Ümit Kayaçelebi

TAYFUN ÜNVER ANISINA ŞU BİZİM 2-C

Ümit Kayaçelebi

Yazıyoruz yazıyoruz ama anılar bir türlü bitmiyor ki. Okul hayatı, çocukluk günleri, gençlik anıları, iş hayatı, sanat hayatı doğrusu bir sel gibi önünde durmak ne mümkün. Ne yapalım bizde bu hatırat deryasına dalıp bit katreden bahsetmek istiyoruz arada bir.

Bu gün Atatürk Lisesindeki anılarımdan öğretmenlerimizi anmak, talebe arkadaşlarımız anmak istedim. Bu manada  Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı çok çalışkan çok efendi çok vakarlı bir arkadaşım vardı ki hala da hiç unutamam.

Kimdi derseniz söyleyeyim. Tayfun Ünver

Bu gün aramızda değil yakın zamanda ahret alemine uğurladık ruhu şad mekanı cennet olsun inşallah. Bu gün o yok ama kardeşi Yalçın Ünver var onunla da arada bir görüşüyoruz ve bir görüşmemizde ondan bahsedeceğim dedim ve bu gün de bizim 2-C den bahsederken onu da bu vesileyle anmış olacağız.

2-C nedir derseniz? Bizim Atatürk Lisesindeki orta okul 2.sınıf. O yıllarda sınıflar  (A), (B),(C) diye adlandırıldı. Sınıfların kapısına baktığınızda (C) varsa demek ki o sınıfta Almanca okutuluyor, (B) varsa Fransızca (A) varsa İngilizce.

Bizim 32-c de Almanca sınıfıydık. Bu Ortaokulda başlar liseye kadar sürüp giderdi.

Şimdi diyeceksiniz ki neden 2-C?

Cevabını şöyle vereyim, ilkokul ve Atatürk Lisesindeki hayatımda 2-C kadar renkli bir sınıf görmedim. Yani o günkü sınıfımıza baktığımda sanki o Kemal Sunalın Hababam sınıfı gibi bir sınıftık.

İşte o yüzden okul hayatımın en renkli anılarımı 2-C de yaşadığım için bu gün o günleri anmak istedim.

Hocalarımıza lakap takmak, kopya çekmek, sınıfa horoz atmak, kavga etmek, gırgır şamata hepsi bizim sınıfta. İdare tarafından en çok sorunlu bilenen bir sınıftayız. Elbette Tayfun gibi diğer arkadaşlarımız da vardı ama ne yazık ki azınlıktaydık. İster istemez biz de onlardanm etkileniyorduk.

Hocalarımızı önce bir sıralayayım;

Rıfkı Özgür Coğrafya

Süleyman…Beden eğitimi

Turgut Altaylı matematik ve geometri

Zeynel deligöz Fizik

Fevzi Leventoğlu Yurttaşlık bilgisi

Nazif Bayramoğlu Tabiat bilgisi

Din Dersi Emin…

Ticaret bilgisi Zekai Dağtekin

Aklımda kalan bunlar diğer hocaları maalesef hatırlamıyorum

Gelelim bizim sıra arkadaşlarımıza;

Nurettin ve Sabahattin Tatar, Murat Tuncer, Şemsettin Düzova, Tayfun Ünver, Yılmaz Efe, Sohbettin Türkmenoğlu, Mehmet Cengiz, Mustafa Serin, Ahmet Eriş, Suat Kürşat, Davut Kılıçlı, Azmi Atak, Cemil Kahvecioğlu, Mustafa Sönmez, Caner Ergun, Fahrettin Karaşahin Halis Bingöl, Arif Özgüner, Ayfer Doğan, Kadriye, Nemciye Gülsatan  bu kadar aklımda kalan.

Sınıfın ileri gelenleri Ahmet Eriş, Mehmet Cengiz, Yılmaz Efe, Arif Özgüner onlar bizi yönlendiriyorlardı  maalesef. Eh gençlik işte kötü denilmez olanlara ama bazen haddimizi çok aşıyorduk.

Mesela bir müzik dersinde Gönül hoca arka sıralarda gezinirken Yılmaz Efe elindeki cetvelinle hocanın eteğine dokununca kıyamet koptu ben son sıralarda oturduğum için  kim yaptı etti bulunmayınca güzelce bir cetvel sopasına maruz kaldık Yılmaz’ın yüzünden.

Bir derste atıldık.Yılmaz efe ile Ahmet Eriş sınıfa horoz atınca idarelik olduk bi ton sopa yedik bahattin hocadan.

Zaten Yılmaz Efe, Ahmet eriş ve Mehmet Cengiz en sırada oturuyorlardı ben de onların bir önünde oturduğum için çoğu zaman karamboldan azar ve sopada bana nasip oluyordu.

Daha doğrusu onlara yakın olduğum için onların ateşine yanıyordum.

Bu yüzden bir gün hatırlamıyorum hoca beni yerimden kaldırdı kalk dedi sen ön sırada oturacaksın. Ve benin Kadriye ine necmiyenin yanına oturttu. Birkaç gün ben onlarla oturdum ama ne kadar mahcup oldum ne kadar sıkıldım anlatamam. O birkaç gün bana kaç yıl gibi geldi. Hiç unutamam o kızlarla sıra arkadaşlığımı.

