Ümran Öztürk

İnsan doğduğu yerin cıvasıdır

Ümran Öztürk

İnsanın memleketi doğduğu yer mi, doyduğu yer mi sorusuna zaman zaman  hepimiz denk gelmişizdir. Kimisi doğduğum yer derken, bazısı da doyduğum yer der.

Kimi bu soruyu yüreğine sordu, kimi aklına. Kimi yüreğiyle cevapladı bu soruyu kimi diliyle. Neden böyle bir ayrım olsun; ben hem doğduğum yeri hem de doyduğum yeri memleketim olarak görüyorum diyenlerde az değildi hani.

Doğduğu yerden uzakta olanların gözleri nemlendi, anılara sarıldı, gurbet dedi, sıla dedi, özlem dedi, çocukluğum dedi ve toprağım diye bildi uzaklara bakarak.

Doğduğumuz yer; ayağımız orada olmasa da aklımız oradadır, ruhumuz ve sevdiklerimiz oradadır. İlk orada vücut bulduk ve hep ilkleri orada yaşadık. Kısacası ata ocağımız , ana kucağımız, anavatanımız çocukluğumuzun geçtiği, yaşama karıştığımız, birey olarak sayıldığımız topraklarımız değil midir?

Ne kadar uzakta olsan da yürekte taşınır sevdalar, özlemle beklenir kavuşmalar. Doğduğun yeri özlersin acı vurur yüreğine burnunun direği sızlar ve bir iğde çiçeği kokusunu teninde hissedersin. Bir milyon kere çoğalır içinde hüzünler.

Bir kayısı çiçeğinde hatırlarsın, bir kanalda serinlerken yürürsün çocukluğuna, bir yıldızlı gecede yıllar öncesinden küçük bir kasabanın küçük penceresinden  yıldızları saydığını anımsarsın.  Doğduğun yerin cıvası olmak budur işte. Bu koku, hücrelerine işlemiştir, benliğine sinmiştir. Hiç beklenmedik bir anda binlerce kilometre öteden bu kokuyu duyarsın seni anavatanın olan çocukluğuna, bağına bahçene çağırır  bu koku. Zaman tünelinde yolculuk yaparsın adeta öyle güzel bir yolculuktur ki o, ruhun doyuma ulaşır. Bin yıllık kavuşmanın coşkusunu yaşarsın ruhunda. Ayağın basmasa da elin değmese de bedeninle değil ruhunla oradasın.

Hangi yaşta olursak olalım doğduğumuz yerle bir duygusal bağımız kalır. Ata, baba ocağıdır resmi belgelerde ,özgeçmişlerimizde doğum yerimiz yazar  ve biz o memleketin insanı olarak anılırız.

Doğduğun yer mi, doyduğun yer mi? Bu göreceli bir kavram olsa da hayatını idame ettirebilmen için doyduğun yer de elbette önemlidir.

Bazısına göre karnının doyup ruhunun aç kaldığı yerdir doyduğun yer.

Bazısına göre ise yaşamda kalman, ideallerine kavuşman , istediğin hayatı yaşayabilmen ve bir gelecek sağlaman açısından doğduğun yerden daha önemlidir doyduğun yer.

 Ruhumu insan sevgisiyle, yardımlaşmayla, dayanışmayla, vefayla, mutlulukla doyurabildiğim yerdir memleketim  ya da  sevdiklerimin olduğu yerdir memleketim, diyenler de vardır elbette.

 Bir başka görüş de;  mutluluğu bulduğum yerdir benim memleketim. Bazen bu gittiğin yere öyle bir kök salarsın öyle bir özümsersin ki orayı çocuklarına, torunlarına  ata ocağı olarak  bırakırsın.

İnsan doğduğu yeri değil, geçimini sağladığı yeri yurt edinir. Bu durum milletler için de aynıdır. Tarihte yurt bulmak için ne çok kavim göçü olmuştur.

Memleket mi arıyorsun? Ne doğduğun yer ne de doyduğun yerdir memleket. Memleket kendini ait htiğin mutlu olduğun, yabancılık çekmediğin, ötekileştirilmediğin yerdir.

Memleket dediğin topraktan taştan ibaret olmayıp ruh ve beden arasındaki o ince çizgide seni sarıp sarmalayandır.

Memleketim diye bilmen için  yaşadığın coğrafyaya ait tüm değerleri içinde sindirmen orayla bütünleşmen,entegre olman  gerekir. Elin ayağın kadar senin olmalıdır yaşadığın yer.

Memleketini;

"Toprak gibi verimli, su gibi çağlayarak

Değişip dönüşerek ama tükenmeyerek

Evrende can buldukça her ruha dokunarak ,

Bu ülkenin sessiz ağıdını  yüreğinde duyarak" yaşamalısın.

Yazarın Diğer Yazıları