Ümit Kayaçelebi

'Zeve Sehitliği' katliamların en büyük delili

Ümit Kayaçelebi

Van’da 2 bin 500 Müslümanın katledildiği “Zeve Şehitliği” ile yüzlerce erkeğin kurşuna dizildiği Mollakasım köyündeki “Vay, Vay Tarlası”, Ermeni çetelerin 1915’te Ruslardan aldığı desteklerle başlattığı katliamların en büyük delilleri arasında bulunuyor

Van’da 1915’te Ermeniler tarafından katledilen 2 bin 500 Müslüman anısına oluşturulan Zeve Şehitliği ve “Vay Vay Tarlası”, mezalimin en büyük delilleri arasında bulunuyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan olaylar ve Ermenilerin yürüttüğü faaliyetlerle ilgili araştırmalarda bulunan Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdülaziz Kardaş, olayların aslında 19. yüzyılda başladığını, asıl sebebinin büyük devletlerin Doğu Anadolu’yla ilgili politikaları olduğunu söyledi. O tarihlerde Osmanlı Devleti’nin “yumuşak karnı” gibi görülen Ermeniler üzerinde çok yoğun propagandalara girişildiğini aktaran Kardaş, 19. yüzyıl sonlarından itibaren bölgeye gelen misyoner, arkeolog ve birtakım siyasi düşüncedeki insanların yürüttüğü faaliyetlerle Ermeni olaylarının başladığını anlattı. Kardaş, Osmanlı Devleti’nin II. Abdülhamit ve Meşrutiyet dönemlerinde olayların belli noktaya kadar dizginlendiğini ancak Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle daha önce örgütlenmelerini tamamlayan Ermenilerin, özellikle Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri vasıtasıyla cephe gerisinde kalan Osmanlı vatandaşlarını katletmeye başladığını kaydetti. Osmanlı’nın cephede savaşan ordularının moralinin bozulduğunu ve Ermenilerin çıkardıkları isyanlarla Rusların kolay şekilde Doğu Anadolu’yu işgaline zemin hazırladığı bilgisini veren Kardaş, şunları dile getirdi:“Nisan 1915’ten itibaren Van’da çok yoğun Ermeni isyanının başladığını ve Rusların işini kolaylaştırdığını görüyoruz. Ermeniler ve Ruslar, 20 Mayıs 1915’ten itibaren Van’ı tamamen işgal ediyor. Bu sırada Ermeni çetelerin katliamlarından, Ermenilere hedef olmadan köylerini terk eden Hakis, Derebey, Göllü, Gülsünler gibi köylerde yaşayan 2 binin üzerindeki kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan halk, Van’a sığınmaya çalışıyor. Van’a doğru hareket ettiklerinde şehrin işgal edildiğini, Ermeniler ve Ruslar tarafından yakıldığını öğreniyorlar. Van’daki Müslümanların büyük bir katliama maruz kaldıklarını, canını kurtarabilenlerin Bitlis’e, batıya kaçtıklarını duyduktan sonra geri çekiliyorlar. Eski adı Zaviye olan Zeve köyüne geliyorlar. Bu 8 köy halkı, köylerini savunmaya karar veriyorlar.”

“ZEVE'DE 2 BİN 500 ŞEHİT YATIYOR''

