Ümit Kayaçelebi

NERDE KALDI O ESKİ ZAMAN BOHÇACILARI!

Ümit Kayaçelebi

Yine mutad üzere Vakt-i zamanında Van’da diyerek başlayalım söze.

Daha  giyecek namına çok süslü püslü dekorlu şatafatlı konfeksiyon ve hazır giyim eşyasının Van’da mağazalarda satılmadığı zamanlarda ekseriyetle insanlar hazır kumaş alırlar ve bu aldıklarını terzilerde diktirirlerdi.

Evet; o yıllarda Sümerbank mağazalarının var olduğunu o zamanları yaşayanlar bilirler. Lakin orada hazır takım elbise , elbise, etek döpiyes gibi şeyler satılmazdı.

Oraya gider kocaman Sümerbank mağazasında renga renk desenli alacalı bulacalı elbiselik kumaşlara bakan hanımefendiler yaz ise basma, kış olduğu zamanda pazen cinsinden elbiselik parçaları vücut ölçülerine göre alır ya çarşıdaki bayan terzisine veyahut mahalledeki kadın terzisine diktirirlerdi. Evinde dikiş makinesi olup da bu işi becerebilen hanımlarda kendi elbiselerini kendileri diker giyinirlerdi.

Sümerbank mağazaları o yıllarda halkın vazgeçilmeziydi her ne kadar yine şehirde bu işi yapan esnaflar olsa da illa Sümerbank’a gitmek insanların ilk tercihi oluyordu.

Neyse ben bu Sümerbank konusunu bir başka yazımda işleyeyim inşallah deyip konumuza dönelim;

Şehre zaman, zaman derken özellikle bahar ve yaz aylarında Elazığ’dan, Diyarbakır’dan, Malatya’dan, Kayseriden ve daha başka civar memleketlerden bohçacı kadınlar gelirlerdi.

Van kış memleketi olduğu içindir ki bahar ve yaz aylarında bohçacı kadınlar Van’a sökün ederlerdi.

Başlarında baş örtü ve bir çoğu bizim Van deyimiyle başında gendiği, sırtında yeleği, ayağında şalvarı ve ayağında naylon veya lastik ayakkabısıyla Van’ın ara sokaklarında gezip dolaşan bohçacı kadınlar seyyar kumaş mağazası gibiydiler.

Çok fazla bağırmadan hafif sesle bohçacı bohçacı geldi deyince kadınlar kızlar ortaya çıkarlardı. Evliler kendilerine göre genç kızlarda çeyiz adına almak istedikleri şeyler adına bu bohçacıları mahalle ve sokaklarında gördüklerinde çok sevinirlerdi

Bunların içinde bazıları vardır ki hemen hemen her sene gide gele her tarafı tanır bilirler ve sabitte müşterileri vardı. Özellikle zengin konak ve debdebeli evlere öncelikle uğrarlardı bu bohçacı kadınlar.Mahalle ve sokağa her yolu düşüşte; kapıyı çalıp taşlığa girer girmez zemin malta, mermer, çini her ne olursa olsun, derhal yere bağdaş kurarlar. Baş örtüsünü enseye indirip, göğsü bağrı da açıp pancar gibi olmuş yüzlerinin terini kurularlar.

Ölmüşlerinin canı için maşraba ile su isterler; avucu tepeye bastırıp, , çömelip suyu dikerler. Biraz soluk alır almaz bohça açılır. İçinde şunlar vardır;

Yaz ise envai çeşit basmalar, pikeler, örtüler, Bursa`nın hamam takımı, havlusu, bürümcüğü; uçları sarma işlemeli, ipekli, kılaptanlı, simli çevre; hesap işli uçkurlar, mendiller, taharet bezleri...

 Yatak çarşafları, sofra örtüleri, vs. yani bir bohçaya sığdırıp taşıyabileceği kadar kumaş vs birden ortaya dökülür ve seç beğen al almak istediğini. Ev halkı, büyüğünden küçüğüne,  beslemeye kadar etrafa üşüşür. Birer birer bohçadan çıkanlar sıra ile ele alınır; dikkat ve itina ile gerilerek atkıları, örgüleri sayılır. Hamam takımının kukuletasındaki sırmanın sim olup olmadığı münakaşa edilir.

