Ümit Kayaçelebi

Zati Sungur Van'a gelmiş !

Ümit Kayaçelebi

KOŞTUK ÇADIRA ZATİ SUNGURU İZLEMEYE

Sihirbazlar kralı Zati Sungur tam anlamıyla mesleğine son derece aşık bir insandı. Değil Türkiye ününün ulaşmadığı bir yer yoktu. Sihirbaz dendiğinde ilk akla gelen Zati Sungur’du.

1950 li ve 1960 yıllarda hep okurduk. elimizden gazete kitap dergi hiç düşmezdi. Bir evde dede, baba, oğul, kız kısacası tüm hane halkı eline geçirdiği gazeteyi dergiyi okurdu hem de sindire sindire. Su ekmek hava gibi bir alışkanlıktı okumak.  Hatta gazete eve geldiği zaman adeta önce ben okuyayım diye bir yarış olurdu neredeyse. O tarihlerde çok güzel magazin dergileri çıkardı bunları da rahmetli Şevket Rado çıkarırdı. O dergileri okumak da ayrı bir zevkti. Bu konuya başka bir yazımda gireceğim inşallah. Biz dönelim konumuza;

Bu gün nasıl gazete ve dergilerde magazin haberleri (Artık magazin günümüzde  Televizyonlarda internet ortamında takip edilmekte)  var ise. O gün de magazin haberleri gazete ve dergilerin en çok okunan sayfalarıydı. Van gibi yerde bir yerlere gitmenin çok kolay olmadığı uzak bir şehirde biz Türkiye’yi, dünyayı ve olup bitenleri  gazete ve dergilerde takip ediyorduk.

Bazen gazetelerde ve dergilerde hep gözümüze çarpıyordu: işte ünlü Sihirbaz Zati Şungur gösteride bir hanım efendiyi kılıçla ortadan kesti, veyahut kafasına çivi çaktı, adamı tabuta koydu daha sonra kaybetti! Bunları okuduğumuzda inanmıyorduk inanamıyorduk aklımız bir türlü ermiyordu. Daha doğrusu küçücük aklımızla bu işin içinden bir türlü çıkamıyorduk. Sadece helal olsun diyebiliyorduk.

İşte 1960’lı yılların ortalarında  iken şimdiki Hükümet binasının arkasına o zamanın şartlarına göre dev bir çadır kuruldu. Zaten ne zaman eğlence olsa, kumpanyalar gelse, halkacılar gelse Van’ın açık gösteri yeri orasıydı.Baktık ki koca bir çadır. Üzerinde ise rahmetli Zati Sungur’a ait yaptığı gösteriyle alakalı bir resim çadırı boydan boya kaplamış adeta bize bakmakta.

Tabi ki Van gibi uzak bir şehirde böyle bir gösterinin olması o günün şartlarına göre fevkalade bir şey ve de inanılmaz. Niye derseniz? O yıllarda bu günkü gibi saat başı kalkan uçaklar, yollar da gelin gibi süzülüp giden bu lüks otobüsler de yoktu. Hatta tren bile daha doğrudan Van’a gelmemişti.

Çok nadiren konser ve tiyatro kumpanyaları gelirdi. Velhasıl Van’a batıda tanınmış sanatçı, artist, şarkıcı, tiyatrocunun yolu Van’a çok sıkça düşmezdi.

İşte Zati Sungur Van’da. Van’a gelmiş haberi halkın arasında heyecan yarattı. Ve merak edenler kaldığı süre zarfında akın akın onu seyretmeye gittiler.