Kardaş, halkın ellerindeki imkanlarla gölden Zeve köyüne kadar olan “U” şeklindeki alanda siperler kazdığını ve müdafaaya karar verdiklerine dikkati çekti. 20-25 Mayıs 1915’te Ermeni çetelerinin köyün olduğu bölgeye saldırılar düzenlediğini ifade eden Kardaş, erkeklerin seferberlik emriyle cephelerde savaştığını, bu nedenle halkın savunma güçlerinin yeterli olmadığını vurguladı. Kardaş, şöyle konuştu: “Dolayısıyla kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan köylüler de kendini savunabilecek silah ve erkek nüfustan yoksundu ama savunma kararı alan halk, Ermenilerle yoğun çatışmaya giriyor. Zeve köyünde toplanan halk, mühimmatları bitince ellerindeki balta gibi kesici, delici aletlerle mücadeleye devam ediyorlar. Tam kesin tarihini veremiyoruz ama 25 Mayıs 1915’te Ermeni çeteleri köyün tümünü ele geçiriyor. Onların silah ve asker sayısı bakımından da büyük bir üstünlüğü vardı. Gerek Osmanlı ordusundan çaldıkları silahlar, gerekse Rusya’dan kaçak yollarla aldıkları silahları, bu zavallı ve savunmasız halkı katletmek için kullanmışlardır. Ermeniler, çok büyük bir kıyım yapmışlardır. Burada 2 bin-2 bin 500 kişi kadar insan hayatını kaybetmiştir. Kurtulanlar da çok az sayıdadır. Bu olaydan sonra 1990’lı yıllara kadar yaşayan tek kişi bulunuyordu. O da ‘İbrahim Sargın’ adlı vatandaştı. Dolayısıyla Van’daki Ermenilerin yaptığı Zeve katliamı, tarihin çok büyük bir kırımıdır. Bu, aynı zamanda Ermeni çetelerin barbarlığını, vahşiliğini ortaya koyan çok büyük bir delildir.”

MOLKASIM KATLİAMINA ''VAY, VAY TARLASI'' TANIKLIK ETTİ

Van merkeze bağlı köyler başta olmak üzere birçok bölgede, Osmanlı ordusundan çalınan ve Rusya’dan alınan silahlarla Müslümanları katleden Ermeni çeteleri, bugün dahi olaylara tanık olan veya tanıkların anlattıklarıyla acılarını taze tutan çocuklarını gözyaşlarına boğuyor. Katliamlardan nasibini alan Mollakasım Mahallesi’nde de 100 yıl geçmesine rağmen kaybettikleri insanların acısını yaşayanlar, özellikle Ermenilerin eline esir düştükten sonra tarlada kurşuna dizilen erkekleri için bugün dahi ağıtlar yakılıyor. Babası Ahmet Çinkılıç ve köydeki arkadaşlarının 7-8 yaşlarında tanık oldukları katliamı, 20’li yaşlarına geldiğinde kendisine anlattıklarını belirten Sülhattin Çinkılıç (58), katliam öncesi köy büyüklerinin, Ermenilerin barış yöntemi “tuz ve ekmeği”, bir elçiyle Ermenilere gönderdiğini söyledi. Ermenilerin, tuz ve ekmeği götüren elçiyi öldürdüğünü belirten Çinkılıç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “O dönemki köy büyükleri, ‘herkes, başının çaresine baksın, kaçın’ diyorlar. Bir kısmı kaçarken, bir kısmı ise savaşıyor. En sonunda köyü çembere alıp, herkesi esir alıyorlar. Sonunda erkekleri tarlaya getiriyorlar ve kurşuna diziyorlar. Bu sırada erkeklerin kurşuna dizildiğini gören kadınlar, ‘vay, vay’ diye ağıt yakıyorlar. O dönemden sonra bu tarlanın ismi ‘Vay, Vay Tarlası’ oluyor. Genç erkekleri tarlada, yaşlıları ise buldukları yerlerde öldürüyorlar. Kadınlar ve çocuklarını Alaköy’e götürüyorlar. Burada çay kenarında bulunan derin bir samanlık vardı. Samanlığa doldurduktan sonra çayı samanlığa yönlendiriyorlar. Samanlık su ile doluyor ve kadınların boyunu aştığı sırada, kadınlar çocuklarını boğulmasınlar diye başlarının üstüne kaldırıyor. Bu sırada Allah’ın hikmeti samanlık kapısı açılıyor. Kadınlar, çocuklarını alarak kaçmaya başlıyor. Köyümüzde sağ kalanlar ondan sonra gizlenmeye başlıyor.” Türk askeri bölgeye gelmesine kadar köylülerin bir kısmının göç ettiğini, bir kısmının da civardaki mağaralarda saklandığına işaret eden Çinkılıç, “Askerimizin bölgeyi geri aldığı haberini alanlar, köye geri dönüyor ama hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını görüyorlar” dedi.

