Ümran Öztürk

Acımasız hırsız zaman

Ümran Öztürk

Herkes için yaşamın en önemli kıstaslarından biridir zaman. Yaşamak yerine harcanması tercih edilen, bir anını bile geri vermeyen, düşüncelerde ve hayallerde sonsuz, hiçlikte anlamını yitiren, varlıklarla var olan kavramdır zaman. En çok özlem taşır, yitirdiklerimizi bize bilgelik olarak geri verirken, yaşadıklarımızı tecrübe olarak armağan eder.

 

Bundan dolayı zamanı nasıl ve kiminle kullandığımız nelerle değerlendiğimiz çok önemlidir. Zira bir öğütücünün dişlileri gibidir zaman. Bize armağan edilen saniyelerimizi, dakikalarımızı, saatlerimizi, günlerimizi bir daha geri vermemek üzere alır.

 

Einstein; zaman bir boyuttur ve biz bu boyutta akıp gidiyoruz derken,

 

Benjamin Franklin: "Hayatınızı seviyorsanız, zamanınızı boşa harcamayın, çünkü hayat ondan ibarettir "diyor.

En önemli anın, içinde bulunduğumuz an, en önemli kişi ise o an birlikte olduğumuz kişidir. Ne yapacaksak o anda yapmalıyız. Zira zaman her şeyi geç bırakır.

 

Zaman insanın en önemli sermayesi en önemli yaşamsal kaynağıdır. Dünü, bugünü ve yarını içine alan birbirini takip eden bir süreçtir.

 

Zamanı etkin ve iyi kullanan insanların sinerjileri daima yüksektir. Çünkü onlar bu yaşamda yapmak istediklerini iyi belirlemiş, zamana iyi yayarak zamanı iyi  algılamış, iyi kullanmış, iyi yönetmiş karşılığında kaliteli yaşamı gerçekleştirmişlerdir.

 

Her şeyin telafisi bir şekilde mümkündür. Ancak zaman; telafisi  olmayan tek şeydir. Yeniden oluşmayan, yeniden üretilmeyendir zaman. Bu nedenle en etkin şekilde çok iyi değerlendirmek lazım. Vakit nakittir derken en acımasız hırsızın da zaman olduğunu unutmamak lazım.

İhmal edilen ziyaretler, tamamlanmamış yarım kalmış işler, yarım kalmış ilişkiler, ya da  zamana yetişememek, zamanın gerisinde yaşamak  belki de en önemlisi ve telafisi en zor olan  da insanın insana geç kalmasıdır.

 

İnsanlığın en önemli buluşu  zaman ölçme makineleri  yani saatlerin icat edilmesidir. Güneş saati, pendulum saati ardından atomik saatler yapılmaya başlandı. Bu sayede bir günde 86.400 saniyeye sahip olduğumuzu öğrendik.

 

İnsanlara en adil dağıtılanın zaman olduğunu, hepimiz bir günde 24 saate, 1440 dakikaya 86. 400 saniyeye sahip olduğumuzu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki diğer bir güne devretmeyen 24 saate, 1440 dakikaya 86. 400 saniyemiz var. Her gün için verilen bu zamanı iyi kullanabilmek kişinin kendi becerisine kalmıştır.

 

Çoğu kez yaşadığımız hayat, içinde bulunduğumuz şartlar bizi tercihler yapmaya zorlar. Beklentilerimiz ve amaçlarımız. Bu iki kavram bizi hep çelişkide bırakır.  Bunlar öncelik ve önemdir. Bulunduğumuz ortamın önceliği ve önemi zamanın içindedir. Bu nedenle çok doğru ve ivedi karar vermek zorunda kalırız.

Beklentileri ifade eden öncelikli alana önem vermek mi daha doğru? Ya da    yaşamı amaçlar doğrultusunda sürdürmeyi ifade eden önemli alana öncelik vermek mi? Herkes farklı düşünebilir. Herkesin tercihinde önceliği veya önemi farklıdır.

 

Hepimizin zaman hırsızları var. Bunların en başında uzun telefon konuşmaları, İnternet gezintileri, televizyonlar, beklenmeyen misafirler, özellikle işyeri ziyaretinde  kalkmak bilmeyen konuklar, uzayan yemekler bitmeyen sohbetler ve en beteri yoğun trafik.

 

Hayatımızdaki keşkelerin ve eyvahların çokluğu zamanımızı ne kadar kötü kullandığımızın birer kanıtıdır.

 

Zamanı yönetmek aslında kendimizi yönetmektir, davranışlarımızı yönetmek belli alışkanlıklardan vazgeçmektir.

 

Kendimize daha fazla zaman ayırmaktır. İlgi alanlarımıza yönelmeye zaman açmaktır. Kişisel gelişimimize zaman ayırmaktır.

 

En doğrusu da yaşamı içselleştirerek yaşamaktır zamanı.

Yazarın Diğer Yazıları