Ümit Kayaçelebi

NAZİF BAYRAMOĞLU VE YILAN MESELESİ

Ümit Kayaçelebi

Bir zamanlar biz ortaokula giderken okuduğumuz derslerden biri de Tabiat Bilgisi idi. O yıllarda Atatürk Lisesinde yeteri kadar kadrolu öğretmen yoktu bazı derslere dışarıdan gelen öğretmenler girmekteydi. Bizim Tabiat Dersine de okul dışından katılan rahmetli “Öğretmenlerin öğretmeni” diye payelendirdiğimiz Nazif Bayramoğlu gelmekteydi.

O yıllarda her dersin öğretmeni de kıymetliydi. Ticaret Bilgisi öğretmeni bile kendisini bir Matematik veya Türkçe Yabancı Dil öğretmeninden aşağı görmezdi. Öğrenci de öğretmenine karşı hürmetkâr ve son derece itaatkârdı.

Biz de Nazif Hocayı bir baba gibi telakki eder ve öyle hürmette kusur etmezdik. O bizim için çok farklı ve ehemmiyeti haiz bir hocaydı. O bizim Nazif babamızdı.

O yıllar da okulumuza dışarıdan gelen çok hoca vardı.

Din dersine PTT den şu anda soyadını hatırlamadığım Doğan hoca gelirdi.

Okulun Almanca hocası yoktu yine dışarıdan bir hoca Almanca dersine gelmekteydi.

Ticaret Bilgisi dersimize o yıllarda Muhasebecilik yapmakta olan şimdi de İzmir’de yaşayan ve hayatta olan Zekai Dağtekin hocamız katılıyordu. Allah hayırlı ömürler versin kendisiyle hala telefonla görüşüyoruz o da bu gün beni bir yazar olarak gördüğü için talebesiyle gurur duyduğunu her fırsatta bana söylerken ben de bundan dolayı çok mutlu oluyorum haliyle.

Matematik ve Geometri dersimize Turgut Altaylı geliyordu.

Yurttaşlık bilgisine Van halkının rahmetle andığı Fevzi Levendoğlu geliyordu.

Aklımda kalan bunlar.  Diğer derslere okulun kadrolu hocaları katlıyorlardı.

Gelelim mevzuumuza;

Yıl sonu gelmiş Rahmetli Nazif Bayramoğlu hocamız da son yazılıyı yapıyor. Benim de yazılı sözlüde ortalamam biraz zayıf mutlaka en az beş almam lazım ki ikmale kalmayayım. İkmale kalırsam bir yaz bana zehir olacak. Herkes gezip dolanırken ben Tabiat Dersine çalışacağım!

Bu nedenle mutlaka son yazılı da bi beş koparmam lazım. Şimdi ikmale kalmak sözü kalktı yerine borçlu geçme veya bekleme sözü kullanılıyor.

Ve yazılı olma günü geldi hocamız sorularını sordu ve haydi yazın cevapları derken bizde başladık yazmaya. Sorulardan biri aradan 60 sene geçti hala hafızamda. Zehirli yılanlarla zehirsiz yılanlar arasındaki fark nedir?

Bu soruyla diğer soruların cevabını da yazdım verdim kâğıdımı. Nazif Hoca yazılı kâğıtlarını aldı topladı ve gelecek derste kaç aldığınızı söyleyeceğim..

Ben kendimden emindim mutlaka en az beşlik yazdım diyordum! Derken gelecek ders programı geldi çattı ve hoca teker teker kağıtları okuyarak kimin ne aldığını duyurdu. Sıra bana gelince Ümit Kayaçelebi 4.

Birden şok oldum. Hocam dedim ben en az beşlik yazmıştım. Dört alırsam ikmale kalıyorum.

Nazif Hoca bana dönerek aynen şimdiki gibi hatırlıyorum:

- Çocuğum sen doğru yazmışsın da ama yılanlarla alakalı soruyu yanlış yazmışsın

Zehirli yılanlarla zehirsiz yılanları birbirine karıştırdığın için notun o yüzden düştü.Al dedi kağıdını oku bak görürsün. Hakikaten kağıda baktığımda yanlış yazdığımı ben de gördüm. Diyecek bir şey yoktu. Yılanların kuyruklarının şeklini pulların yılanların başlarını ters çevir etmiştim ne yazık.

Kadere razı ben o yılanların yüzünden bir yaz boyu Eylül ayındaki ikmale kadar tabiat dersine çalıştım ve Eylül de dersi geçtim. Ama o yaz tatili bana zehir olmuştu.

İşte bu da bize bir anı olarak kaldı.

Ben de bu gün anıyla beraber Nazif Bayramoğlu hocamı, görev yapmış tüm rahmete giden öğretmenlerimi rahmetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları