Ümit Kayaçelebi

Van'da Ermeni mezalimi

Ümit Kayaçelebi

1984 yılında 101 yaşında iken vefat eden istiklal harbi gazilerinden ninemiz Cemile Kayaçelebi'nin 1. cihan harbinde yaşadıklarını aynen kendi ifadesiyle aktarıyorum:

"Dört çocuk annesi iken 1914 yılında başlayan 1. cihan harbini müteakip 20 Mayıs 1915'te Rusların Van'ı işgal etmelerini fırsat bilen Van'daki Ermeniler burada büyük bir katliama başladılar. Bu katliamlar bir yıl kadar sürdü. Ve biz Van'dan muhacir olup çıkmak zorunda kaldık. Vanlıların bir kısmı gemilerle gittiler. Fakat gemi sahipleri, Ermeni olduklarından binlerce aileyi gemilerde öldürüp Van gölüne atıp yok ettiler.

Van'da geri kalanlar bu hadiseyi duyduklarından karayolu ile gitmeyi kararlaştırdılar. Yola çıkacağımız o gün doğum yaptım. Ve doğum yaptıktan bir saat sonra emekli komiser olan kayınpederim Mahmut Bey ile yola koyulduk. Yanımıza bir miktar yiyecek alıp ve bu yiyecekleride ineklerin sırtına yüklemek suretiyle Van'ın Edremit Nahiyesine doğru yola koyulduk. Erkekler cephede harp ettiklerinden kafilemizde sadece yaşlı, çocuk ve kadınlar vardı.

Biz Edremit Nahiyesine girerken tepelerden bir sürü silahlı Ermeni komitacıların baskınına uğradık. Komitacılar bizi koruyan 7 jandarma erini ağaçlara bağlamak suretiyle gözümüzün önünde şehit ettiler. Ondan sonra da kafiledeki tüm yaşlı erkekleri vurup öldürdüler. Koluma giren kayınpederime de ateş ettiler ve o da göğsünden vurulup düştü. Benim de omuzlarıma iki kurşun rastgelmiş kan revan içinde kalmıştım.

Bütün erkekleri öldürdükten sonra, biz kadın ve çocukları dipçiklerle vura vura tekrar Van'a getirdiler. Kafileyi parça parça bölüp ayrı yerlerde oturttular. Ve bize: "Sizi teker teker Amerikan Sefarethanesine götüreceğiz" dediler. Bizleri birer ikişer beşer onar dakika arayla alıp götürüyorlardı. Ve giden de geri gelmiyor ancak silah sesleri duyuyorduk.

Ben 4 çocuğumla en sona kalmıştım. Ermeniler geldiler 1,5-3-4 yaşındaki üç oğlumu zorla alıp götürdüler ben de müdahale edeyim derken dipçikle kafama vurdular, düştüm bayıldım kaldım. Ayıldığımda kan revan içendeydim üç çocuğumun ölüsü başucumdaydı.

O esnada bizim Ermeni bahçevanın kambur kızı yanıma geldi bana; "Cemile abla sen burada ne oturuyorsun, çocuklarını öldürdüler şimdi gelip seni de öldürecekler kalk seni ben Amerikan Sefarethanesine götüreyim" dedi ve gizlice beni bahçelerden geçirerek Amerikan hastanesine götürdü. Hastanede birçok esir vardı. Hastanedekilere durumumu anlattım hiç kimse ilgilenmedi. Lohusa olduğum için zaten çok kan kaybetmiş olduğumdan tekrar kendimi kaybettim. Gözümü açtığımda hastanede bir tahta sedirin üzerinde yatıyordum. 20 gün hastanede kaldım.

Bir gün Rus subayları geldi ve sizi Tiflis'e esir kamplarına götüreceğiz dediler. Zaten hastanedeki esirlerin çoğu yaralı olduğundan ölmüşlerdi. 150 kişiden kala kala 30 kişi kalmıştık. Bizi at arabalarına bindirip Rus muhafızların nezaretinde yola çıkardılar.

Yolculuğumuz bir hafta sürdü. Yolda giderken yine Ermeni komitacıların hücümuna uğradık, Rus muhafızlar müdahele ettilerse de yine birkaç arkadaşımızı gözlerimizin önünde öldürdüler. Böylelikle Tiflis'e vasıl olduk. Tiflis'te Kafkas Müslüman Türklerinin kurduğu Cemaat-i Hayriye adı altındaki Hamhane (yetimhane) denilen bir yere yerleştik. Burada 500'ye yakın kadın ve kız vardı. Kısa bir süre sonra beni yetimhaneye müdüre yaptılar. Ve ben orada bulunan 500 Türk-kadın ve kızına bir Türk annesine yakışır şekilde 3 yıl süreyle hizmette bulundum.

Bir gün Enver Paşa Tiflis'e gelerek yetimhaneyi ziyaret etti ve orada mütareke imzaladıktan sonra "sizleri İstanbul'a götüreceğiz" dedi. Ve bizi önce Batum'a, Batum'dan da "Gülcemal" adlı bir vapurla İstanbul'a naklettiler. İstanbul'a biz varır varmaz bizleri oradaki Türk ailelerinin yanlarına birer ikişer yerleştirdiler. Bu arada eşim Vehbi Bey de İstanbul'a gelip beni buldu. O zaman İngiliz işgali altındaki İstanbul''da eşim sivil askeri memurluk yapıyordu.

İstanbul'da 5 yıl kaldık. Harp sona ermiş barış imzalanmıştı. Ben beyimle birlikte tekrar Van'a döndüm. Fakat Van'a geldiğimde, şen bülbüllerin yuvası olan mekanımızda baykuşlar türemişti. Van yıkılmış, yakılmış ve harap bir haldeydi.

Ben 100 yaşımda şunları söylüyorum: Dinimiz ve Devletimiz için bu mukaddes topraklar için canlarını veren aziz şehitlerimize Ulu Allah'tan rahmet diliyor, tarihi şan ve şereflerle dolu Kahraman Ordumuza dualar ederek Rabbimize hamdü senalar ediyorum. Allah bir daha bu güzel vatanımıza düşman ayağı bastırmasın.

Yazarın Diğer Yazıları