ERMENİLER ARŞİVLERİNİ AÇMAKTAN KORKUYOR

Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, Ermenilerin hem Doğu ve Güneydoğu’da hem de Azerbaycan’da katliamlar yaptığını söyledi. Ermenilerin yaptığı katliamları anlatmak için Birleşmiş Milletler nazarında baskı oluşturulması gerektiğinin altını çizen Eğilmez, şunları kaydetti: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan diyor ki ‘arşivlerimiz açık, gelin inceleyin.’ Devletimizin en başındakiler bile diyor ki ‘buyurun, kalkın gelin inceleyin.’ Bir gün de Ermenistan’ı yöneten insanlar desin ki ‘gelin arşivlerimizi inceleyin.’ Mümkün değil bir Türk tarihçisinin gidip Ermenistan’daki arşive girmesi. İzin alınması bile 10 yıl kadar sürer. Ermeniler bırakın Türk tarihçilerine kendi tarihçilerine bile arşivlerini açmıyorlar.” Tarihçiler olarak yıllardır Ermenistan’ın arşivlerini incelemek için uğraştıklarını vurgulayan Eğilmez, “Biz yıllardır uğraşıyoruz ‘arşivlerinizi bize açın, gelelim inceleyelim’ diye. Açtıkları da kendi kontrolünde oluyor. ‘Şu rafa, şu kataloğa bakabilirsin’ diyorlar. Bizim devletimizin kurucusundan itibaren, yöneticilerimiz ‘gel incele’ diyor. Ermeni tarihçiler arşivleri incelemek için zaten Türkiye’ye geliyorlar” diye konuştu. Eğilmez, “Ermenilerin ellerinde tarihi bir malzemesi yok. Hep anılara dayalı şeyler. Hep bir kişinin anlattığı anı üzerinden yola gidiyorlar. Ölüm rakamları, belgeler yok ellerinde. Bilmem hangi şahsın anlattığı hikayeler var” ifadesini kullandı

ULUSLARARASI TOPLUM MÜSLÜMANLARIN YAŞADIKLARINA 'KÖR VE SAĞIR'

Balkanlarla Sürekli İşbirliği ve Temas Derneği Başkanı Ali Sait Adiloğlu, 1915’ten 15-20 yıl önce Balkanlar’da Müslümanların yaşadıklarına uluslararası toplum bir anlamda ‘kör ve sağır’ kalıyor” dedi.  Türkiye’nin her fırsatta Osmanlı ve devlet arşivlerini tarihçilere açmayı teklif ettiğini ancak bunun Ermeni cephesi tarafından kabul edilmediğini anlatan Adiloğlu, Türkiye’nin haklılığının yavaş yavaş daha iyi anlaşılmaya başlandığını dile getirdi. Ermeni iddialarının, Balkan coğrafyasında da protesto edildiğini aktaran Adiloğlu, Bosna’da, Kosova’da, Makedonya’da ve diğer Balkan ülkelerinde Müslümanlara ve diğer halklara yönelik katliamlara en güçlü sesi Türkiye çıkarmıştır” diye konuştu. Adiloğlu, yıllardır Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda kan ve vahşet yaşandığını, sivillerin öldürüldüğünü hatırlattı. Bu ülkelerde büyük acılar yaşandığını vurgulayan Adiloğlu, Türkiye mazlumun, ezilenin yanında yer almanın karşılığını Balkan ülkelerindeki bu protestolar ve gösterilerle almaktadır. 1915’ten 15-20 yıl önce Balkanlar’da Müslümanların yaşadıklarına uluslararası toplum bir anlamda ‘kör ve sağır’ kalıyor” dedi.

Kaynak: Van YYÜ Öğretim Görevlisi Abdulaziz Kardaş

Yazarın Diğer Yazıları