Ayak üstü tahtada durmalar, cetvel sopaları, sınıftan atılmalar, aderlk olmalar, hasılı kelam Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı gibiydi 0 2-C.

Rahmetli Turgut Altaylı ile ilgili bir horoz mevzusu olmuştu. Onu daha evvelce yayınlamıştım ama konu buradan açılınca o anıyı da buraya katarak yazımı noktalamak istiyorum.

Tayfun Ünver ve tüm hayata veda eden arkadaşlarımı rahmetle anarken kala-n ve yaşayan arkadaşlarıma da sağlıklı ömürler diyorum.

Geometri dersindeyiz Geometri hocamız da dışarıdan Geometri Dersine gelen  Hocamız Turgut Altaylı.

Turgut hocamız son derece ciddi otoriter ve disiplinli, bir hocaydı. Derste dinlenilmesini isterdi ve geometri dersinde herkesin araç gereçleriyle derste olmalarını isterdi. Bu konuda da çok hassastı. O günkü derste yoklamayı sınıf mümessiline bak dedi herkes pergel, iletki, gönye ve cetveli ile gelmiş mi?

Mümessil geldi herkesin sırasına baktı ve Hocam dedi bazı arkadaşlar eksik getirmiş bazılar ı da hiç getirmemiş deyince;

- Eksik getiren ve hiç getirmeyenlerin isimlerini ve numaralarını getir bana. Mümessil arkadaşımız bütün sıraları gezerek liste yaptı ve Turgut Hocaya hocam işte liste burada deyip önüne bıraktı.

Turgut Hoca  sınıfa dönerek:

_ Gelecek derste geometri dersi malzemesini eksik getireni veya hiç getirmeyeni sınıftan atacağım ve de (O) vereceğim haberiniz olsun!

Neyse ders bitti  birkaç gün sonra yine geldik okula dersimiz Geometri. Turgut Hoca öndeki kızlardan başlayarak sıraları dolaşmaya başladı kim eksik getirmişse veya hiç getirmemişse kalk dedi çık tahtaya.

Her nedense bende eksik getirmiştim malzemeleri kalk sen de tahtaya sellem müsellem ben ve bazı arkadaşlar ip gibi tahtanın önüne dizildik. Önce bizi okşayacağını hiç olmazsa bir cetvel ziyafeti çekeceğini düşünürken tahtanın önüne dizilen bize dönerek:

- Ben size geçen ders söyledim cetvel, pergel vs. getirmeseniz sizi sınıfa almayacağım dedim ama beni takmadınız anlaşılan. O zaman sizi dersten atayım da aklınız başınıza gelsin. Haydi hepiniz dışarıya .

Biz kaç kişiydik hatırlamıyorum ama 8-10 civarında vardık sanıyorum.

Sınıftan atıldık ve bir de (o) yedik üstüne üstlük.

Atıldık sınıftan ama nereye gideceğiz derken hemen Lisenin karşısında Necmettin Hocanın bahçesine gidip oturduk.Allah rahmet etsin Ahmet Eriş, Mehmet Cengiz, Seyfettin mi Sohbettin Türkmenoğlu onlardan biri, Saraçın Oğlu İbrahim, Yılmaz Efe, aklımda kalan bunlar. Yılmaz Efe ile rahmetli Ahmet bu atılmayı hiç içlerine sindirmemişlerdi ki Yılmaz orada gezen birisinin horozunu kaptığı gibi ben bu horozu sınıfa atayım da hoca görsün gününü!

Olmaz dedik sonra başımız belaya girer dedikse de dinletemedik. Sonunda horoz koltuğunda daldık koridora Gemşo dayı gördü ama bizimkiler tınlamadılar. Sınıfın kapısını aralayıp horozu içeri atınca tabana kuvvet kaçtık.

Artık olan olmuştu yarın başımıza da neler geleceğini biliyorduk. Okul sabah öğlenci değildi iki öğün gidiyorduk. Sabah ilk derste nöbetçi talebe elinde bir liste ile ilk dersteki hoca olan Rıfkı hocaya dönerek bu listedeki öğrencileri Bahattin bey istiyor hepsi idareye gelecek. Bahattin Özel Allah rahmet etsin acayip döverdi. Kapıdan içeri girdik tek sıra olduk Bahattin hoca bize dönerek:

- Siz nasıl olur da Turgut Hoca derste iken sınıfın içine horoz atarsınız? Der demez sıradan başladı vurmaya eli de rahmetlini ağırdı ki vurduğu yer anında kıpkırmızı oluyordu.

Yaptığımız işin sonu böyle olacağı belliydi. Bir avuç araç gereç getirmemek bize pahalıya patladı ve bi ton sopa yedik.

Sopayı yedik bir de koca bir (O) aldık. Ve o günden sonra da geometri dersine de Cetvel, Pergel, Gönye, iletkisiz de gitmedi,k ben ve arkadaşlarım. Dersimizi almıştık alacağımız kadar.

Yazarın Diğer Yazıları