Ümran Öztürk

6284 Kadınların Şifresi

Ümran Öztürk

Bazen haykırışlar bile nafiledir. Şimdi hangi kar soğutabilir bu kadının yangınını, hangi söz hangi şefkat söndürebilir yüreğinin ateşini. Bu acının ne bir tarifi ne bir telafisi ne de bir tesellisi var. Bugün  hala  ülkemizde babaları tarafından 2 çocuğu öldürülen kadının feryadı konuşuluyor.

Her kanalda, her gazetede sosyal medyada nereye bakarsanız bakın  bu haber var. İnsanın yaşam sevincini kıran, ne kadar acımasız bir topluma dönüştük dedirten bu olayın etkisinden çıkamayan,  kaygıları ortak olan kadınlar , büyük bir korku iklimi yaşıyorlar. Bitmeyen bir korku filminin içindeymiş gibi.

Kasım 2017 de Antalya da 2 kız çocuğunu öldürdükten sonra hayatına son veren adamın saçtığı vahşetin aynısı çok değil daha birkaç gün önce bu kez de İstanbul Maltepe’de yaşandı. Biri 2 diğeri 4 yaşında olan 2 kız çocuğunu pompalı tüfekle öldüren , ardından aynı tüfekle intihar eden bir adamın, bazı çevrelerce karısından intikam alma şekli olarak  algılanırken, birbirine tahammülü olmayan insanların neler yapabileceğini gözler önüne serdi. Bir akıl tutulması, bir öfke patlaması  sonucumuydu bu  vahşet?

Daha ne kadar böyle olaylara tanık olacağız.  Aklı uçmuş, fikri firarda bir kadın dense de yaşadıklarına rağmen  çoğu insandan daha normal, sesi feryattan kısılmış, gözleri kan çanağı, donuk bakışlarla kameralara anlatıyor vahşetten sonra aklında kalanları.

Öldürülen çocuğumun emziği elimde kaldı diyen annenin ağzından dökülen sözleri ve yürek dağlayan feryatları bitmiyordu. “Önce büyük çocuğumu öldürmüştür, yoksa korurdu kardeşini" diyor ve devam ediyor,“sesimin duyduğu her yere gitmek istiyorum, bitmedi, bitirmedim, durmayacağım. Anlıyorum, iki gün sonra hepiniz unutacaksınız, başka bir acıyla devam edeceksiniz çünkü"

 

Şimdi kadının hal ve hareketleri için kadının psikolojisi de bozuk diye konuşulur oldu. Kadın 2 çocuğunu kaybetti .Öncesinde cehennem hayatı yaşadığı ailesi dahil kimse yardım etmemiş yanında olmamış iki çocuğuyla aylarca tek başına mücadele vermiş, çocuklarını korumak için her yolu denemiş.  Polisin,savcının onu korumadığını söylüyor. Ailesinin sahip çıkmadığını söylüyor.

Şimdi bu anne  sana kızgın, bana kızgın, ailesine kızgın herkese hatta dünyaya kızgın.Ben yıkadım, ben kefenledim, ben taşıdım diyen bir anne var bu savaşın içinde sağ çıkmaya çalışan.

Bu cinayetlerin işlenmesinde katile haklılık payımı arıyorsunuz  atın kadınları, çocukları bunların önlerine,  sonra da öldürülmelerine kendinizce haklı sebepler bulun.

Umarım bundan böyle suçlularla empati kurmaya başlarken empatinin sempatiye dönüşmesi ve onları mazur görecek eğilimlerin  artmasına tanık olmayız.

Lütfen empatiyi yanlış değerlendirmeyin kendi çocuklarını öldüren birini aklamaya çalışmayın.

Maalesef vicdan yoksunu bir kitle var içimizde. Böyle bir olay yaşamış bir annenin mimiklerine, davranışlarına takılmak yerine bu yavruların ölümüne meydan veren süreci  ta başından değerlendirmek lazım.

Babalar kızlarınızı özgüvenle büyütün. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar kızlarınıza sığınabilecekleri bir baba ocağı kapısının olduğunu htirin ve bu kapıyı hep açık tutun. Kızlarınızı kaç yaşında olurlarsa olsunlar sevin ve şefkat gösterin.

Öteden beri çocuklar ve kadınlar  bu dünyada hep acı çeken kesim olmuştur.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik cinsel istismar, Çocuk İstismarı ,tecavüzler , ensest ilişkilerin hızla yayılarak  pes dedirtecek boyuta ulaştığı günümüzde bazı dernekler ve kadın hareketi platformları kadınları örgütlü mücadeleye çağırdı.

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” 2017 veri raporuna göre; Geçtiğimiz yıllarla kıyaslandığında 2017 yılında kadın cinayetlerinin  arttığını, 409 kadının erkekler tarafından öldürüldü 387 çocuk cinsel istismara uğradığı 332 kadına cinsel şiddet uygulandığını açıkladı. Platform Aralık ayında  45 kadının hayatını kaybettiğini buna karşın 2017 ‘nin kadınların örgütlü mücadelesinin  arttığı bir yıl olduğunu belirtmektedir.

Platform , 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla, kadınların meydanları doldurduğu kasım ayı ve  “kıyafetime karışma” dedikleri  temmuz ayında da  en düşük kadın cinayetlerinin  yaşandığını ifade etmiştir.

Şiddete uğrayan kadını korumak için saldırgana en az 1 ay uzaklaştırma kararı çıkartılması; kadına barınak sağlanması; kadına yeni kimlik verilmesi gibi birçok düzenlemeyi içeren 6284 sayılı koruma kanunu  2011 yılında yürürlüğe girdi.

Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle  en az cinayet 2011 yılında yaşanırken, 2017 de en yüksek seviyeye ulaştığı görülmektedir. Ne kadar çarpıcı değil mi?

Kadınlar, bu yıl kadına yönelik her türlü şiddete karşı çözüm yollarını birlikte konuşup, tartışıp, karar alıp omuz omuza mücadele vermek için Kadın Meclislerini il il, ilçe ilçe ve birçok üniversitede kurmaya başladı.

Basına yansıyan deşifre olanların yanında örtbas edilen bizim duymadığımız daha niceleri var. Kadınlar bir ateş çemberinin içinden mi geçiyor? Sadece kamu spotlarıyla, televizyondaki acıklı hikayelerle sunulan haber bültenleriyle olmuyor herkes üzerine düşeni yapmalı ve daha kararlı olmalı.

Burada yine kadınlara çok iş düşüyor. Çünkü bu ülkede kadına yapılan şiddete seyirci kalan bir erkek toplumunun yanında bir o kadar da kadın toplumu var. Kadınların kadınlara karşı acımasızlığı burada da kendini gösteriyor. Sessiz çığlıklar  yerine bu noktadan sonra kadın erkek dayanışması kaçınılmazdır. Kadın ve erkek birbirinin karşısında değil yanında olmalı, birbirini kıran değil birbirini tamamlayan olmalı. Zira erkekler unutmamalı ki erkeğin her zaman diliminde hayatında bir kadın vardır. Ana olarak vardır, kardeş olarak vardır, eş olarak vardır,evlat olarak vardır. Bu nedenle koruyucu kanunlara gerek kalmadan biraz şefkatli olun onları korumak istiyorsanız zarar vermeyin yeter.

Yazarın Diğer Yazıları