O meyanda babam da anneme dönerek kalk hanım bizde gidip bizde görelim şu Zati Sunguru dedi ve ben de gelmek istiyorum deyince babam beni kırmadı ve ücret ne kadarsa babam kapıda duhuliyeyi verip içeri girdik. Manzarayı tam anlatamam çünkü çocuktum daha orta okul bir veya iki olsa gerek. Ama çok meraklıyım yaptıklarını gazete ve dergilerden okuduğum için çok heyecanlıydım. İşte o çocuk heyecanı ile yaptıklarını bir bir takip ettim. O icraatını yaptı bizde ağzımız bir karış açıkta sadece yaşa, hurra deyip alkışlıyoruz. İnanın hangi numaraları yaptığı pek aklımda kalmamış. Onun en önemli ve ilgi çeken  bir çivi çakma sahnesini hatırlıyorum

Halkın arasından birisini gönüllü olarak çağırdı ve kimdiyse onun elinde bir çekiç birde büyük mıh var ve o mıhı önce kafasına çaktı sonra çıkardı. Bu numaradan sonra çadır alkıştan yıkıldı. İyi ki çocuk olarak da olsa dahi bu gözler Zati Sunguru görme saadetine erişti o gün.

Daha sonra aklımız erince neler yaptıklarını nasıl birisi olduğunu daha tafsilatlı öğrenmiş olduk.

İşte dostlar merak ettiyseniz biraz da onun hayatından bahsederek yazımı bitireyim.

Çekoslovakya’daki Dünya Sihirbazlar Kongresi’nde “Kral” seçilmişti.

Zati Sungur, küçük bir tiyatro sahnesinde genç kadınları koca testere ile kıtır kıtır keser, sinema dolusu insanın gözleri önünde içinde 5 kişi bulunan bir otomobili sahnede kaybeder, insanları isterse maymuna çevirir, isterse kılıçla delik deşik ederdi.Küçük bir tiyatro sahnesinde, koskocaman testere ile genç kadınları üstüne üstlük herkesin gözü önünde kıtır kıtır ortasından kesen sonra da onu birleştirip aynı kadını ayağa kaldırandı Zati Sungur.

O biz çocukların gözünde çok farklıydı! Nasıl yapıyordu? Nasıl Oluyordu diye hep kendi kendimize sorar ama cevabını da bir türlü bulamazdık..Şöyle düşünün, Bir sinema salonunu dolduran insanın gözleri önünde sahnedeki bir otomobili, içindeki 5 kişi ile birlikte ve bir anda kaybeden Zati Sungur du ama kimse bunun nasıl olduğunu asla anlayamıyordu. Hani derler ye meslek sırrıydı.

Kimdir derseniz bu Zati Sungur denen dünyaya nam salmış ünlü sihirbaz!Sihirbazlığa ilk adımı atar, Almanya’da. O günleri, sesini artık duyamayacağımız ve hünerlerini anılarımızda ancak seyredeceğimiz Zati Sungur’un ağzından dinleyelim isterseniz:

“Avrupa’da, büyük ustaların gösterilerini kaçırmazdım. Halk onları vecd içinde alkışlarken ben kıs kıs gülerdim. Çünkü, hepsinin püf noktasını bilirdim. Bu işin ne okulu, ne dersi vardır. Halkın dilindedir bu işin anahtarı. (Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet) mesele, olayı olduğu gibi değil, kendisinin istediği gibi göstermektir seyirciye.”

Almanya yıllarında Zati Sungur’un işçilik maceraları da vardır. Birkaç arkadaş ile kurulan grubun İtalya ve İspanya turneleri ile başlar Zati Sungur’un şöhrete adım adım ulaşması. Ve Brezilya’da tam tamamına 14 yıl süren bir yaşam. Bu, Zati Bey’in yüreğinde bir ince sızıdır. Yakınlarıyla söyleşilerinde derdi:

“Ne yazık ki kendi memleketimden önce, yabancı ülkelerde şöhret oldum. Üne kavuştum

O’nun vatan özlemi, Refik Bezmen isimli bir Türk vatandaşının uyarısı ile sona erecektir. Ve, Sungur o yılları anlatıyor.

