Aşkın ağacı ıhlamur ve çınar İskele Caddesi'nde

Dünyanın ikinci,  Türkiye’nin  en uzun caddelerinden biri olan, şehir merkezi ile Van Gölü’nü birleştiren İskele Caddesi’nde yenileme çalışmalarına başlanmış.  Haberi okuyunca ister istemez aklıma göğü delecekmiş gibi gökyüzüne uzanan  kavaklar geldi. Zira bu cadde yıllar yıllı kavak ağaçlarıyla tanınırdı. Öyle ki sanatçılar fotoğraflarını çeker, ressamlar resimlerini yapar, şairler şiirler yazardı bu eşsiz güzelliğe. Ancak ağaçlar kesilerek o güzellik maalesef korunamadı. Bu caddeye sonradan karaağaç dikildi. Şimdi bu ağaçların sökülüp yerine  çınar ve ıhlamur ağaçlarının dikileceğini öğrenince bütün yol kenarlarına çınar ve ıhlamur ağaçları dikilmeli diye aklımdan geçirdim. Çınar ve ıhlamurla bezenen İskele caddesi sevgi ve aşkın yolu olacaktır. Çünkü çınar ve ıhlamur mitolojide aynı kökten beslenen birbirine sevdalanan iki yüce aşk ağaçlarıdır.

Tohumun çatlamasıyla yavaş yavaş dal vermeye başlayan ulu çınar beş parmaklı bir ele benzeyen yapraklarıyla uzanır ıhlamurun narin dallarına. Sarar, sarmalar adeta narin dallı bu ağacı korur. Kalp şeklinde yapraklar çıkartan ıhlamur sevgiyle bırakır kendini ele benzeyen yapraklar üzerine. Sevgi ve aşkın ağaçları çınar ve ıhlamur bir aradadır. Şefkatle okşayan sevgilisi çınara sarı göbekli mis kokulu sarkık demetli bembeyaz çiçekler verir ıhlamur. Ömürleri de sevdaları gibi uzundur bu iki ağacın. Bin yıllık ömre sahip olan bu ağaçlar büyüdükçe ihtişamlı olur, geliştikçe kullanım alanı genişler, insanlığa hizmet eder sevgi deposudur ıhlamur. Ve onlar insanlığa örnek birbirlerine sevgiyle dokunan iki ağaçtır.

 İğde kokulu memleketime şimdi de buram buram ıhlamur kokuları yayılacak. Çağlar boyunca gölgesinde halkın toplandığı, yaşamsal kararların alındığı meydanları gölgelendiren bir kutsal ağaç olarak aşk, doğurganlık, barış, adalet, dürüstlüğü simgeleyen ıhlamur ağacının bu kez de  o tarifi imkânsız bir esintiyle nefes kesen  çiçeğinin kokusunu şiirlerinde anlatacak  Vanlı Şairler.  Bu sevda ağaçlarında kuşlar şarkı söyleyecek, boydan boya sevgi yayılacak, barış yayılacak upuzun caddeye.

Çünkü  ıhlamurda çınar da aşk ağacıdır. Soylu ağaçtır, hanedan ağacıdır. Sonsuzluğun ağacı çınar; kuş sesidir, çınar çağlayandır, çınar sonsuzluktur. Çınar gücü, direnci ve heybeti temsil ederken, ıhlamur İri cüsse içindeki incecik dallarıyla bir kadın kırılganlığında, Sarkan çiçekleriyle hüznün gözyaşıdır. Ihlamur baharın müjdecisi olduğu kadar bizim çocukluğumuzu kuşatan, sevgi depomuz, yaşam sevincimiz, şifamızdır.

Ne zaman doğada ıhlamur ağacının etrafa yaydığı mis gibi kokusunu hsem; yine bir haziran sonlarına yine ıhlamurların çiçek açtığı yere giderim. Uzaklardan gelen hafif ama içe işleyen, sokağı saran o dünyanın en pahalı parfümünden daha güzel kokan ıhlamur çiçeği kokusu beni yıllar önce yaşadığım sokağıma götürdü.

Arnavut kaldırımlı uzun sokağımızın her iki tarafı da ıhlamur ve çınar ağaçlarıyla kaplıydı.  Sabah uyandığımda ilk işim pencereyi açmaktı. Açılan pencereden içeriye yayılan ıhlamur kokusu  çok geçmeden tüm eve hâkim olurdu. Sabah serinliğinde yaşama umudu, akşam serinliğinde ise huzur ve sakinlik verirdi. Gölgesi ve esintisi ile hoş bir koku, derin bir ferahlık yayılırdı sokağımıza. Sokağımız biraz da onun sayesinde temiz ve bakımlıydı.

Her sabah kapı önleri sulanır süpürülürdü. Gölgesi ve kokusuyla sokağımızın adı şeker sokak olarak anılırdı.

Sokağımızdaki ıhlamur ağaçlarının küçük bir esintide sallanışı, dalların her kımıldayışında, her sallanışında mis kokusu tüm sokağa burcu burcu yayılırdı. Ihlamur ağacının gölgesinde   kahvaltı yapmak kadar serin yaz akşamlarında yemek yemek, çay içmek, misafir ağırlamak eşsiz bir huzur ve ferahlık verirdi bize.

Baharın gelmesiyle birlikte etrafa yayılan rayihasıyla kendinden söz ettiren, her derde deva ıhlamur ağaçlarının her sokakta en az birkaç tane olması o sokağa ayrı bir güzellik, ferahlık katıyordu.

Ne zaman bir ıhlamur ağacı görsem diz çöker, otururum gölgesinde esen yelin ıhlamurdan çınara taşıdığı sevgi çağrısını duyarım.

“Benim sana her dokunuşumda ıhlamur kokuları yayılacak etrafa bir temmuz akşamında”