Ümran Öztürk

Bir genç kızın ibretlik öyküsü

Ümran Öztürk

Bugün size hayatının baharında 21 yaşanda çok başarılı bir üniversite öğrencisi ,iyi bir yüzücü, dalgıç, eskrimci ve manken,  sosyal sorumluluk projelerinde yer alan cıvıl cıvıl, pırl pırıl bir genç kızın hayatının bir anda nasıl kabusa döndüğünü anlatmaya çalışacağım.

Adı Sibel Kula İzmir'de yaşıyor. Manisa Spor Akademisi 3. Sınıf öğrencisi.

Tarih 1 Mayıs 1989 günlerden pazartesi öğrencilerin vizelerinin başladığı dönem. Sibel her zamanki gibi Manisa da bulunan okuluna gitmek için İzmir'deki evlerinden çıkar ama servisi kaçırdığı için arkadaşlarının aracıyla Bornova'ya, oradan birkaç arkadaşı ile birlikte otostop yaparak Manisa'ya yola koyulurlar. Manisa yakınlarında içinde bulunduğu aracın kaza yapması sonucu boynu kırılan ve omuriliği zedelenerek felç olan Sibel'in acı dolu hikâyesi o gün başlar.

Feci kaza ile Sibel o gün farklı bir boyuta geçmiştir artık. Hastaneden hastaneye sevk edilen genç kız yedi yıl yatağa mahkum kalır. Sağından soluna dahi annesinin yardımıyla dönen ve tüm ihtiyaçları annesi tarafından sağlanan Sibel bir yandan yaşama tutunmaya çalışırken, diğer yandan sağlığına tekrar kavuşmak için para kazanmanın yollarını bulmaya çalışır. 7 yıl boyunca yatağından çıkamayan Sibel'in parmakları kenetlenir, açılamaz. Tutmayan parmaklarına karşın avuç içiyle kavramaya çalıştığı keçe kalemleriyle resim yapmaya başlar. Fiyatını alan kişilerin belirlediği bu resimler sayesinde annesinin ve kendi geçimini sağlamaya çalışır.

Yatağa bağımlı bir halde yaşamasına rağmen o yılmadan, şiirler yazar, besteler yapar, resimler çizer. Tüm şiirlerini MERHABA adlı kitabında yayınlarken, bestelediği şiirlerini de"Vazgeçemem"adlı müzik kasetinde seslendirir. Tutmayan parmaklarına rağmen o avucunun içine sıkıştırdığı keçeli kalemlerle günde sadece üç saat oturup çalışarak yüzlerce resim yapar,  3 kez resim sergisi açar bu sergilerinde onlarca tablosu satılır. Kitap ve resim satışlarından elde ettiği (eski parayla 45 milyar) 45 bin lirayı Ankara'da geçirmiş olduğu kök hücre ameliyatı ve 2 aylık fizik tedavi için harcar parası bitince de devletin karşılamadığı bu tedavi yarım kalır.

Bütün çalışmalarının, hayatının bütün bölümlerinin, bütün sanat eserlerinin (şiir, resim, tablolar) yer aldığı, Valilik izni ile İzmir Emniyet Müdürü Halil Tataş tarafından bastırılan  "Sibelce" isimli dergi Bulut Ajans tarafından piyasaya çıkarılarak satışa sunulur. Derginin geliri de tedavi için kullanılır.

Dönemin Hürriyet Gazetesi yazarlarından Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan ismini vermeden kendisini arayıp sağlığı hakkında bilgi aldıktan sonra köşesinde Sibel ile ilgili bir yazı kaleme alır ve bu yazıdan sonra Sibel annesi ile birlikte Balçova termal tesislerinde kendilerine ayrılan odada 21 günlük bir tedavi görür.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura ve 1996 yılında Reha Muhtar'ın açmış olduğu kampanyalarla Sibel'in tedavileri devam eder.

1996 yılında Sohw Tv de yayınlanan Ateş Hattı Programının yapımcı ve sunucusu Reha Muhtar Sibel Kula'nın yaşadıklarını öğrenince Sibel'i canlı yayına bağlayarak sesini tüm dünyaya duyurmak üzere programına konuk eder ve o programla yardım kampanyası başlatır.

