Ümran Öztürk

Bir doğa olayıdır çıkar gelir aşk

Ümran Öztürk

Her yıl 14 Şubatta birçok ülkede kutlanan "Sevgililer Günü" Valentine ismindeki bir din adamının ismiyle anılır. Aziz Valentine günü olarak da bilinen sevgililer günü ülkemizde de çiftlerin birbirlerine çiçek,hediye aldığı ve baş başa geçirdikleri bir gündür…

14 Şubat, 1800'lü yıllarda Amerika'lı Esther Howland'ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline dönüşmüştür.

Aslında sevgililer önceleri birbirlerine güzel sözler, notlar yazan kartlar veriyor bu notlarda da birbirlerine Valentine diye hitap ediyorlardı ki kapitalizm de bu olaya el attı. Duygunun yerini duygusuzca yapılan harcamalar aldı.Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış oldu. Sevgililer günü de tıpkı diğer özel günler gibi tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem haline geldi.

O masum sevgiler hediyelerle satın alınarak karşılık bulmaya başladı. Hediye ne kadar pahalı ve büyük'se aşkın o denli büyük olduğu algılanmaya, sevginin büyüklüğü alınıp verilen armağanlarla ölçülür oldu.

Kapitalizm zaten her anımızda bu alışkanlığı kazanmamız için elinden geleni yapar. Tüketim alışkanlıklarımızı bize empoze eden böyle günler mi? Ya da bu günler mi belirliyor çılgın alışveriş isteğimizi diye bilirsiniz. Tabi ki de hayır bunun da bir süreci var. Her gün izlediğimiz yüzlerce reklam, diziler, görsel yayınlar kapitalizmin kucağına bırakıveriyor sessizce ve bu günler için hazırlıyor bizi.Belirlenmiş bu tür günler zaten maddiyata dökülmüş ilişkilerin adlandırılmasından, taçlandırılmasından daha bir anlamlandırılmasından öteye gitmez, gidemez. Ancak dejenere olmuşdavranışları kolaylaştırıyor. Aşkını maddi bir şekilde ifade etmek isteyenlerin yada edilmesini bekleyenlerin tek sığınağı duygudan uzak gösterişe yakın bugün.

Böyle bir gün olmasaydı aşklar daha mı saf olacaktı? Daha mı sahici sevecekti insanlar birbirini? Eminim bu popüler kültür içinde bunun yerini alacak daha büyük bir tüketim çılgınlığı icat edilecekti.

Oysa bu hayatta;insanı hüzünlendiren, duygudan duyguya savuran yaşanmışlıklar olmalı. Yani madden  hiçbirkarşılığı olmayan iliklerinize kadar htiğiniz ve yaşadığınız gerçek bir aşk hikayeniz olmalı. Tıpkı 1970'li yıllarda Marina Abramovic'in Ulay' a duyduğu aşkı gibi.

Abramovic ve Ulay, Ulay'ın hayatına başka bir kadının girmesinden dolayı ilişkilerini bitirme kararı alırlar. Ancak bunu daha önceden tasarlamış oldukları ruhani bir yolculuk sonrasına bırakırlar. Bunu için Çin Seddi'ni farklı noktalardan hareketle günlerce, kilometrelerce yürürler  ve ortada buluşurlar. Buluştukları noktada birbirlerine son kez bakar, sarılır, dokunurlar "elveda" diyerek ve bir daha asla birbirlerini görmemek üzere ayrılırlar.Oysa onlarbirlikte bir sürü sıra dışı sanat ve performansı sergilemiş iş arkadaşı ve sıra dışı aşkın iki sevgilisiydiler.

Marina veUlay 21 yıl hiç birbirlerini görmeden yaşadılar. Marina Abramovic 2010 yılında Nev York' ta "The Artist İs Present" adlı 736 saatlik performansını tüm basın ve sosyal medyaya açık sunmaktaydı. Konsept gereği günlerce bir sandalyede oturan yerinden kalkmayan Marina, karşısına gelip oturan insanlarla bakarak iletişim kurar. Marina'nın karşısına hiç beklenmedik anda Ulay gelip oturur. 

Marina Abramovic diğer insanlarla kurduğu göz teması dışında Ulay'a özel farklı bir davranış sergiler. En anlamlı yüz ifadeleriyle 21 yılın özetini adeta birbirlerine anlatırlar. Abramoviçgözyaşları içinde Ulay'a ellerini uzatır Ulay mahcuptur. Marina'nın ellerini avuçlarının içine alır. Birkaç dakika sonra Ulay masadan kalkar gider.

Belki de bu an kırgınlıklardan sonra iki insanın birbirine geri gelme halidir.

Bazen içimizdeki dinleyicileri kapatıp birbirimizi daha çok dinlemeliyiz diye düşünürüm. Bu bize olumsuz htiğimiz duyguyu geri aldırabilir.

Bu videoyu izlediğinizde derinden bir şeylerin hareket ettiğini fark edersiniz. Ancak konsept gereği nötr davranması gerekirken duygularını gizleyemeyen, Marina Ulay'dan sonra dağılmış olsa da tutması gereken bir belleğinin olduğunu gösteriyor bize.

Ve yine gösteriyor ki AŞK her türlü sanattan daha güçlüdür. Çünkü sevgi geldiğinde savaşamazsın ya da ona karşı koyamazsın. Bu gerçek duyguyu ve tepkiyi görmek isteyen insanlar için önemlidir. Bu duygulardan geçmiş biri iseniz gözlerinde kalan mutluluk ve üzüntüyü hemen anlarsınız. Bazen o anlara sahip olmakta çok acı verebilir size. Belki de hayatınızda sayısız sevdiğiniz kişileri kaybedişinizi düşünebilirsiniz.

Bunun ardındaki hikayeyi bilmezseniz bile geçmişte büyük bir duygunun onları sarıp sarmaladığını anlarsınız. Çünkü hep yanında olduğunu bildiğiniz birinin gözlerine böyle bakamazsınız. Bu sadece güzel değil muhteşem ötesi bir şeydir.

Bunu gördükten sonra daha iyi şiir yazar, daha iyi müzik yaparsınız.

Hayatınızda var olan şeylere daha bir tutkuyla bağlanır, daha bir anlam katarsınız yaşama.

Bazen yeri ve zamanı belli değilken bir tende birikir ve hayat bulur aşk.

 Ve sevda devrik cümlelerin sığınağı olur, gizli sözcüklerin tınılarına yerleşir.

Sevgi gülümseyerek yürekten yüreğe gizlice sızar.

Aşkınızın ömrünü uzatmak istiyorsanız maddi değerlerden uzak tutun onu.

Sevginizi bir güne sığdırmayın yayın 365 güne.

Yeniden buluşuncaya dek şiiri gülüşünüzde, türküleri yüreğinizde saklayın.

Yazarın Diğer Yazıları