Ümit Kayaçelebi

KOŞUN GELİN ARKASI YARIN BAŞLIYOR!

Ümit Kayaçelebi

Karlı bir kış günü kar yağmış dam boyunca, soğuktan nefesiniz kesiliyor neredeyse, gün yavaş yavaş kararmakta. Hepimiz iki katlı kerpiç evin  odasındayız. Büyük küçük hep bir arada. Sac soba gümbür gümbür yanıyor.  Sobanın üzerine de patatesleri koymuşuz  iyice kıvamını alsında yiyelim diye.

Büyükler minder loplarda oturmuşlar kendilerini dinlendiriyorlar. Beri yan da bizim pamukta sobanın yanında mırıl mırıl yan gelip yatıyor. Ve biz evdeki çocuklar gençler akşamın olmasını bekliyoruz!

Ne var akşama derseniz?

Arkası Yarın Var !

İşte Arkası yarın başlıyor pür dikkat kulaklar sieera radyomuzda.

Arkası Yarın başladı. Bu akşamki oyun mu!

İki sene mektep tatili

Yazan Jules Verne der ve oyuncular, yapımcılar bir bir sıralanırdı hemen akabinde Efekt Korkmaz Çakar der ve Arkası yarın başlardı. Arkası Yarın herhalde bütün programların en kaçırılmadan dinleneniydi. Efektler vardı, bir kere. Tak tak! "Kapı çalınıyor, Nalan." "Ben bakarım, anne." 'Hışır hışır,' ya da başka bir uygun terliği sürükleyerek gitme sesi. "Aa, babammış!" Bizim çocukluğumuzun "efekt"örü, Tahsin Temren'di. Davudi bir ses, dublaj kıvamıyla, programı seslendirenleri okur, sonunda da "Efekt: Tahsin Temren" derdi. Derken onun yerini Korkmaz Çakar aldı.

Çocukluk yıllarında Radyo dolayısıyla Arkası Yarın Programları  en büyük tutkumuzdu. Çok net hatırladığım arkası yarınlardan biri de İki Sene Mektep tatili olduğu için onu yazının başına aldım. Ama unutmadıklarım arasında; David Kopperfield, Damga (.R.N.Güntekin) Oliver Twist , Vadideki Zambak, Barış ve savaş, Çalı kuşu,..ve daha niceleri ama aklımda kalan bunlar..

Oyunculardan ,ise hatırladığım Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Semih Sergen, Kerim Afşar, Müşfik Kenter,  Gül Vergon. Sema Aybars, Aykut Sözeri, Çetin Tekindor, Işık Yenersu, Haluk Kurdoğlu, Kerim Afşar, Yıldırım Önal, Baykal Saran, Oytun Şanal, Suna Pekuysal, , Tijen Par, Sönmez Atasoy, Elif Türkan Çölok, Çetin Köroğlu, Erol Amaç ve daha niceleri. Onlar radyo stüdyosunda bir masanın başında, ellerinde tekst, önlerinde mikrofon. Sesleriyle bizi nerelere götürüyorlardı bir bilseniz… Bazen bir deniz kenarına, bazen Antarktika’nın buzullarına, bazen yüzyıllar öncesindeki Osmanlı Sarayı ya da bir Fransız Şatosuna.

Akşamları en büyük eğlencemiz yirmi dakika süren “Arkası Yarın” keyfiydi. Bir gün önce yayınlanan bölümün özetiyle başlayan, ardından hepsini çok iyi bildiğimiz, bugün bile seslerini duysak anında tanıdığımız sanatçılar tarafından sunulan bir drama. 

Bu mekânlara hayali yolculuklar yapmamızı sağlayan önemli biri daha vardı: Efektör Korkmaz Çakar. Elbette tek o değildi ama isminin orijinalliğinden midir bilemiyorum, efektör olarak bugün ilk aklıma gelen hep Korkmaz Çakar oluyor.

O yıllarda birçok oyuna imzasını çakmıştı! Masa başında oturan kahramanlarımızı otomobile bindiren de oydu, indiren de; denizde yüzdüren de oydu; ata binip dörtnala koşturan da; gıcırtılı bir kapı açıldıktan sonra eve sokan da oydu.

Önceleri Arkası Yarın’lar altı ya da on ikişer bölüm olarak hazırlanıyordu. Bir oyun pazartesi günü başlar, cumartesi günü biterdi. Pazar sabahı program yoktu. Tiryakileri de bir gün ara vermiş olurdu. On iki bölümlük oyunlar iki hafta sürerdi. Meraklısı bilirdi ki, her pazartesi ya yeni bir oyun başlar ya da bir önceki hafta başlayan oyunun yedinci bölümü vardır.

