmeyi göze almış yetenekleri olan kadınlar toplumsal ve kabul görmüş genel kurallar çerçevesinde kadın imajına karşı çıkabilmeleriyle olanak bulmuştur.

Müzik kadının özgürleşmesinde bir fırsattır. Müzik sonsuz, müzik evrensel, müzik kadında varoluşun diğer adıdır.

Yazarın Diğer Yazıları