“Almanca, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca’yı iyice öğrenmiştim… Brezilya’da temsillerimi İspanyolca veriyordum. Bir Türk işadamı benimle görüşmek istedi. Ve, Türkiye’ye dönmemi önerdi. Ben ise Türkiye’de (Hokkabaz) olarak karşılanmaktan korkuyordum. İllüzyonizmin ne olduğu henüz ülkemizde bilinmiyordu. Ama Türkiye’ye dönünce korktuğum başıma gelmedi. Çok mutlu oldum…”

Son olarak katıldığı kongreye giderken, çantasına yerleştirdiği Türk bayrağını bize göstererek: “Şu bayrağın orada dalgalanışı var ya, O’nun bana verdiği gurur, mutluluk ve zevki kimseye anlatamam…”

Deyişi hala kulaklarımızdadır. Bir röportaj sırasında belli başlı hünerlerini şöyle sıralamıştı:

Kız kesme (röportajı yapan arkadaşımızın da başını giyotin ile kesmişti), kızı havada uçurma, her türlü kap içinden yiyecek ve içecek çıkarma, her milletin parasını basma, insanı kaybetme, insanı maymuna çevirme ve insana kılıç sokma…Sonra eline bir mendil alarak, her sıvazlamada o mendili renk renk göstermişti! Ölümü aldatamadı sadece. O’nu kandıramadı. Ama “kandırdığı” milyonlarca insanda mutluluk bırakarak ölmesi bile güzel bir “numara” sayılmaz mı?

Zati Sungurla alakalı büyüklerimizden duyduğumuz ve keyif aldığımız bazı hikayeleri vardır Zati Sungur’un. İşte o günlerden bir anı;

Atatürk'e bir gösteri yapması istenmiş Zati Sungur'dan.

Gösteri saati 17.00'de imiş.Ata ve konukları gösterinin yapılacağı salonda beklemeye başlamışlar ama Zati Sungur ortalarda yok.

Yaklaşık bir saat kadar sonra Zati Sungur gelir.Atatürk Zati beyin yanına gelir ve kızgın bir şekilde neden geç kaldığını sorar.Zati Sungur ise geç kalmadığını tam saatinde geldiğini Ata'dan isterse saatine bakmasını ister.Ata saatine bakar, saat 17.00 göstermektedir.Hemen yaverlerinden birini çağırtır yanına aynı şekilde ondan da bakmasını ister Zati Sungur.Yaverin saatide 17.00'yi göstermektedir.

Zati Sungur bir gün berbere gider sakal traşı olacaktır. Berber yüzünün bir yanını traş ederken bitirdiği taraf tekrar uzamaktadır. Bi o taraf bi bu taraf derken Zati Sungur sıkılır ve kafasını yerinden söküp "Sen şunu traş etmeye devam et ben bi işim var halledip gelicem" diyerek dükkandan ayrılır.

Zati Sungur Bandabuliya'ya gitmiş bir gün, karpuz almaya.

Şakasına pazarlık yapmış manavla, sonra "çok pahalı, istemem" diye yürümüş, arkasından da üç beş karpuz yuvarlana yuvarlana gelmeye başlamış!

Birde Kıbrıs'ta geçen bir anısı  vardır üstadın        

Sihirbazlık malzemesinin yüklü olduğu kamyonunu, Silihtar'ın oralarda bir polis memuru kontrol için durdurmuş.

Rapor etmek istemiş ünlü sihirbazı.

Kamyonu çok yüklüymüş, tehlike yaratıyormuş diye.

Zati Sungur, memura "Ne yapalım? Rapor edeceksen et" demiş ve uzanıp kamyonundan bir şeyler almış eline.

El çabukluğuyla cebine atmış, sonra da polis memuruna kazaen olmuş gibi şöyle bir çarpmış.

Memurun elindeki deftercik ve kalem bir anda ortadan kaybolmaz mı.

Bu kadarla kalsa bir şey değil.

Defterciğin yerini küçük bir tabak, kalemin yerini de bir salatalık (hıyar) almış.

Ne olduğunu anlayamayan, olanlara bir anlam veremeyen polis memuru elinde tutuğu tabakla salatalığı savurarak oradan nasıl kaçacağını şaşırmış.

Zati Sungur, nasıl olduysa kırılmayan tabakla, parçalanmayan salatalığı almış, şöyle bir incelemiş ve kamyondaki yerine koymuş.

(Herhalde sihirbazlık malzemesinin önemli materyallerindendi bunlar.)

Polisin arkasından bağırmış; "Note Book"unu (Not defterciğini) ve kalemini unuttun" diye.

Siyah paltosunu yeninden çıkarıp vermiş ona.

Yazarın Diğer Yazıları