Radyo dinlemek bir başka güzeldi o yıllarda. Radyoyu dinlerken elinizdeki herhangi bir işi yapabilirdiniz

Aile fertleri hep bir arada çıt çıkartmadan, çocuklar bile sessizliklerini koruyarak, bir arada bir şeyler yapabilmenin hazzını yaşayarak geçirilen doyumsuz dakikalardı onlar… Bitmesin isterdim o huzur dolu dakikalar bitmesin… Diksiyonları muhteşem, ağızlarından dökülen her kelimenin hakkını veren sanatçılardı onlar. Şimdilerde radyo tiyatroları hala var mı bilmiyorum Ben rastlamıyorum.

Eski günler, çeşitli vesilelerle ve ister istemez akla geliyor. O kadar da geride kalmışlar ki, dumanlı hayaller halini almışlar. Ne zamandı, sahiden öyle miydi, sahiden ben miydim?

Bize çocuklukta okunan bir roman, ya da görüntüleri hayal meyal akılda kalmış eski bir film gibi gelen o günlerin kralı, sahiden de radyoydu. Şimdi de radyo var, evet, hatta iyi olan bir - iki tanesi bile var ama, nice sular akmış, nice rüzgârlar esmişken eskisi gibi olması mümkün mü?

Evlerde daha çok erkekler, haberleri merakla beklerdi. Öyle ya, yazılı basın ile filmlerde, fragmanların başındaki haber kuşakları dışında o devrin tek haber kaynağı, radyoydu. Söylemeye gerek yok, üstelik de devlet radyosu. Herkes yerine yerleşir, "ajans"ı beklerdi. Hatta ihtilal olduğunu bile radyoda askeri marşlar çalınıp, Hasan Mutlucan'ın sesi duyulunca anlardık.

Yaşı belli olgunluğa ermişlerimiz bu kelimeleri yan yana gördüklerinde ilk ne düşünür, ne hisseder acaba? Benim için “Arkası Yarın” çocukluğum demektir. Huzurlu bir akşam, hatta bir değil yüzlerce, binlerce akşam radyonun başında olmak.

Hatırlıyorum, eski lambalı bir sierre radyomuz vardı babam Burhan Sofuoğlu’ndan almıştı. Üzerinde uzun dalga, orata dalga, kısa dalga yazardı. Ancak Van’da en net çeken Radyo Uzun Dalga Ankara Radyosuydu daha teknolojinin çok üst düzeyde olmadığı yıllarda radyolar lambalıydı.

Cereyan yeterse lamba kızar ve radyo çalışırdı. Yani radyoyu hemen açtığınız da radyo hemen çalmazdı. Bir de radyolara topraklama ve havalama anten yapardık. Toprağı kerpiç duvara yerleşirdi. Anteni de uzun bir telle çeker ta kinci kata dama bir yere bağlardık. Radyomuz duvara iki ayaklı demirin üzerine oturur çalar ve yanında da anot katot vardı. Bu anot katot dediğimiz o zamanın pilleri, bataryaları anot katot hem pahalıydı hem ve bazen zor bulunurdu. Herkes de alamazdı. Alanlar da çok zaruret olduğu zaman kullanırlardı.

Merhabalar...

Sevgili dostlar , .Aklıma neler geldi bilseniz,hatırlar mısınız bilmem hani bir zamanlar "ARKASI YARIN" lar vardı dinlerken kendimizi de içinde kaybettiğimiz daha sonra ertesi akşamın gelmesini iple çektiğimiz işte o ARKASI YARIN'ları dinlemek kısacası ne kadar güzeldi..

 Çok güzel bir ses tonu,güzel bir diksiyon ve anlatım zaten her hikaye birbirinden güzel arka fonda mükemmel bir ara müzik hadi gel de o hikayede sen de olma bakalım.Bir de üstelik her hikaye öyle bir ağlatıyor ki insanı mendili bırakın çarşaf yetmez.

 Bütün işler erkenden bitiriliyor,dersler yapılıyor,radyonun ayarına sıra geliyor.Cızırtı olmaması gerek.İnanın abartı yok ve bundan hepimiz büyük keyif alıyorduk o yıllar. Dua ediyorduk cereyan gitmesin, radyo parazit yapmasın. Çünkü radyolar bu günkü gibi Fm değil di ki!

Radyoda arkası yarınları dinlemek bizi alır alır nereler götürürdü! Adeta sinemada film seyreder gibiydik.

Bu gün arkası yarınların yerini dizler aldı ama bizim aklımız hala arkası yarınlarda kaldı Ne güzeldi o akşamlar ne güzeldi o arkası yarınlar.

Hey gidi günler hey….

Yazarın Diğer Yazıları