Ümran Öztürk

Bir Röportajın Analizi

Ümran Öztürk

Van'ın hafızasına, birikimine katkı sağlayan Vansesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve köşe yazarı İkram Kali'nin kaleminden yaklaşık bir hafta süren "Van'da başlayan, İstanbul-Ankara ve Amerika'da devam eden "Nezir Usta Ve Oğlu" başlıklı başarı hikâyesini ilgiyle okudum. Röportajda Nezir Usta'yı tanıdım. Prof. Dr. Cahit Çoruh'un hikâyesini okurken sanki birlikte sohbet ediyormuşçasına keyif aldım. Yazı dizisinde Van ile ilgili birçok alanda hafıza tazeledim, yeni bilgiler edindim. Van'ın kültürünü, insan ilişkilerini, Vanlıların birbirlerine sahip çıkmalarını, komşuluk ilişkilerinin ne kadar kuvvetli olduğunu paylaşımı, yardımseverliği, bayram kutlamalarını annemden babamdan dinlediğim kadarıyla yeniden hatırladım. Onlarca Vanlı değerin ismi geçen söyleşide kaybettiğimiz değerlerin, zenginliklerin farkına yeniden vardım.

Henüz betona teslim olmayan eski Van'ın doğal güzelliklerini gıptayla okurken bahçeli Van evlerine konuk oldum, semaver ateşine bir odun da ben attım, bahçesindeki yeri Van meyvelerinden tattım, çocukluğumdaki gibi yalın ayak arktan buz gibi akan suda bir aşağı bir yukarı yürüdüm. Van'ın iğde kokan sokaklarında dolaştım. Sıhke Caddesi'nden geçerek Cumhuriyet Caddesi'ne uzun bir yürüyüş yaptım. Faytonla İskele Caddesi'nden göle gittim. İlk elektriğin gelişini, su kanallarının inşa edilişini, Van'ın 40'lı 50'li yıllarını, kısacası adım adım 1915'te yakılıp yıkılan Cumhuriyet sonrası ayağa kalkmaya çalışan Van'da ki kalkınma çabalarını okudum. Toplumsal hareketleri, adetleri, kültür çeşitliliğinin ve zenginliğinin yanı sıra dönemin bürokratların samimiyetini ve gücünü gördüm.

Yine ülkenin 70'li 80'li yıllarındaki siyasilerin bürokrasiden beslenerek siyasetin tepelerine oturduklarını hatırladım. Liyakate ehliyete verilen değeri okudum. Türkiye'nin ilk atom mühendisi Deriner barajına ismi verilen İbrahim Deriner'i, bürokrat olarak zirve yaptıktan sonra siyasete atılan, ardından Cumhur Başkanlığına kadar yükselen, ülkemizde birçok konuda ezber bozduran Turgut Özal'ı anımsadım. Söyleşi bir bakıma yakın tarihi yeniden okumamıza yardımcı oldu.

Sosyolojik açıdan kadim kent Van'ın ne kadar kıymetli bir geçmişe sahip olduğunun fotoğrafını gördüm ve günümüzle Van'ı kıyasladım. Ne kadar dejenere olduğuna, kent kimliğini kaybettiğine bir kez daha üzülerek tanık oldum.

Bir zamanlar sokaklarından geçerken buz gibi sulara yataklık eden arklar, sizi gülümsemeyle karşılayan meyve bahçeleri artık yok. Onların yerlerini şimdi duygusuz griliklerin aldığı sokaklar, mahalleler var. Eski komşuluk ve dostlukların da bir bir kaybolduğunu Cahit Çoruh'un anılarını okurken memleketimizde ne çok şey yitirdiğimizi gördüm. Duygularımızı, vicdanlarımızı, dostluklarımızı, sevgimizi de sokaklarda, bulvarlara dönüşen o gri binaların dibine gömmüşüz. Üzüldüm tüm bunlara.

Bu röportajda; baba oğul ilişkisini de gıptayla okudum. Bir babayla oğlun; dost, iş arkadaşı, gönüldaş, arkadaş, usta, çırak olarak her an yan yana olabileceğini de gördüm.

Yaşamının her anında bir soluk kadar yakınında olan babasını kaybeden 10 yaşındaki bir çocuğun acısını yüreğimde htim. Yaşam savaşını, eğitim mücadelesini, hayalinin peşinden koşma azmini gıptayla okudum. 10 yaşındaki bir çocuğun vefayı da vefasızlığı da babasının ölümü sırasında insan yanımı acıtıp, kanattı.

