Ümran Öztürk

İğde Çiçeklerindeki Umut

Ümran Öztürk

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan, hızla dünyaya yayılan ve ülkemizde de görülen bu salgın  birçok aktivitenin, festivalin, kutlamanın ve küçük çaplı da olsa etkinliklerin  iptal edilmesine neden oldu. Vanlılar için özel bir önemi olan 2 Nisan Van’ın kurtuluşu ve Dünya Vanlılar Günü kutlamalarına da gölge düşürdü. Bizler içinde bulunduğumuz bu durumdan en az zararla çıkmak için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.

Özellikle içinde bulunduğumuz bu zor zamanlar zaman zaman bizleri karamsar, kaygılı bir ruh haline sokabilir. Ancak bizim üzerimize düşen de bu salgına karşı tüm tedbirleri almak pozitif düşünmek. Tüm hijyen kurallarına uyarak sosyal mesafeyi korumak çevremizdekilere de bunu htirerek bu zorlu süreci iyi bir şekilde yönetmek. Zira yaşadığımız her değişim bize yansıyan bir ışıktır. Bu ışığı bizim de çevremize doğru yansıtmamız çok önemli.

Belki alışkanlıklarımızda bir takım değişikliklerle bu salgından çıkacağız. Belki de çoğu kimse  kendini yeniden keşfedecek. Kendini tanıyacak zira uzun bir süre. Bu dönem bize çok şey öğretecek. Şu an sosyal disipline çok ihtiyacımız var.

Şöyle ki; basit gibi görünen aile yaşamımızın, davranışlarımızın, sosyal yaşamımızın aslında ne kadar değerli olduğunu bize gösterdi bu virüs.

Tüm sosyal alanın, doğanın cömertçe sunduğu tüm  imkanların sadece bize ait olmadığını öğretti, bundan sonra da böyle  davranmamamız gerektiğini gösterdi.

Doğayı, yaşadığın yeri ve kendini temiz tutmayı öğretti. Basit olarak görünen sabunun hayati önem taşıdığını hatta hayat kurtardığını, kolonyanın en köklü virüs kırıcı olduğunun tekrar önemini hatırlattı bize. Yaşamımızı köpürterek sabunladık bu dönemde.

Korkunun hiç saklanamayan bir duygu olduğunu da böylelikle gördük. Kısacası tüm ilişkilerimizi gözden geçirmek için çok büyük fırsat yakaladık umarım herkes payına düşeni alır/almıştır. Yazın tadını çıkarmak için bu günleri evde geçirmek zorundayız. Biraz sabır, sosyal mesafeyi korumak için daha çok itina.  

Nisan geldi ağaçlar çiçeklerini açtı doğa canlandı. Savaşlarda yıkımın, talanının şiddetinden geçen, göç yollarında binlerce kayıp veren, depremlerden, doğal afetlerden, terörden sarsılmış, yıkılmış, yorgun düşmüş ve kendi yaralarını kendi sarmayı deneyimleyerek öğrenen, defalarca acılarla sınanıp ve her defasında toparlanıp ayağa kalkan Van şehrine henüz bahar gelmedi. Umutla ve sabırla bekliyor Vanlılar iğde ağaçlarının çiçeklenmesini.

Van halkı dirayeti ile yüzündeki ışığını topraklarına yansıtmıştır. Bu yüzdendir ki bir şehrin ışığının insana yansıması olağanüstü bir enerjidir. Yani insanıyla şehrin bir enerji alışverişi vardır. Van da bundan dolayı olağanüstü bir şehirdir. O yüzden sevdiğimiz ama ayrı düştüğümüz bu şehirde yaşamak isteriz hep.

Bir şehri bize sevdiren ortak değerlerimiz, paylaşımlarımız ve birlikte yol aldığımız insanlardır. Memleketimiz de, yaşanan onca değişime rağmen geçmişte yaşadığımız insanlarla ortak bir payda oluştururuz. Çünkü her değişim bir yüz ifadesi gibidir. Bazen ışıkla, güneşle, rüzgarla değişen bu anlar bizi değişik zaman dilimlerine götürüp getirir.

Bazen bir iğde, ıhlamur, ya da bir gül kokusu unuttuğumuz anlara bizi konuk eder. Badem çiçekleri, dalından koparıp yediğimiz bir çağlanın damağımızda bıraktığı tadını anımsatır. Bir zamanlar diye başlarız bağından, bahçesinden, ikliminden bahsederken ve o şehri yeniden yaşar gibi anlatırız tüm özlemlerimizle. Çünkü her değişim yüze yansıyan bir ışıktır

Bir zamanlar kehrizin suları diye başlar anlatmaya büyüklerimiz. Sodalı gölünde çamaşır yıkayan kara gözlü kızlarından bahseder şairler ve Van balığının anavatanını Van Denizi diye anlatır hikayeciler. Halk diline de yerleşir Van Denizi ismi. İpeksi dokunuşlarla kıyıyı okşayan ahenkli bir balerin gibi ritmik ve nazlı.

Ne kadar anlatsak eksik kaldığını düşünürüz maviden turkuaza, turkuazdan laciverte an be an dönen pırıl pırıl eşsiz sularda çığlık çığlığa martıların sesini. Çünkü duyguların o sihirli kelimelerde yoğunluk kazanamadığını sanırız. Oysa içtenlikle seçtiğimiz sözcükler duygularımızın gerçek tercümanıdır.

Güneşle denizin buluşması olağanüstü bir manzaradır. Sevinç ışıltıları denizin üzerinde bir mücevher gibi parlar.

Tüm gün boyunca deniz ve güneşin raksı büyüler duyguda buluşan şairi ve ozanı. Hele vakit akşam olunca güneşin batışı, ayrılışın hüznü çöker denizin üzerine. Deniz renk değiştirir, çözer saçlarının bağını salınarak. Güneş artık kızıl bir küre gibidir son demlerinde bile ışığını esirgemez içli bir şarkıyla mendil sallar kıyıya.

Uzun bir seremoni ile gün batımı öper denizi anlından sabah buluşmak üzere kızıllıklarını da alarak gider.  Geriye şairin şiirine dizeler düşer denizin üzerine Ay.

Şimdi Ay’ın şavkı vurur denizde ışıktan yollar oluşur, kıyı dalgalarla oynaşır durur.

Ay’ın olmadığı günlerde ise denize yakamoz yakışır.

Rüzgar sessiz ninni söyler, yanar gece, deniz coşar mehtap gökte sallanır.

Denizin bağrını yırtarcasına balıkçılar teknelerle kol gezer. O ise hep cömertçe davranır ağ atan, dalış yapan balıkçıya, sabahı bekleyerek dalar uykuya. Güneşin ayak uçlarından süzülerek yüreğine dokunmasıyla uyanır yeni bir güne.

Burası Van Gölü yüreklerin bir başka attığı, sevdaların yıllar geçse de unutulmadığı, Flamingoların şölen, martıların pike yaptığı cennetten bir köşe. Duyguların kelimelere sığmadığı yerdir burası.  Koç yiğitler diyarı, iğde çiçeklerinin açtığı şehri Van dır burası.

2 Nisan Kurtuluş ve Dünya Vanlılar Günümüz kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları