Ümit Kayaçelebi

NERDE KALDI O HALİL AMCALAR

Ümit Kayaçelebi

(Halil Akan)

Hayat bizden ibaret sanmasın kimse. Bu topraktan kimler geldi kimler geçti bunu bilenler bilir. Gidin bağın Akköprü'ye, Garipler Mezarlığına, Ğaraba Mahalledeki mezarlığa, Selimiye'deki mezarlığa o mezar taşlarında ne isimler yazılı.

Sessiz sedasız yatıyorlar sadece bir mezar daşları var başuçlarında. Kiminin üzerinde çiçekler açar durur, kinin üzerinde kuru otlar var.

Kiminin çok gelip gideni var kiminin ise ne geleni vardır ne de gideni. Bazılarını ne bayram da ne seyranda hiç kimse aramaz.  

Mezar taşlarında el Fatiha yazsa bile çoğu hala dünyanın verdiği kibir ve azametle hızlı hızlı yürüyüp giderler.

Sanki onlar hiç ölmeyeceklermiş gibi mezarlıkta olsa bile hala mağrur ve muzaffer kumandanlar gibidirler.

Kimisi çok okumuşluğuna kimisi Karun gibi zenginliğine, kimisi yatına katına güvenerek o meçhul alemde dolaşır.

Sanki toprağın altındakilerden çok değerliymiş gibi kendisini addeder. Oysa kendini kandırır çünkü ahiri onun da bu kara topraktır.  

Fakat öyle insanlar da vardır ki orada dolaşırken o kabir taşlarına baktığı zaman adeta o sağmış gibi bir haneye girer gibi edep ve erkanıyla bir huşu içerisinde durur ve tazimde bulunur.

Çünkü o vardığı gördüğü insan hayatında çok iyi yaşamış ve ardı sıra herkesin hoşnutluğunu kazanarak bu fani alemden ebedi aleme hicret etmiştir.

Kabristana gittiğiniz zaman böyle hususiyetle görmek ve ziyaret etmek istediğiniz çok insan da vardır. Onlar hala hatıralarımızda tazeliğini koruyan namütenahi muhterem insanlardır.

Ben de dede baba mezarlığı olan Akköprü Kabristanına gittiğim zaman aile büyüklerimi evvel emirde mutlaka ziyaret ettikten sonra sokak komşularımı mahalle komşularımı bu şehrin insanları kim olursa olsun böyle Fatiha vere vere okuya okuya geçerken bir yerde durma zaruretini hissederim.

Çünkü o öyle es geçilecek bir insan değildir. Orada mutlaka duracak ya Fatiha okuyacak ya da vaktiniz varsa bir Yasin okuyacak ve ondan sonra geçeceksiniz çünkü sizin o merhum veya merhumeye bir  vefa borcunuz, bir gönül borcunuz vardır mutlaka.

Bende öyle vefa borcu duyduğum Akköprü'ye gittiğimde  illa da en azından bir Fatiha okumadan geçemeyenciğim insanlardan biri de HALİL AKAN  amcadır.

Halil Akan kimdir diye sorarsanız eski tekel idaresinden emekli şimdiki Şişli Öğretmen evi eski Ticaret Lisesinin yanında iki eve olan ve tekaüt bir amca.

Bir zamanlar TRT Van Radyosunda çalışan Celil Akan, Mehmet Akan, Rahmetli İbrahim akan ile Şazıman Türkan Akan'ın babaları.
Kendisi o zamanın emeklileri gibi her zaman fötr şapka takan Grand tuvalet çarşıya Pazara çıkan tekaütlerden biri.

Rahmetlinin iki ev var birinde oğul ve kızlarıyla kendisi oturur. Ama bir evi de var tek  odalı salonlu ve birde mutfağı olup tuvalet ve odunluğu dışarıda avluda olan mini bir ev.