Bu bohçacı kadınlar bahusus şehir merkezindeki mahalle ve sokaklarda ağırlıklı olarak satış yapmak isterlerdi. Hele böyle o eski Van konakları köşkleri şaşaalı debdebeli evleri gördüklerinide kolay kolay bir şey satmadan ayrılmazlardı. Bohça döküldü mü mutlaka size bir şey satmadan asla oradan ayrılmazlardı.

Kadın basmayı beğenir kaç para deyinde 10 lira der. tabi soran hemen almaz bilir ki o hele fiyatta düşecektir. 7 lira olsun der yine almaz hadi beş lira olsun yine almaz almak isteyen ve en sonunda 10 liralık basmayı 3 liraya satardı.Yani fiyatı yüksek tutar ama en sonunda söylediği fiyatın çeyrek fiyatına satardı..

Alan da memnundu satanda. Artık nereden alır getirirlerdi onu ancak onlar bilirdi. Gerçek olan şuydu ki sattıkları mallar çalıntı değildi. Alın teri ile zar ve zor şartlarda bu işi yapıyorlardı.

Yaşları 20 ile 50 arasında olan bu bohçacı kadınlar sırtlarında bohçalarının ağırlığı altında bir yana yatar gibi yürürlerdi. Çoğu da hallerine acır bir siftah olsun diye alış veriş yaparlardı Bohçacı kadınlardan.

Ben bohçacı kadınların hırsızlık, çalmak, çırpmak gibi hadiselere bahse konu olduklarına Van’da yaşadığım süre zarfında hiç şahit olmadım. Ha derseniz ahlaksızlık babında onu da hiç duymadım. Bize göre ekmeğinin peşinde rızkı için ta nerelerden kopup gelmiş bu bohçacı kadınlar bir bakıma da ucuza mal satarak halkında gönlünü hoş ediyorlardı.

Geldikleri zaman çoğu ikinci üçüncü sınıf otellerde kalırlar ve belli bir zaman sonra nerede yaşıyorlarsa  oraya dönüp giderlerdi. Bir çoğu da gelecek sene yine gelirlerdi.

Bohçacı kadınlar umumiyetle ikişer ikişer gezerlerdi ne olursa olsun erkek olmadıkları için bazı şeylere tedbir olarak ihtiyaten pek tek dolaşmazlardı. Kendini ve haddini bilmeyen insanlarda yok değil di Van’da. Bu Bohçacı kadınlara askıntılıkta ederlerdi ama bu pek karşılık görmezdi

Sırtında onlarca kilo ağırlığında yükle sıcakta kan ter içinde kalan bu bohçacı kadınlara bizim Van’ın hanımları çok acırlardı. Alır kapılarına buyur ederler çay ikram ederlerdi şerbet sunarlardı bahçeden topladıkları meyvelerden verirlerdi.  Hakikaten işleri zordu ekmek parası için gün boyu dolan dur  işler iyi gitmişse ne ala gitmemişse umutları yarına taşımak üzere tut otelin yolunu.

Bunların bazıları belki öbür tarafın Çingeneleri olsa bile çoğu da Çingene değildi. Onlar başlı başına seyyar mağaza gibi senelerce Van’a geldiler gittiler ve biz de ucuza mal sattıkları için onlardan çok istifade ettik.

Lakin öyle bir zaman geldi ki artık lüks mağazalar konfeksiyonlar arzı endam etmeye başlayınca ve artık herkes hazır elbiseye merak salınca gün geldi bohçacılara da iş kalmadı.

Ve bu gün artık cadde ve sokaklarımızda artık hanım bohçacı geldi diye seslenen bohçacılar yok artık.

Onlarda vakti zamanında tarihteki yerlerini aldılar ve zamanı geldi sahneden çekilip gittiler.

Bizde nerde kaldı o eski bohçacılar deyip yazımızı noktalayalım.

Yazarın Diğer Yazıları