Prof. Dr. Cahit Çoruh hocamızın yanında olan, Vanlı eşraflardan iş insanı Kemal Kurdoğlu'nun,  Ferit Melen'in ona her anlamda sahip çıkışını, yardımseverliğini, Sıddık Suvar'ın dürüstlüğünü ve inceliğini görerek onları yüreğimle alkışladım ölenlere rahmet okudum. Vanlı Vali, Emniyet Genel Müdürü, Van Vakfı kurucusu merhum Celalettin Tüfekçi'nin 1950'li yıllarda Vanlı öğrenciler için açmış olduğu Samatya Van Öğrenci Yurdu sayesinde kim bilir kaç gencin yaşamına dokunarak hayatlarının değişmesine yol açışını anımsadım.

Sosyal ve kültürel kalkınmada son derece etkili olan; okuyan, dinleyen, üreten eleştiren, spor, sanat, tarih, edebiyat, el sanatları, tarım gibi alanlarda kendini yetiştiren, kültürel etkinliklerle ilgilenen şuurlu insanı yaratmaya yönelik kurum olan Halkevlerinin işlevini okudum.  Halkevi'nin sahnesinde oyun sergileyen değerli hocamız Cahit Çoruh'un da üzerinde ne kadar olumlu bir etki yarattığını ve onun yaşamına ne kadar katkı sağladığının gördüm.

70'li yıllardı çocuktum henüz. Halkevlerinin düzenlediği oyunlar küçük ilçelere gelirdi, müsamere denirdi bu gönüllü tiyatro gruplarına ve seyircisi ile birlikte küçücük salonlar hınca hınç dolardır. Protokolü her zaman Belediye Reisli, Kaymakamlı, Hakimli, Savcılı olurdu. İlgi duyan bir kaç daire amiri de ailece katılırdı. Bu ailelerden biri de bizdik zira babam bu tür kültür sanat etkinliklerine katılmamızı önemserdi O zamanlar halk bürokratları daha çok sever, güvenir ve saygı duyardı bunu da kırık bir tebessümle hatırlıyorum.

Prof. Dr. Cahit Çoruh'un idealist bir genç olarak hayali peşindeki mücadelesini, savaşanı, kararlılığını, yaşama kafa tutuşunu bugün Sabancı Üniversitesi'nde yüksek lisansını bitirip doktorasını vermeye hazırlanan oğlumla çok özdeşleştirdim. Mücadeleci, kararlı cesur annesi Gülgüle hanımın örnek gösterilecek mücadelesinde kendimi gördüm. Zira benzer yollardan geçmiştim tek farkımız onların kadirşinas insanlarla yollarının kesişmesi. Bu fark da yaşadığımız zamanla alakalıydı sanırım. Çünkü iyi insanlar çoktan atlara binip gitmişti bu dünyadan.  Günümüzde belki Ferit Melen gibi memleketinin tüm çocuklarına ayrım yapmadan sahip çıkan saygın, güvenilir lider bir siyasetçi, Celalettin Tüfekçi, Tayyar Dabbağolu gibi önderler olsaydı Van'dan binlerce Cahit Çoruh çıkardı. İş insanları, öngörü sahibi akademisyenler idealist gençlerimize bu isimler denk gelseydi onlar da Prof. Dr. Cahit Çoruh Bey gibi hayallerini gerçekleştirebilirlerdi.

Bir siyasetçinin, akademisyenin, iş insanının memleketine verdiği hizmet elbette ki önemlidir. Ancak bir o kadar da önemli olan;  o kentin evlatlarına hiçbir ayrım yapmaksızın sahip çıkması, omuz vermesidir. İşte Prof. Dr. Çoruh söyleşide bir zamanlar kendisine uzatılan elleri, güzel insanları da unutmamış olacak ki, aynı desteği kendisine ulaşıp yardım isteyen gençlere sunmaktadır.

Ayrıca Prof. Dr. Cahit Çoruh Beyin yaşam hikâyesinde; iradeyi gördüm, zekâyı gördüm, başarıyı gördüm, yaşamla inatlaşmayı, risk almaktan korkmayan cesur bir insanı gördüm, güveni gördüm, insanlarla karşılık beklemeden, yardımlaşmayı gördüm.

Kanseri yenerek, öğrencilik ve çalışma yaşamında sil baştan yaparak yeniden doğuşu gördüm. Bu söyleşi sayesinde; yokluklar, çaresizliklerle çevrili Van'da ilk elektrik santralini kuran, kişiliğinin şekillenmesinde, rol model aldığı babası Nezir Çoruh'u da biz tanımayanlar tanımış olduk.

Ama kendisine bunları sunan gizli kahramanı; zeki, cesur, kararlı, analitik düşünen, yaşamı dikenleri ile avuçlamasını ustaca becere bilen güçlü bir kadını annesi; Gülgüle Hanımı tanıdım. Onun hakkını teslim etmeden, onu takdir etmeden de geçemeyeceğim. Ruhunuz şad olsun iyi insanlar.

Van'ın yakın tarihine ışık tutan, insan ilişkilerinden, Van'dan ilginç kesitler, tatlı anılar aktaran söyleyişinin tüm bölümlerini herkesin okumasını özellikle salık veririm.

Yazarın Diğer Yazıları