Bir zaman oldu ben gelin kaynana  münakaşası ve kriz çıkması dolayısıyla baba evinden ayrılmak zorunda kaldım Daha SSK ye yeni geçmişim çok iyi bir durumum da yok. Baktık ki Halil amcanın evi boş talip olduk eve. Halil amca bana kimlerdensin diye sordu bende Tekaüt eski Başmuallimlerden Ziya Kayaçelebinin torunu Mehmet Necati Kayaçelebinin de oğluyum deyince ailemizi tanıdı. 

Niye ayrıldığımızı sordu ve dedi sizin iki eviniz var senin niye baban vermedi deyince ben durumu anlattım ve gel ev senindir oğlum dedi.
Biz de rahmetli Memişonun at arabasına evi yükledik gelip taşındık. Eşya dediğiniz ne karyola, gardrop eski bir hala eski bir radyo kırık bir masa sandalye biraz da kap kacak. Anlayın işte tırla değil at arabası ile taşınan bir ev. O zaman öyleydi. Daha tango olmamıştık ve lüks hayatlar daha Van'da başladığı zamanlardı. Bir ev bir at arabasına sığabiliyordu işte.

Geldik taşındık Ama kış da gelip çattı. Soba var ama yakacak diye odun alacak para yok. 

Sobada bulduğumuzu yakıyoruz ama odun yok ki ısınalım. Çaresiz erken yatıp uyuyoruz. Bu böyle devam edip giderken bir gün Rahmetli Türkan abla eve geldiğinde bakıyor bizim hanım bele soğuktan bir kenara kısılmış defter kitap yakarak ısınmaya çalışıyor. Hanıma soruyor niye odun almadınız? Hiç bele kış geçer mi dediğinde hanım da alacağız ama şimdi müsait değiliz.

Eh ne yapacaksınız memuruz haliyle bazen bazı ihtiyaçlar geç alınabiliyor. Türkan abla bu durumu görünce ağlıyor doğru babasına gidiyor baba diyor bizim kiracının yakacağı yok soğuktan titriyorlar üstelik hanımı da hamile.

Benim bu durumdan hiç haberim yok. Aralık ayının bir günüydü ben de öğlen tatilinde eve yemek yemeğe gelmişim. Bir de baktım Halli Amcanın kapısın da bir at arabası üstü odun dolu bir yandan boşaltılırken beri yandan da avluya taşınan odunları da bir baltacı kırmakta.

Halil amca da evin balkonunda görünce Halil amca hayırlı olsun güle güle yakın dedim güldü ben bir şey anlamadım tabi.

Kapıdan içeri girdim bizim hanım bana dönerek bak herif dedi Halil amca bize iki ton odun almış kırdırıyor ve bana da dedi ki siz kışı geçirin baharda bana ufak ufak verirsiniz. 

Ben ağlamaklı oldum o anda. Yokluk işte. Kış günü iki ton odun almış kırdırmış ve odun kırdırma parasını da kendi verdiği gibi odunları da rahmetli İbrahim ile memede de taşıtmış.

Gittim elini öptüm teşekkür ettim. Oğlum dedi biz dünya görmüş insanlarız sen orada öyle soğukta donacaksın ben burada nasıl rahat olurum. Sen rahat ol elin genişleyende verirsin.

Valla o akşamdan sonra sobamız gümbür gümbür yanmaya başladı ve bizde o kışı rahat geçirdik. Daha sonra bir tane elektrikli ocak hediye etti bize yakın zaman kadarda vardı.

İşte insanlık böyle bir şey o aileden ben insanlık gördüm. Şazıman abla Türkan abla ne yeseler ne alsalar azından çoğundan biz de gönderirlerdi. Yeni bir memur ailesi ile her şeylerini her zaman bizimle paylaştılar.

İşte zaman geldi geçti iyilikler de unutulmuyor. Yazmadan edemedim.

Ben de bu gün Halil Akan amcamı ve muhterem ailesini rahmetle anıyorum.

Şimdi o Halil Amcaları çok çok arıyoruz.

Ruhun şad mekanın cennet olsun Halil amcam benim.

Yazarın Diğer Yazıları