Reha Muhtar programını bitirmeden seyirciye şöyle seslenir; "Allah kimseye böyle bir kaza nasip etmesin. Ama Allah herkesi Sibel gibi yaşama davet etsin. Felçli Sibel'in yaşamı hepimiz için büyük derslerle dolu. Ona yardım ederseniz hepimizi mutlu edersiniz."  Bu programın ardından yurtiçi ve yurtdışından telefonlar ve yardımlar yapılmaya başlar Reha Muhtar'ın duyarlılığı sayesinde tedavi için bağışlar toplanır ve tedaviye devam edilir. Programın ardından yurdun dört köşesinden yardım etmek isteyenler telefon ederek aldıkları banka hesap numaralarına bağışta bulunurlar.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura 1997 yılında bizzat kampanya başlatıp  konserler düzenlenmesi için talimatlar verir. Konserin gelirinden elde edilen para;  Özfatura'nın da önderliği, meclis üyelerinin de kararı  ile 14 milyar liraya tamamlanıp  tedavi için Sibel Londra'ya  gönderilir. Londra' da ki tedavi sürecinde Burhan Özfatura'nın büyük katkıları olur. Sibel'in o sıralar tek isteği yattığı yataktan ve sıkışıp kaldığı odadan kurtulmaktır. Altı ay sonunda yatalak geldiği Londra'dan tekerlekli sandalye ile Türkiye ye döner. Bu arada televizyon kanallarının ilgi odağı olmuştur Sibel bu kez daha umutlu daha sevgi dolu daha mutlu yeniden hayata Merhaba der.

4 Nisan 2000 tarihinde yayınlanacak olan Babacan adlı programın çekimi için İzmir'e gelen Cüneyt Arkın Sibel'i evinde ziyaret eder Kula ailesinin konuğu olur. Programın açılışında Cüneyt Arkın Sibel Kula'yı seyirciye aynen şöyle tanıtır:

"Ölümle yaşam arasında bir genç kız. Ölümü yendi, şimdi sıra yaşamda. Bu haberi izlerken şaşırmaya, ağlamaya, sevinmeye hazırlayın kendinizi. Sibel Kula'yı izlerken hayatı izleyeceksiniz. Şimdi sizlere bir hayat öyküsü anlatacağız Yaşamının baharında bir trafik kazası sonucu yatağa mahkûm olan, ölüme terk edilen ve yıllar sonra yaşama tekrar MERHABA diyen bir genç kızın hayat öyküsü bu" diyerek programı başlatır.

Yardım elini uzatanların yanında Sibel'i kendine reklam aracı olarak kullananlar da olur, onun adına yardım kampanyaları düzenleyip tüm parayla sırra kadem basanların yanında, örneğin Denizlide bir mankenlik ajansı tarafından tüm gelirin tedavide kullanılmak kaydıyla Pamukkale 'de bir otelde  Sibel'in manken arkadaşlarının da gönüllü katıldığı bir defile düzenlenir. Sibel adına düzenlenen bu defilede 6 milyon lira gelir elde edilmesine rağmen ajans sahibi telefonlara uzun süre çıkmaz. Daha fazla kaçamayan bu zat Sibel'i arayarak bu organizasyonda zarar ettiğini, kendisine para yollayamayacağını ifade eder ve telefonu kapatır. Ege basında bu haber geniş yer alır.

El uzatan yardım edenlerin yanında Sibel'in durumundan yararlanıp sırtından geçinenler de olur. Sibel kitabının bir bölümünde "Affetmediğim insanlarda var bunlardan bir de dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'dır. Basın ordusuyla evimize geldi medya karşısında verdiği sözleri tutmadı keşke beni ziyaret etmeseydi, bana vaatlerde bulunmasaydı" ifadelerine yer verir.

Tedavisine yılmadan devam eden Sibel'i hafta içinde birkaç kez aradım ancak telefonuma yurtdışında olduğu mesajı geldi.  Bu yıl içinde Çin'e tedavi için gideceği haberlerini aldım. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur.

Benim başıma gelmez demeyin siz Sibel Kula'nın kaleme aldığı "Zoru Başarmak" isimli kitabını alın okuyun.  Yaşamda en büyük zenginliğin sağlık olduğunu, azmin ve inancın mucize yarattığını Sibel Kula'nın 384 sayfalık hayat hikayesini yazdığı kitabını okudukça göreceksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları